Haberler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Haberler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Yosun ormanları su kalitesinin düzeltilmesinin yanında pek çok faydasağlayabilir.

Denizel ortamların asiditesinin deniz yaşamına olan etkisinin büyüklüğünün farkına varılmasının üzerinden yaklaşık on sene ve bu durumun incelenmesine dair standartların geliştirilmesinin üzerindense beş sene geçti.

2007 yılında yapılan bir çalışma, asiditenin mercan resifleri üzerine olan etkisinin sanayileşme öncesi döneme göre iki kata kadar daha fazla etkili olduğu ve bu durumun, mercanların iskelet oluşumlarını %40'a yakın bir oranda etkilediği ortaya kondu. Bununla birlikte bazı mercan türlerinin bu duruma daha az hassasiyet gösterdiği da görüldü.

Dünyanın en büyük su ürünleri üreticilerinin başında gelen Çin'de yapılan bir araştırma, suların asiditesini normal koşullarda tutmak için bazı deniz yosunu türlerinin kullanılabileceğini gösteriyor.

Kuzeydoğu Çin'deki Lidao Town şehrinin kıyı sularının bulunduğu bölge, tüketilebilir bir su yosunu türü olan Laminaria japonica'yı yetiştirmek için son derece uygun koşulları barındırıyor. Bölgede, 500 kilometre karelik bir alanda deniz yosunu yetiştiriciliği yapılıyor ve yıllık 400.000 tonluk bir verimle ürün alınıyor. 

L. japonica, hızlı büyüme özelliği gösteren bir deniz yosunu ve hızlı büyümesi, bulunduğu suyun içindeki koşulları "normal şartlar altında" tutmasına yardımcı oluyor. Çünkü, kısa zamanda fazla miktarda üreyebilen yosun, fotosentez yoluyla bulunduğu ortamdaki karbondioksidi alarak bünyesinde tutuyor bunu kullanıyor.Suyun asiditesini düzenleyerek kabuklu canlıların bünyelerindeki kalsiyumun çözünmesini engelleyerek bu canlılar için aynı zamanda korunaklı bir alan sağlıyor.

Çin'in başka bir kısmında ise Laminaria japonica ile birlikte yetiştiriciliğe deniz tarakları da alınıyor. L. japonica ile birlikte kültüre alınan taraklar, yosunun gövdesine tutunarak orada güvenli bir büyüme alanı yakalıyor.

Yosunların, büyüme ve karbodioksidi absorbe ederek ortamdan uzaklaştırma yeteneklerinin karadaki bitkisel kökenli canlılardan daha fazla olduğu biliniyor. Yosunların yetiştiriciliğini yapmanın global ölçekte başka bir yetiştiricilik yapmaktan neredeyse 600 kat daha iyi olduğu ifade ediliyor, çünkü bu tür yosunlar tıptan tüketime kadar pek çok alanda kendine kullanım alanı bulabiliyor. Ayrıca yosun çiftlikleri, içinde bulundukları suların kalitesini ve koşullarını göreceli olarak iyileştirdikleri için diğer canlıların da bu alanlarda yaşam ihtimali ve oranı artıyor.

Yapılan bir çalışma, yosun yetiştiriciliği ile yılda 12 milyar ton biyometan elde edilebileceğini ifade ederken yılda 19 milyar ton gibi büyük miktardaki bir karbodioksidin de tutulumunun sağlanabileceğine dikkat çekiyor. Ayrıca yıllık 34 milyar tonluk bir biyometan eldesinin mümkün olabileceğinin altını çiziyor.

Bütün bunlar, dünyadaki tüm su yüzeyinin yalnızca %9'luk bölümünün yosun ormanlarıyla kaplanması sayesinde gerçekleşebilir. Bugün, bir yılda atmosfere çıkan karbodioksit miktarının 53 milyar ton olduğu biliniyor ve insanların elinde, fosil yakıtlardan elde ettikleri yakıt enerjisi ihtiyaçlarını biyometandan elde ederek emisyonlarını dengelemek için harika bir fırsat var.

Yosun ormanlarının dünyada üzerindeki tüm faydaları bununla da sınırlı değil. Büyük miktarlardaki balık stokları için doğal bir ortam olarak kabul edilebilecek yosun ormanları, sürdürülebilir programlar dahilinde balık popülasyonlarının artışı ve bu artıştan elde edilecek protein kaynağı için de mükemmel ortamlar.

