midye sorgusu için yayınlar alaka düzeyine göre sıralanmış olarak gösteriliyor. Tarihe göre sırala Tüm yayınları göster
midye sorgusu için yayınlar alaka düzeyine göre sıralanmış olarak gösteriliyor. Tarihe göre sırala Tüm yayınları göster

Midye ne zaman zehirler ve deniz mahsüllerinden zehirlenmemek için neler yapmalıyız?

Bu hafta, midye tutkunlarının dikkatle dinlemesi gereken bir konuyu ele alıyoruz: Midye ne zaman zehirler ve deniz mahsüllerinden zehirlenmemek için nelere dikkat etmeliyiz?

Denizden sofralara uzanan bu lezzetli kabuklu Türkiye'nin kıyı kentlerinde dolma formunda sıklıkla bulunurken Avrupa'nın sofralarına ise daha farklı formlarda yer alarak kapsamlı bir yayılım gösteriyor.
Ancak, midyenin zehirlenmelere yol açabilen tehlikeleri ve nasıl korunabileceğimiz konusunda çoğumuz yeterli bilgi sahibi değiliz.

Bu nedenle midyenin gizemli dünyasına dalarken, hangi koşullarda midyenin zehirlenebileceğini öğrenecek ve güvenli tüketim için alabileceğimiz önlemleri keşfedeceğiz. Ayrıca, midyenin sağlığımız için ne kadar önemli bir protein kaynağı olduğunu ve neden midyenin temiz ve güvenli kaynaklardan tüketilmesi gerektiğini de keşfedeceğiz.

Yaz gelirken: su ürünleri ile yapabileceğiniz 7 yeni yemek tarifi

Özellikle balıklar olmak üzere denizden çıkan hemen hemen her su ürünü, yazın sofralarımızda yer verdiğimiz başlıca gıda maddelerinden oluyor.

Balık, kalamar, karides, ıstakoz, ahtapot yada midye gibi su ürünleri, farklı yörelerde farklı pişirme metodları ile birbirinden farklı damak tadlarına hitap ediyor. Hazır tatil sezonu yeniden açılmaya başlamışken su ürünlerini kullanarak yapabileceğiniz yeni 7 yenilikçi yemek tarifini paylaşmanın zamanı.

Susam ve acılı ızgara somon



Klasik olarak bildiğimiz somonu bu yemekten ayıran en önemli özellik, bu yemekte somonun üzerine susam ve dereotu karışımının eklenmesi ve salatasının içine wasabi denilen, genellikle sushi tüketiminde sıklıkla kullanılan, oldukça acı ve görüntüsü itibariyle yeşil olan bir bitkinin kökünün eklenmiş olması. Fakat bu yemeğin acı kaynağında turşu süs biberi de kullanılabilir.

Tahin soslu ve sebzeli balık



Tıpkı yoğurt gibi, tahin de nötr tadı ile hem tatlıların hem de tuzluların içine girebilen önemli ve içeriği yönünden son derece faydalı bir malzeme. Susamların ezilmesiyle elde edilen tahin, ıspanak, semizotu yada ısırganotu gibi yeşil yapraklı sebzelerle ve balıkla birleşerek bir öğünde alınması gereken tüm besinlerin tamamlayıcısı oluyor. Sebzeli tahinli balık yemeği için tatlı su ve deniz balıklarının çoğu kullanılabilir.

Sarımsaklı avokado ezmesi üzerinde karides



Akdeniz bölgesindeki yetiştiriciliğinin artmasıyla birlikte avokadonun Türk mutfağındaki kullanımı da günden güne artıyor. Etli yemeklerde olduğu kadar su ürünleri yemekleriyle de gösterdiği uyum sayesinde besleyici, lezzetli ve kıvamlı bir meze olarak balıkların, karidesin ve ahtapot gibi diğer su ürünlerinin yanına giriyor. Kızartılarak zeytinyağına batırılmış ve roka ile karıştırılmış sarımsaklı avokado ezmesi üzerindeki karidesler avokadonun iyi ve lezzetli kullanım örneğini oluşturuyor.

Pankek hamuru üzerinde taze somon



Her ne kadar tütsülenmiş balık tüketmek konusunda hala ciddi tereddütlerimiz olsa da, toplumun bir kesiminin su ürünleri tüketim alışkanlıkları içine bu tüketim şekli girmeyi başardı. Farklı ağaçların odunları ile tütsülenerek birbirinden farklı ve lezzetli tatların elde edildiği somonları artık raflarımızda bulabiliyoruz.

Türk tüketim kültürü içinde de olan, basitçe biraz un, yumurta ve suyla hazırlanabilen pankek hamurunun üzerine koyacağınız biraz peynir ve bir dilim somon ile güzel bir atıştırmalık hazırlayabilirsiniz.

Atıştırmalık kızarmış karidesler



Kolay ve hızlı pişmesi sayesinde karides, su ürünleri mutfağı için adeta bir kurtarıcı niteliğinde. Bizdeki lavaş ekmeği içindeki salata ve kızarmış karidesler de özel ama bir o kadar da keyifli akşam üstü atıştırmalıklarını oluşturuyor. Kırmızı lahana, soğan ve limonla birlikte servis edilen kızarmış karideslere aynı zamanda acı sos, ketçap ve maydonoz da ilave edebilirsiniz.