Küresel ısınmanın ve suların git gide artan asiditesinin artmasının önüne geçmek için yosun ve alg teknolojileri önümüze benzersiz fırsatlar sunsa da, bugün bu sistemlerden faydalanmak için bir hayli çalışarak yol almamız gerekiyor. Dünya üzerindeki aşırı avcılık, kıyı suları ve açık denizlerde meydana gelen fiziksel ve kimyasal kirlilikler deniz çayırları ile yosunların yaşam alanlarını tehdit ediyor. Bütün bu çalışmalara başlamadan önce, denizel kirliliklerin engellenmesinin yollarının da araştırılması gerekiyor.

Kaynak: quartz.com

Küçük işletmelerin yem giderlerini azaltmanın en kolay yolu

Su ürünleri yetiştiriciliğinde yem giderleri ve yem tutma maliyeti yetiştirme operasyonunun önemli bir gider kalemini oluşturuyor. Yetiştiriciliği yapılan türlerin her gün besin değeri yönünden yüksek maddeleri içeren yemlerle beslenmesi zorunlu ve yem giderleri neredeyse stabil. İşletmelerin yem firmalarına bağımlığı ise üretim maliyetini dalgalandıran başlıca etmenlerden. Peki, ihtiyaç duyduğunuz su ürünleri yemlerini kendi üretim tesisiniz içinde üretmeye ne dersiniz?

Balık yemlerinin hazırlaması, aslında zor ve zahmetli bir işmiş gibi görünse de aslında iş göründüğü kadar zor değil, hatta eğlenceli bile sayılabilir.

Afrika kıtasının ortasında, Victoria Gölü’nün kıyısındaki Uganda’nın göle yakın kasaba / şehirlerinden birisi olan Mukono’lu balıkçılar öncelikli olarak tatlı su balıkçılığı ve sağlıklı balıkları elde edebilmeleri için döllenme konusunda eğitildiler. Mukono’lu balıkçılar için su ürünleri yetiştiriciliği eğitiminin belki de en heyecan verici kısmı, yetiştiriciliğini yaptıkları su ürünleri için nasıl besin hazırlayacaklarını öğrendikleri dersler oldu.

Nairobi’deki Endonezya temsilciliğinin öncülüğünde Endonezyalı yatırımcılar ve ülkedeki kalıcı Birleşmiş Milletler temsilcileri, Kigombiya’daki Mukono İslam Enstitüsünde yerel balıkçılara balık yemleri konusunda eğitim verdi. Verilen bu eğitimin amacı aslında oldukça basit; ülke şartlarına göre yüksek kaçan balık yemi fiyatlarının karşısında su ürünleri üretimi yapan çiftçilerin giderlerini kısarak yetiştiricilikten elde ettikleri karı arttırmak.

Su ürünleri için yem üretme aşaması, çiftçilere daha önce verilen havuz yapım teknikleri ve balıkların oraya nasıl ve hangi şekilde konacağı konusunda kapsamlı bir eğitimin verilmesinin ardından verildi.

Aslında küçük - orta ölçekli su ürünleri üreticiliğinde kullanılabilecek ve balıkların ihtiyaç duyduğu maddeleri sağlayan yemlerin içeriğinde çok fazla şey yok ve gerekli olan bir kaç malzeme de etraftaki hammaddelerden kolaylıkla elde edilebiliyor. Örneğin dört ölçek un, üç ölçek balık unu - yada yerine geçebilecek diğer hammadde, bir ölçü nişasta ve biraz yağ ile bahçeden toplanan solmaya başlayan sebzelerle bir miktar mineral katkısı basit bir su ürünleri yemini hazırlamak için yeterli malzemeler. Çok pahalı olmayan ve etrafımızdan kolaylıkla elde edebileceğimiz bu malzemelerin toplam maliyeti muhtemelen satın alınan yemlere oranla daha düşük.

Bütün bu malzemeleri kullanarak su ürünleri için yem hazırlamak gözünüzde canlandırdığınız kadar karmaşık ve meşakkatli değil. Öncelikli olarak iki kuru malzemeyi büyük ve sağlam bir tahta kaşıkla derin bir kapta karıştırmakla başlayın ve geriye kalan malzemelerinizi teker teker hem karıştırın hem de karışımın içine eklemeye devam edin.

Kuru malzemelerinizi karıştırdıktan sonra yaş malzemelerinizi de eklemeye başlayın. Özellikle tatlı meyveleri ve sebzeleri kullanırsanız aynı zamanda beslediğiniz balıkların yeminizi daha iştahla tüketmesini sağlarsınız. Ardından yeteri kadar suyu ve yağı da yeminize ekleyerek tüm karışımın hamur olmasını sağlayın.