Avokadolu çıtır somon ve pirinç pilavı



Karidesle olduğu kadar balıklarla da iyi geçinen avokadonun bu seferki kullanımı püre halinde değil de bütün halinde karşımıza çıkıyor. Klasik olarak tavada kızartılmış ve üzeri çıtırlaştırılmış somon ve beyaz pirinç kullanılarak hazırlanmış olan pilavın yanında biraz limon ve taze mevsim sebzeleri besleyici ve pratik bir akşam yemeği olarak görülüyor.

Mangolu karides ızgara



Su ürünlerini özellikle çocuklara sevdirmenin yollarından birisi de onları daha cazip ve tatlı hale getirmek. Mangonun şekerli tadı ise çocukları cezbederken aynı zamanda onların su ürünlerinin besleyici etlerinden faydalanmalarına da destek oluyor.

Harlı ateşteki tavada yada ızgarada biraz tuz ile birlikte pişirilen karideslerin üzerine biraz sarımsak, limon, isteğe bağlı karabiber ve bir küçük boy mango; hatta dilerseniz tam olgunlaşmamış bir şeftaliyi doğrayarak çocuklarınızın bu yemekten daha fazla keyif almasını sağlayabilirsiniz!

Dünyanın geleceği için denizden harika bir fırsat: Kelp yetiştiriciliği


Tüketilebilir su ürünlerinin çeşidinin artması, biraz da sürdürülen araştırmaların neticelenmesiyle bağlantılı. Denizden ne kadar çok "sürdürülebilir" ürün elde etmeyi başarabilirsek, dünyanın geleceğini o kadar kontrollü bir şekilde şekillendirebiliriz.

Göreceli olarak Batı Yarımkürede yeni sayılabilecek yeni bir konu başlığı da tabii ki bir çeşit deniz yosunu olan kelp. Soğuk deniz sularını bol güneş ışığını seven kelp, başta Norveç kıyıları olmak üzere, dünyadaki pek çok ülkenin kıyılarında yetişebilir. Kolay ve hızlı bir şekilde büyüyen kelp, gelecek için insanlara harika bir fırsat sunuyor.

Yosun yetiştiriciliği Norveç'te nispeten yeni bir endüstri ve Avrupa'nın birçok yerinde, üretimin artması ve ticari olarak uygulanabilir hale gelmesi için aşılması gereken pek çok zorluk var. Norveç'teki aktif ekim alanları kısıtlı ve güney ile orta kıyı bölgelerinde yoğunlaşmıştır; ancak, yosun yetiştiriciliği de kuzey Norveç'te büyük bir potansiyel göstermektedir. Bu nedenle, Nofima'daki araştırmacılar şu anda
kuzey Norveç'teki yosun üretiminden sürdürülebilir değer yaratmaya odaklanıyor.

Bir parça kelp ile birlikte Xinxin Wang.
Fotoğraf: © Philip James, Nofima.

 Dünyanın en geniş mahsül edilebilir akuakültür ürünü

Deniz yosunu, hasat etme ve hacim bakımından Avrupa'da nispeten yeni bir su ürünleri yetiştiriciliği türü olmasına rağmen, dünyadaki en büyük su kültürü sektörüdür. Üç tür deniz yosunu vardır: kahverengi, kırmızı ve yeşil. Yaklaşık olarak 10.500 kadar çeşit tanımlanmış olmasına rağmen  deniz yosunu üretimi, Japon kelp, nori ve wakame gibi iyi bilinen türler dahil olmak üzere dokuz cinse yoğunlaşmıştır.

Deniz yosunu, dünya deniz kültür balıkçılığı üretiminin hacim olarak yarısından fazlasını temsil etmektedir ve bu üretimin yüzde 99'u Asya ülkelerinde yoğunlaşmaktadır. Son zamanlarda, deniz yosunu yetiştiriciliği, en önemli ve yaygın olarak yetiştirilen ticari tür olan Saccharina latissima (Norveççe sukker tare veya İngilizce şeker yosunu) ile Avrupa ülkelerine yayılmıştır.

Kelp türleri, bu gezegende en hızlı büyüyen organizmalardır ve günde bir kaç cm büyüyebilirler. Tek bir büyüme mevsiminde 2 metreden fazla uzunluğa ulaşabildikleri için su ürünleri yetiştiriciliği için mükemmel adaylardır. Karasal bitkilerdeki köklerin aksine, halatlara besin emilimi için kullanılmayan tutma sürgünleriyle bağlanırlırlar. Stip adı verilen uzun sap benzeri çengelsi yapılar ve ardından uzun yapraklar gelişir.

Deniz yosununun uygulamaları ve faydaları

Çoğu yetiştirilen deniz yosunu biyokütlesi, mineraller ve vitaminler açısından zengin oldukları ve bazı türler de yüksek miktarda protein ve yağ asitleri içerdiğinden gıda olarak tüketilir. Deniz yosunundan elde edilen özler, jelleştirme veya koyulaştırma amaçlı hidrokolloidler içeren hayvan yemi, diş macunu, kozmetik ve ilaçlar gibi çok çeşitli ürün uygulamalarında kullanılabilir. Ambalaj için tekstil ve plastik alternatifler ve yiyecek kapları ve pipet kaplamaları da dahil olmak üzere daha umut verici ve yenilikçi uygulamalar geliyor.

Bununla birlikte, deniz yosunundan yüksek iyot alımının sağlığa etkisi konusunda endişeler vardır. İyot konsantrasyonu varyasyonu türler arasında ve kendi içinde fazladır. Kahverengi deniz yosunları yüksek düzeyde iyot içerirken, popüler suşi deniz yosunu nori dahil yeşil ve kırmızı deniz yosunları iyot bakımından nispeten düşüktür. Ayrıca, iyot içeriği kurutma, kaynatma ve kızartma gibi işlemlerle azaltılabilir.

Deniz yosunu ayrıca birkaç temel ekosistem hizmetinde de buluur ve günümüzün en acil çevresel ve sosyal sürdürülebilirlik sorunlarının birkaçını çözmeye yardımcı olabilir. Entegre multi-trofik kültür balıkçılığı (IMTA) sistemlerinde, yosun, besin yüklerini azaltmak, su kalitesini iyileştirmek, biyoçeşitliliği artırmak için somon gibi beslenen türlerle ve istiridye, midye, tarak gibi beslenmeyen türlerle entegre edilebilir. aynı zamanda sistemin genel üretkenliğini arttırır.

Birincil üretici olarak, yosun CO2 emer ve karbonu biyokütleye dönüştürür. Büyük ölçekli yosun ekimi, okyanus asitlenmesini tersine çevirmek ve mevcut iklim krizinin etkisini azaltmaya yardımcı olmak için ümit verici bir yol sağlar. Bu aynı zamanda okyanus sağlığını iyileştirmeye ve sürdürülebilir bir okyanus ekonomisi yaratmaya yönelik mevcut çabalarla yakından uyumludur.

Nofima'nın deneme alanından bir parça kelp.
Fotoğraf: © Xinxin Wang, Nofima.

Farklı üretim sistemleri

Yosunu verimli bir şekilde yetiştirmek, hayatta kalmayı ve büyümeyi etkileyen fiziksel ve biyolojik faktörleri anlamak - ve uygun üretim stratejileri geliştirmek - başarının anahtarları arasındadır. Yosunun büyümesi için ana çevresel değişkenler besinlerin, ışığın, sıcaklığın ve akımların mevcudiyetidir. Kelp, fiyortların yanı sıra kıyıya yakın ve açık deniz ortamlarında da yetiştirilebilir. Ek olarak, mevcut deniz ürünleri yetiştirme tesislerine veya rüzgar çiftliklerine entegre edilebilir.

Kelp yetiştiriciliği bir dizi zorlukla karşı karşıyadır, ancak şu anda deniz yosunu üretmek için kullanılmayan alanlarda da avantajlıdır. Kuzey Norveç'te yosun yetiştiriciliği büyük potansiyel göstermesine rağmen, Norveç'teki aktif ekim alanları azdır. Fotosentez, yosun yetiştiriciliğinin anahtarıdır ve kuzeyde yaz mevsimi boyunca yirmi dört saat güneş ışığı vardır, bu da bu dönemde büyüme oranlarının inanılmaz olduğu ve bir yosun endüstrisi geliştirme potansiyeline sahip olduğu anlamına gelir.

Şeker yosunları soğuk su türleridir ve 10 ° C'nin altındaki deniz suyu sıcaklığının büyümeleri için en uygun sıcaklık olduğu ve epifitik (kirlenme) organizmaların salgınını geciktiren kilit faktör olduğu öne sürülmektedir. Bu, uygulanabilir deniz yosunu yetiştiriciliğinin ana zorluklarından biridir, çünkü bitkiler kirletici organizmalarla büyümüştür, hızla değerlerini kaybederler. Nofima’nın kuzeydeki deney sahalarından birindeki deniz suyu sıcaklığı, yosun yetiştiriciliği için mükemmel bir yer olan büyüme döneminde (Şubat-Ağustos) hiçbir zaman 10 ° C'yi geçmedi. 

Kelp yetiştiriciliği, çok kısa ve yoğun bir dönemde hasat edilmesi ve işlenmesi gereken büyük hacimlerde biyokütle üretir (biyolojik kirlenmenin başlangıcı tarafından belirlenir). Güney Norveç'teki büyüme mevsimi, su sıcaklıklarının arttığı ve epifitik organizmaların ekili yosun üzerinde oluşmaya başladığı ve onları insan tüketimi için uygun hale getirdiği Mayıs ayında sona eriyor.

İlk sonuçlarımız, epifitik organizma salgınının önemli ölçüde daha sonra kuzey Norveç'te olduğunu gösterdi; bu, uzun bir büyüme mevsimine ve daha sonra Temmuz / Ağustos'ta hasada izin verdi. Daha düşük sıcaklıklara rağmen kuzeydeki biyokütle verimi, Norveç'in güney ve orta kıyı bölgelerinde yaşananlarla karşılaştırılabilir. Nofima denemelerinden elde edilen sonuçlar, kuzey bölgesinde bile yosun büyümesi ve kalitesinde büyük farklılıklar olduğunu ortaya koydu.

Düşük sıcaklığa ve normal tuzluluğa sahip bir bölge, ana bitkilerin kökenine bakılmaksızın, yakındaki başka bir bölgeye göre daha iyi yosun büyümesi yaşadı. Bu, coğrafi konuma ek olarak, yerel çevresel koşulların, Norveç'in kuzeyindeki deniz yosunu çiftliklerini bulmak için anahtar olacağını göstermektedir.