Pelet hazırlamak sandığınızdan daha kolay.
Kıvamlı hamurunuzdan uygun büyüklüklerde parçalar kopararak avuç içinizin içinde yuvarlayın. Ardından bu parçaları bir makarna süzgecinin üzerinde bastırarak hamurun gözeneklerden geçmesini sağlayın. Oluşan peletleri güneş ışığında 1 gün kadar kurutun ve ardından güneş görmeyen serin bir yerde saklayın. Unutmayın, yemin içinde herhangi bir koruyucu katkı maddesi olmadığı için hazırladığınız yemleri mümkün olan en kısa sürede tüketin.

Bu arada, eğer çevrenizde varsa yeminizin içine balık unu yerine salyangoz yada soluncan eti de ekleyebilirsiniz.

Dailymonitor.co.ug’daki bir yazıdan yola çıkılarak Türkçe’ye adapte edilmiştir.

Özellikle küçük ve orta ölçekli su ürünleri yetiştiriciliği yapan işletmeler, yem konusunda kendini dışa bağımlılıktan kurtarmak konusunda daha büyük avantaja sahip. Ellerinde var olan imkanları kullanarak ve çevreden elde edebilerek kullanabildikleri maliyetsiz protein kaynakları ile maliyetlerini daha da düşürmek konusunda yeterli fırsatları var.

Su ürünleri mühendislerinin ana çalışma alanlarından birisi olan yem üretimi ve yem teknolojisi alanları artık daha da önem kazanıyor. Uygun yem içeriklerini doğru şekilde ve karıştırarak besiciliği yapılan su ürünlerine veren mühendisler, su ürünleri sektörünün beslenme alanında da stratejik bir noktada görev yapıyor.

Mutfaktaki balık kokusundan kurtulma yöntemleri

Yeni bir balık sezonunun açılmasıyla birlikte, her bütçeye göre farklı türlerdeki ve özelliklerdeki balıklar tezgahları doldurdu ve çok yakında mutfaklardaki yerlerini de alacak. Şimdiye kadar, özellikle balık tüketiminin önüne geçen en önemli etkenin pişirme ortamlarında meydana gelen balık kokusu olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz.

Yeterince havalandırılmayan mutfaklarda, gerekli temizliği ve bakımı yapılmamış fırınlarda yada ortamdaki havayı iyi çekmeyen aspiratörlerin altında çeşitli yöntemlerle pişirilen balıkların yada diğer deniz ürünlerinin kokusunun ortama sinmesi, temizlik ve hijyen açısından değerlendirildiğinde ev kadınlarının yaşadığı en büyük temizlik sıkıntılarının başında geliyor.

Öncelikle, kısaca balıkta kokuya neden olan mekanizmayı incelemek gerekiyor. Balık ve deniz ürünlerinde çokça bulunan ve adına ‘amin’ adı verilen bileşikler, hava ile temas ettikleri esnada uçuculuk özellikleri gereği hızla dağılır ve kokuya neden olur. Alkali özellik gösteren bu bileşikler, özellikle limon gibi asidik maddeler ile birleşince amonyum tuzlarına dönüşüp koku oluşumunu engeller.

Sezonu gelmişken, balık yada diğer deniz ürünleri her mutfakta en az haftada bir kez pişirilmeli. Yeni yağlanan balıklar Omega 3 bakımından da zenginleşirken, balıklardaki diğer vitaminler, mineraller ve besin maddeleri de pik noktada. Bu aşamada da bize mutfağınızda balık pişirirken oluşan kokulardan nasıl kurtulacağınızdan bahsetmek düşüyor!

 

  • Kızartma yağına limon sıkın.

  • Kızartma tavasının içine bir dilim ince elma koyun.

  • Kızartma tavasının yanında sirkeli su kaynatın.

  • Balıkları kızartmadan önce sütlü ve limonlu suya batırın.

  • Kızartma tavasını öncelikli olarak soğuk suyla yıkayın.

  • Karides haşlarken suyunun içine çubuk tarçın atın.

  • Buzdolabındaki balık kokusundan kurtulmak için bir kasenin içine kömür koyun.

  • Elinizdeki kokudan kurtulmak için çay ve limon ile yıkayın.

  • Deniz ürünü ile havayı temas ettirmek yerine fırında poşette, veya folyoda  yada ateşsiz ızgara ile pişirme yöntemlerini deneyin.

  • Balık pişirme fırınlarını kullanın. Özellikle Doğu Akdeniz bölgesinde bu fırınlar çok yaygın.