Deniz yosunu yetiştiriciliği, üretim tekniklerinin zamansal, mekansal ve pratik entegrasyonu ile ilgili özel çözümler gerektirir ve bu çözümler her üretim sahasına özeldir. Bu nedenle, güney ve orta Norveç'te uygulanan mevcut yetiştirme yöntemleri, kuzey Norveç için tamamen uygun olmayabilir. Abiyotik koşullar enlem ile önemli ölçüde değişir ve genetik adaptasyon, büyüme ve kalite potansiyelinde önemli bir rol oynar. Bu nedenle, kuzey Norveç'te yosun yetiştiriciliği üretiminde verimli ve sürdürülebilir bir artış için, yerel sektöre uygulanmak üzere yerel ölçeklerde mevcut yetiştirme yöntemlerini ve genomik varyasyonu değerlendirmek çok önemli olacaktır.

Dahası, yosun da dahil olmak üzere çeşitli deniz yosunu türlerinin genetik dağılımı hakkında çok az araştırma yapılmış ve bu veya diğer türlerin değerini artırmak için seçici yetiştirme kullanma potansiyeli araştırılmamıştır. Şu anda, endüstri aynı zamanda neredeyse tamamen Norveç'in güney ve orta kısımlarına dayanmaktadır. Bu, kuzeyde deniz yosunu üreterek Norveç'teki yeni doğan endüstrisini büyütme ve genişletme konusundaki muazzam potansiyeli görmezden geliyor. Son olarak, deniz yosunu bazlı gıda ve gıda katkı maddeleri pazarlarının genişlemeye devam etmesi gerekiyor. Bu, muhtemelen, daha sağlıklı ve daha sürdürülebilir bir diyete yönelik değişen algılarımız ve deniz yosunu bazlı ürünlerle ilişkili sağlık yararlarının artan takdirinden kaynaklanıyor olabilir.

Bu yazı, thefishsite.com'da Philip James and Xinxin Wang tarafından kaleme alınmıştır.

Bugün hayal, yarın gerçek: Ayda yaşarken kendi balığımızı yetiştirebilecek miyiz?

Fransa'daki araştırmacılar, hangi balık yumurtasının aya gönderilmeye en uygun olduğunu test ediyor. Şu ana kadar Avrupa levreği liderler arasında.

200 tane levrek yumurtası modüllerine yerleştirildi ve gitmeye hazırdı. Yer ekibi yumurtaları dikkatlice saymış, her birinde bir embriyo olup olmadığını kontrol etmiş ve deniz suyuyla tam ağzına kadar doldurulmuş kavisli bir kapta onları sıkıca mühürlemişti.

Geri sayım ve ardından - ateşl! İki tam dakika boyunca, roketin motorları patladığında kıymetli yumurtalar bir kargaşa yaşadı ve ardından cennete yükseldiklerinde sekiz dakika daha yüksek bir titreme yaşadı. Bu embriyonik balıklar Alçak Dünya Yörüngesine gidiyorlardı. Sonraki durak ise biraz daha ötesiydi: Ay.

Aslında henüz ayrılmadılar. Ancak, tipik bir kalkıştaki yoğun sarsıntıyı yeniden yaratmak için tasarlanan yakın tarihli bir simülasyondan sonra, Fransa'daki araştırmacılar, yumurtaların bu zorlu sınavdan geçtiğini buldular. Bu, astronotların gelecekte Ay üssünde başarılı bir şekilde balık yetiştirip yetiştiremeyeceğini belirlemeyi amaçlayan bir program olan Lunar Hatch'in ilerlemesinde çok önemli bir keşif.

Sonuç olarak, araştırmaya liderlik eden Fransız Deniz İstismarı Araştırma Enstitüsü'nde bir su kültürü araştırmacısı olan Cyrille Przybyla, Avrupa Uzay Ajansı (ESA) tarafından kurulacak olan gelecekteki Ay Köyü sakinlerini beslemeye yardımcı olmak için, aydaki suyu kullanan bir "ay balığı çiftliği" tasarlamayı hayal ediyor.

Lunar Hatch projesi, şu anda ESA tarafından değerlendirilmekte olan yaklaşık 300 fikirden sadece biridir ve son görev için seçilebilir veya seçilmeyebilir. Yine de Przybyla’nın umudu, Ay sakinlerine sadece dondurularak kurutulmuş tırtıl paketleri değil. taze, iştah açıcı, protein açısından zengin yiyecekler sunmak.

Przybyla, "Balık değil yumurta gönderme fikrini önerdim çünkü yumurtalar ve embriyolar çok güçlüdür" diyor.

Şimdiye kadarki deneyleri haklı olduğunu gösteriyor. Bununla birlikte, ekibinin araştırması, tüm balıkların eşit derecede uzaya elverişli olmadığını da ortaya koydu.

Przybyla ve meslektaşları, ayda hizmet edecek mükemmel astro-balığı aramaya başlamak için, yüzlerce türden oluşan bir listeyi sadece bir avuç kadar aşağı indirdiler - mütevazı oksijen ihtiyacı, düşük karbondioksit çıkışı, kısa kuluçka süresi ve yaşam formları uzay yolculuğu sırasında radyasyona maruz kaldığı için yüklü parçacıklara direnç bu listenin son halini almasında büyük rol oynadı. Daha sonra iki tür tarafından üretilen yumurtaların bütünlüğünü incelemeye karar verdiler: Avrupa levreği ve Eşkina.

Yumurtaları içeren kaplar başlangıçta orbital çalkalayıcı adı verilen standart bir laboratuvar ekipmanı kullanılarak sallandı. Bu ilk testi geçtiler. Ardından, bir Rus Soyuz roketinin fırlatılmasını simüle etmek için tasarlanmış özel bir sırayla onları sallayan farklı bir makine kullanılarak çok daha güçlü titreşimlere maruz bırakıldılar. Ekip, hiçbir uzay uçuşunun bundan daha aşırı sarsılmaya neden olmayacağını savunuyor.

Çalkalandıktan sonra, levrek yumurtalarının yüzde 76'sı yumurtadan çıkmaya devam etti, bu da çalkalanmamış kontrol örneklerinin yüzde 82 başarı oranından çok uzak değildi. Levrek ile karşılaştırıldığında, Eşkina yumurtaları daha da iyi sonuç verdi: Çalkalanmış yumurtaların yüzde 95'i, kontrol grubundakilerin yüzde 92'si çıktı.

Przybyla, "Tamamen çılgıncaydı" diyor keyifle. "Bu yumurtalar için ortam çok zordu."

Przybyla, güçlü akıntılara, dalgalara ve sert yüzeylerle çarpışmalara dayanabilecekleri su ortamlarının olumsuzluklarına dayanacak şekilde evrimleşen balık yumurtalarının doğal olarak uzaya hazır olduğundan şüpheleniyor.

Przybyla, ayda yetiştirilen balık filetolarının besinsel nimetinin yanı sıra, bir gün kendilerini uzayda hayvan yetiştirirken bulabilecek astronotlar için başka faydalar da olacağını öne sürüyor.

"Psikolojik açıdan, Dünya'yı hatırlatmak daha iyidir - bir bahçeniz var, balıklı bir tankınız var," diyor.

NASA’nın Florida’daki Kennedy Uzay Merkezi’nde araştırmacı olan Luke Roberson da aynı fikirde. Uluslararası Uzay İstasyonunda yaşayan astronotlar, gemide yetiştirdikleri bitkilere bakmak ve onları ziyaret etmek için düzenli olarak zaman harcıyor.

"Buna bir evcil hayvan balığı veya evcil hayvan omurgasızını ekleyin - başka bir psikolojik fayda düzeyi katıyor. Bu daha insani hissettiriyor” diyor Roberson.

Dünyanın ötesinde gıda üretimi için bağımsız ve kendi kendini destekleyen sistemler tasarlamak, gelecekteki uzay keşif programları için çok önemli olacak, diye ekliyor. Ve Przybyla’nın çalışmasının, su ürünleri yetiştiriciliğinin bu geleceğin geçerli bir parçası olduğunu göstermeye yönelik "büyük bir ilk adım" olduğunu söylüyor.

Roberson ayrıca levreğin ilginç bir seçim olduğuna dikkat çekiyor çünkü değişen tuzluluk seviyelerine toleranslı. Bu, ayın sınırlı suyuna rağmen onları barındırmayı kolaylaştırabilir. Ve deniz kütlesinin, hidrojen bazlı roket yakıtı üretmek için ay ortamından su kullanan diğer ay üssü sistemlerinden gelen atık su ile sağlanabileceğini ekliyor.

Bununla birlikte, orada daha uygun bir ay deniz ürünü seçimi olabilir. Roberson ve meslektaşları yakın zamanda çeşitli türlerin artılarını ve eksilerini dünya dışı su ürünleri yetiştiriciliğine aday olarak değerlendirdiler. Midye ve karides gibi omurgasızlar, levreklerden daha iyi bir bahis olabilir: Roberson, "Omurgalı türleri çok yer kaplıyor ve kütle başına kalori alımını sağlamıyor" diyor.

hakaimagazine.com'daki yazıdan Türkçe'ye çevrilmiştir.

Bilinçli su ürünleri tüketimi için kime hangi sorumluluklar düşüyor?

Su ürünlerinin içeriklerine baktığımızda karşımıza çıkan profillerin şu anda toplumun ihtiyaç duyduğu besin ihtiyaçlarını karşılamak için son derece doğru ve yerinde olduğunu görüyoruz. Somon, levrek, çipura, karides, ıstakoz, midye, istiridye gibi su ürünlerinin hemen hemen hepsinin sunduğu protein, yağ, aminoasit, vitamin ve mineral miktarı karasal kaynaklı olanlardan çok daha iyi durumda. Fakat bu besinlerden elde edilecek olan kaynakların elde edilişlerinden tüketilmelerine kadarki basamaklarının da dikkatli planlanması gerekiyor.

Çevreye daha duyarlı, sürdürülebilir ve bilinçli bir su ürünleri tüketimi artık yalnızca sürdürülebilirlik şekilde elde edilmiş su ürünlerini tüketmekten geçmiyor. Üretim, hasat, işleme, pazarlama ve tüketicinin sorumlulukları da artık sürdürülebilirlik ve çevrecilik kriterleri içinde değerlendiriliyor.

Çevreci su ürünleri tüketimi bilincinin ilk basamağı, su ürünlerinin üretimi tesislerinde başlıyor.



  • Çalışanların çalışma ortamlarındaki emniyetlerinin ve güvenliğinin sağlanması

  • Tesisin karbon emisyonunun azaltılması ve uygun olan teknolojileri benimsemek

  • Ekoturizme katkıda bulunmak için projeler geliştirmek

  • Kaçak avcılıkla başa çıkmak ve azaltmak için çaba sarf etmek

  • Biyoçeşitliliği korumak

  • Soğuk zinciri benimsemek ve kullanmak


İşleme sürecinde dikkat edilmesi gereken bazı kriterler:



  • Enerji verimliliğini iyileştirmek için çalışmalar yapmak

  • Karbon emisyonunu düşürecek önlemler almak

  • Uygun teknolojiler geliştirmek ve benimsemek

  • Ortaya çıkan yan ürünleri geri dönüştürmek için süreçler geliştirmek

  • Altyapı çalışmaları yapmak ve altyapıları geliştirmek

  • İnovasyon için yatırım yapmak ve inovasyonu geliştirmek


Toptan yada perakende su ürünleri tedarikçilerine düşen görevler:



  • Su ürünlerinin taşınması sırasında kullanılan araç gereçlerini iyileştirilmesi ve modernleştirilmesi

  • Geri dönüştürülmüş yada geri dönüştürülebilir ambalajlar kullanması

  • Atık miktarını azaltmak için önlemler alması


Perakende su ürünleri satıcılarına düşen sorumluluklar:



  • Paketlemede kullanılan malzeme miktarını azaltmak ve bu maddeleri geri dönüştürülebilir malzemelerden seçmek

  • Atık miktarını azaltmak için yöntemler geliştirmek

  • Transfer için kullandığı araçları çevreye duyarlı hale getirmek

  • Sürdürülebilir su ürünleri tüketimi alışkanlığını öne çıkarmak


Tüketicilerin su ürünleri tüketiminde üstlenmesi gereken sorumluluklar:



  • Geri dönüşümü teşvik etmek

  • Besin atıklarını azaltmak

  • Tüketim alışkanlıklarını iyileştirmek

  • Sürdürülebilir su ürünleri tüketimi hakkında bilgilendirmek ve besinlerin karbon ayak izlerini azaltmak

  • Geri dönüştürülebilir atık yönetimi hakkında bilinçlendirmek


Doğa ile uyum içindeki bir su ürünleri kaynağını sağlamak ve bu süreçte değişen koşullara adapte olabilmek için toplumun içindeki hemen hemen her kademedeki gerçek ve tüzel kişilerin çabaları yavaşta olsa karşılığını buluyor. Daha saygılı avlama metodları ile dünyadaki su ürünleri kaynağının yönü avcılıktan yetiştiriciliğe doğru dönerken aynı zamanda türlerin korunması ve popülasyonlarının kendilerini toparlayabilmesi için gerekli girişimler de yapılıyor. Yetiştiriciliği daha iyi ve verimli bir hale getirebilmek için araştırmalar ardı ardına yayınlanırken çevreyi ve deniz ekosistemi üzerine çalışan girişimlerin sayısı artıyor.

İskoçya, su yosunu yetiştiriciliğindeki ilk politikalarını belirledi

İskoçya'daki ticari su yosunu yetiştiriciliği ile ilgili ilk politikalar İskoçya hükümeti tarafından belirlendi. Ülke sınırları içinde su yosunu yetiştiriciliğinin yapılabileceği yerler ve bu yerlerdeki şartlar konusunda karanlıkta kalan noktaları aydınlatan yeni kurallar, İskoçya'da halihazırda büyümeye devam eden su yosunu sektörünün gelişmesi ve çiftliklerin çevresel etkilerin çerçevesini oluşturuyor. "Yosun yetiştirme kuralları beyanı" olarak adlandırılan bu dökümana aynı zamanda bazı gereksinimler de dahil edilmiş.

  • Olumsuz çevresel etkilerin de düşünülmesi ve bunların azaltılması

  • Sadece yerel türlerin yetiştiriciliğinin yapıldığından emin olunması

  • İnsan tüketimi düşünüldüğünde, endüstriyel kirlilikten uzak lokasyonlarda üretim yapılması

  • Küçük - orta ölçekli su yosunu yetiştiricilik çiftliklerinin anlaşmalara ve uygun yerel koşullara göre İskoçya'nın herhangi bir yerinde yetiştirilmesine izin verilmesi


Belirtilen maddeler içindeki küçük - orta ölçekli su yosunu yetiştiriciliği çiftliği, kıyıdan 50 ile 200 metre açıktaki tesisler için tanımlanmış. Örneğin 50 metre açıktaki su yosunu yetiştiriciliği çiftlikleri, midye çiftliklerinde olduğu gibi 30 metreye 200 metre ebatlarında.

İskoçya Kırsal Ekonomi Sekreteri Fergus Ewing, su yosunlarının gıda, kozmetik ve gübre gibi geniş bir alanda kullanılan ticari bir ürün olarak büyüdüğünü görmeyi arzuladıklarını söylüyor.

Britanya adasında yer alan İskoçya'nın batı kıyılarının su yosunu yetiştirmek için iyi koşullara sahip olduğu biliniyor. Su yosunu yetiştiriciliği sektörü halen emeklemekte olsa da göstergeler bu sektörün önemli ekonomik fırsatlar barındırdığına işaret ediyor.

İskoç Denizcilik Araştırmaları Derneği'nde Deniz Biyoteknolojisi kurucusu Michele Stanlay ise su yosunu yetiştiriciliğine son yıllarda artan ilgiye dikkat çekiyor ve İskoçya hükümeti tarafından yayınlanan yeni kuralların büyümekte olan bir sektörün ihtiyaç duyacağı rehberliği sağlayacağını ve yetiştiricilere daha fazla netlik kazandıracağına vurgu yapıyor.

Ticari su yosunu yetiştiriciliğinin sürdürülebilir ve çevreye duyarlı bir büyüme kaydetmesi yönünde çalışmalar yapılıyor. Yayınlanan yeni kılavuz, doğada var olan yabani yosunların hasadı konusunda herhangi bir kuralı barındırmıyor.

İskoçya Hükümeti tarafından yayınlanan dökümanı indirmek için buraya tıklayın.

Seafoodsource.com kaynağındaki yazıdan Türkçe'ye adapte edilmiştir.



Su yosunu, kendine sektörün içinde ve hayatımızda daha da fazla yer açacak gibi görünüyor. Yüksek besin kompozisyonu ve hızlı şekilde büyütülerek pazara sunulabilmesi avantajıyla, küresel ölçekte insanların ihtiyaç duyduğu proteini ve diğer besin maddelerini sağlaması yönünden önemli bir su ürünü olarak karşımıza çıkıyor. Bunun yanında su kalitesinin ve kimyasının da kontrol altıında tutularak şartların daha iyi koşullara gelmesinde önemli bir rol oynuyor.

Halihazırda Spirulina gibi bazı türler ticari olarak özellikle üretilerek başta kozmetik, gıda ve yem sektöründe kullanılıyor ve sektörde Asya ağırlıklı olarak söz sahibi. İskoçya'nın bu girişimi, Avrupa'daki su yosunu yetiştiriciliğinde ve ekonomisinde gelecekte söz sahibi olacağının anahtarı gibi görünüyor.

Hangi yiyecekte ne kadar B12 vitamini var?

Çeşitli çalışmalar, B12 vitamininin peynir ve balıktan et ve yumurtadan daha iyi emildiğini göstermiştir Bunun birkaç nedeni vardır:

  • İlk olarak, B12 vitamini ısıya duyarlıdır ve pişirme sırasında büyük miktarda vitamin kaybedilir.
  • İkincisi, gıdalardaki proteinlere bağlandığı için; sindirimi ne kadar kolay olursa, B12 o kadar iyi emilir.
  • Üçüncüsü, B12 vitamini alımı için gerekli özel bir molekül olan intrinsik faktör (IF), öğün başına en fazla 1.5 - 2.0 μg vitamini emebilir. Sonuç olarak etteki yüksek B12 vitamini içeriği, tek öğünde tüketildiğinde önemli bir fayda sağlamaz.

Bitki Bazlı Tek B12 Vitamini Kaynağı: Yosun

Bazı algler B12 vitamini içerir, ancak dolaşımda hala birçok yanlış bilgi vardır. Bu B12 kaynağı keşfedildiğinde, aynı zamanda B12'ye benzer maddeleri (vitamin B12 analogları olarak bilinir) tespit eden tam vitamin içeriğini belirlemek için çoğunlukla eski ölçüm yöntemleri kullanıldı. “Sözde B12 vitamini” olarak da adlandırılan bu maddeler sadece etkisiz olmakla kalmaz, aslında B12 vitamini eksikliğini şiddetlendirir.

Farklı alglerin içeriği ve biyoyararlanımı uzun süredir oldukça tartışmalı olmuştur (7, 8). Günümüzde alg klorella, B12'nin tek güvenilir kaynağıdır (9). İçerik, 100 g'da 80 μg B12 ile hala tüm hayvan kaynaklarının üstündedir. Bu ilk bakışta kulağa çok benziyor - ancak genellikle çok az miktarda yosun tükettiğinizi akılda tutmak önemlidir. Bu nedenle, porsiyon başına neredeyse 1,5 μg'dan fazla vitamin emilir. Algler, günde birkaç kez alınırsa, sağlıklı bireyler için çeşitli kaynaklardan oluşan genel bir B12 tedarikinin sürdürülmesine yardımcı olabilir.

Bununla birlikte, eksiklik, artan gereksinim veya emilim bozuklukları durumunda B12 takviyeleri için uygun bir ikame değildir. 

Hangi yiyecekte ne kadar B12 vitamini var?

Sığır karaciğeri: 65.0  (% 2167)
Buzağı karaciğeri: 60.0 (2000%)
Kuzu ciğeri: 35.0 (% 1169)
Havyar:% 16.0 (% 533)
İstiridye: 14.5 (% 483)
Tavşan: 10.0 (% 333)
Karaciğer köfte: 10.0 (% 333)
Uskumru: 9.0 (% 300)
Ringa:8,5 (%283)
Midye:8,5 (%283)
Yağsız sığır eti: 5.0 (167%)
Alabalık: 4.5 (% 150)
Ton balığı: 4.3  (%143)
Kaz: 4.0 (% 133)
Levrek: 3.8 (% 126)

b12-vitamin.com adresindeki yazıdan Türkçe'ye çevrilmiş ve adapte edilmiştir.

Deniz ürünleri tüketimi bağışıklık sisteminizi nasıl güçlendirir?

Çok zorlu iki yılı geride bıraktığımız şu günlerde, artık yaşamımızın bir parçası olarak görmeye alıştığımız COVID 19'un yanı sıra, hareketlenmeye başlayan sosyal ve iş yaşamımız nedeniyle soğuk algınlığı ve gripten de endişeliyiz. Başta TV reklamları ve gezindiğimiz hemen hemen her web sitesindeki reklam alanlarında karşımıza çıkan reklamlardan da anlayacağımız üzere, insanlar bağışıklık sistemlerini güçlü tutmak ve güçlendirilmiş bağışıklık sistemlerini desteklemek için her zamankinden daha fazla arayış içindeler.

Southampton Üniversitesi'nde beslenme immünolojisi profesörü ve "Beslenme ve bağışıklık: COVID-19 için dersler." isimli bir araştırmanın yazarı Dr. Philip Calder, “Besinler, yediğimiz şeyler, fiziksel aktivite ve sigara içmeme gibi şeylere ek olarak bağışıklık sistemimizin işleyişinin çok önemli bir parçası” diyor. “Bağışıklık sistemi enfeksiyona karşı korunmanın merkezinde yer alır. Son 18 ayda, zayıf bağışıklık sistemleri büyük bir halk sağlığı sorunu olarak ortaya çıktı."

Bağışıklık sistemini güçlendirmenin en kolay, hızlı ve güvenilir yolu iyi beslenmeden geçer. Vitaminler ve mineralleri tek kaynaktan gerektiği kadar içeren besin grubu ise tartışmasız şekilde deniz ürünleridir. Özellikle kış aylarında avuç içlerimizi güneşe dönerek vücudumuzda sentezlenmesini sağladığımız D vitamini başta olmak üzere, deniz ürünleri bağışıklık sistemini destekleyen başka iyi mikro besinlerin de kaynağıdır.

420.000'den fazla kişinin katıldığı NIH-AARP Diyet ve Sağlık Çalışmasından elde edilen veriler, deniz ürünleri yemenin solunum kaynaklı ölümleri yüzde 20 oranında azalttığını gösteriyor. Aslında, daha yüksek deniz ürünü tüketimi ve omega-3 yağ asidi alımı, toplamda daha düşükölüm oranı ile önemli ölçüde ilişkili.

Deniz ürünleri tüketimini yalnızca balık grubu ile kısıtlamıyoruz ve kabuklu deniz ürünlerinin de potansiyellerinin farkındayız. Bu iki grupta yer alan tüm ürünler, bağışıklık sisteminin düzgün şekildei işlevlerini yerine getirmesi için gerekli yapı taşları olan besinleri sağlar.

Deniz ürünlerinde yer alan omega-3 yağ asitleri DHA VE EPA, bağışıklık sistemi için çok önemlidir.Anti-inflamatuar oldukları için bağışıklık tepkisinin zararlı etkilerini tersine çevirmeye yardımcı olurlar. Omega-3 yağ asitleri açısından zengin olan deniz ürünlerini biliyoruz fakat yine de üzerinden bir kez daha geçelim: somon, ringa, hamsi, istiridye, sardalya ve alabalık.

Omega-3 yönünden zengin deniz ürünlerini kısa bir şekilde hatırladıktan sonra, deniz ürünlerinin içindeki hangi bileşenin bağışıklık sistemi için ne tür bir fayda sağladığına bakalım.

B vitamini

B2, B6 ve B12 gibi B grubu vitaminlerinin tümü hastalıklara karşı savaşırken oksijen akışını sağlayan kırmızı kan hücreleri ile beyaz kan hücrelerinin gelişimini teşvik eder. hem balık hem de kabuklu deniz ürünü grubundan temin edilebilir.

D vitamini

Bu vitamin, bağışıklık sisteminin işlevini kontrol eder.  Doğuştan gelen antimikrobiyal tepkisinde önemli rol oynar ve bağışıklık sisteminin düzgün çalışmasında rol oynar. En önemli kaynağı balık grubu deniz ürünleri olarak görülmektedir.

Demir

Bağışıklık sisteminin hücrelerinin aktivasyonu ve çoğalmaları için esas olan bir mineraldir. Tüm kabuklu deniz ürünlerinde yaygın olarak bulunur fakat asıl kaynağı olarak midye ile istiridye gösterilmektedir.

Selenyum

Deniz ürünlerinden elde edilebilecek olan faydalar arasında önemli bir yere sahip olan fakat genellikle gözden kaçırılan selenyum, viral mutasyonu hafifletmekte önemli bir görev üstlenir. Oksidatif stresi azaltmaya yardımcı olan önemli bir antioksidandır ve bu sayede iltihabı azaltarak bağışıklık sistemini güçlendirir. Denizden çıkan ve tüketilen her mahsülde selenyum vardır. Daha spesifik örnekler vermek gerekirse eğer, ton balığı, sardalye, istiridye, karides dikkate alınabilecek iyi seçeneklerdir.

Çinko

Bağışıklık sisteminin en iyi yardımcılarından biridir ve özellikle yaraların iyileşmesine katkı sağlamak konusunda çok faydalıdır. Vücuttaki hücrelerde yer alır ve bu hücrelerin bakteri ve virüslerle savaşmasında etkilidir. DNA sentezi için de gereklidir. İstridye, yengeç ve istakoz gibi deniz ürünleri iyi birer çinko kaynağıdır. Sardalya, somon, pisi ve dil balığı gibi balıklarından da elde edilebilir.

Hiçbir yiyecek ve takviye edici gıda tek başına hastalıkları önleyemez, ancak deniz ürünlerinde bol miktarda bulunan bu temel besin maddelerini düzenli olarak dahil ederek bağışıklık sistemi desteklenebilir.