  • Açık havada pişirin.

  • Aspiratör kullanırken, balığı pişirdiğiniz ortamında hava sirkülasyonu olmasına dikkat edin.

  • Kızartma yaparken eğer varsa mutfak kapısını yoksa camını açık bırakın.


Mutfaklardaki balık kokusu çözümsüz bir dert değildir. Yeter ki usulüne uygun bir pişirme yöntemini uygulayın ve sonrasında mutfağınızı iyice havalandırın. Afiyet olsun!

Kapak fotoğrafı: http://goo.gl/pn8fS9
İkinci fotoğraf: NYTimes

Karidesler hakkında bilinen 5 yanlış gerçek



İlginç görünümleri nedeniyle suyun içinde belki de en fazla merak edilen su ürünlerinden birisi olan karideslere dair tıpkı diğer su ürünlerinde olduğu gibi pek çok yanlış bilinen konu var.

Yetiştirmekten avlamaya, saklamaktan pişirmeye kadar farklı aşamalarda yanlış bilinenlerin içinden karides tüketimine dair en çok bilinen 5 yanlışı derledik.

Karidesler çok yağlı ve kalorilidir.
Bilinenin aksine, karideslerin bünyelerinde yağdan çok protein vardır. Pişmiş bir karideste, ortalama 18 gr protein ve 90 kalori vardır.

Kolesterolünüz varsa karides tüketmemelisiniz.
Pişmiş 100gr kadar karidesteki ortalama 170mg kolesterol, ortalama  bir insanın bir günde tüketebileceği kolesterol miktarının yarısına denk gelir ki bu, son derece güvenli bir miktardır.

Karideste Omega-3 yağ asitlerinden yeterince yoktur.
Somon balıkları ile kıyaslandığında evet, karidesler somonlar kadar Omega-3 içermez fakat onlar da kendilerine has miktardaki Omega-3′ü bünyesinde barındırır. Ortalama 100gr’lık bir pişmiş karides porsiyonunda 300 miligram kadar Omega-3 bulunur.

Çiftlik karideslerinden uzak durun!
Su ürünlerinin büyük bir çoğunluğunda olduğu gibi karidesler için de bu durum tam tersi. Kontrollü koşullarda üretilmiş su ürünlerinin artan kalitesi, bugün Avrupa ve Amerika’da artık gözden kaçırılmayacak kadar dikkat çekici bir gerçek. Özellikle Kaplan Karidesi ve Beyaz Karides gibi türler, Monterey Körfezi Akvaryumu’nun yayınladığı raporlara göre kalite ve sürdürülebilir üretim açısından son derece önemli türler.

Dondurulmuş karidesleri pişirmeden önce çözdürmek gerekir.
Buzlukta yada derin dondurucuda sakladığınız karidesleri pişirmek için illa ki buzlarını çözdürmenize gerek yok. Hatta buz çözürme işlemi, karideslerin saklandığı yerde olması muhtemel bakterilerin kontaminasyonuna neden olacağı için tavsiye bile edilmiyor. Yapmanız gereken tek şey, donuk karideslerinizi bir kevgir üzerine koyup bol ve temiz suyun altında yıkamak ve ardından pişirme ünitenize almak. Böylece karides etlerinizin pişirme esnasında dağılmasını ve parçalanmasını da engellemiş olursunuz.

Tuzlama nedir ve nasıl yapılır?


Tuzlama, geçmişten bu güne özellikle su ürünleri etlerinin - başta balıklar olmak üzere, uzun vadeli olarak saklanmasını kolaylaştırmak için geliştirilmiş muhafaza yöntemlerinden biridir. Su ürünü etlerinin belirli kriterler dahilinde bir miktar tuzun içinde saklanıp tüketileceği zamana kadar hazır halde tutulması esasına dayanır.

Tuzlamanın en önemli bileşenlerinden birisi, adından da anlaşıldığı üzere tuzdur. Yapılan tuzlamanın içindeki tuz konsantrasyonu, optimal değerlere ne kadar yakınsa tuzun eti koruma süresi artar ve tuzlamanın kalitesi yükselir. Bu yüzden, tuzlama yapılırken kullanılan tuzun miktarının iyi ayarlanması gerekir. Bunun için farklı referans noktaları vardır.n Su ürünleri etlerinden yapılan tuzlamalarda kullanılan tuzun miktarı, gerekenden daha az miktarda tutulursa ortamda bulunan yada etin içinde halihazırda bulunan mikroorganizmaların üreme ihtimali artar ve bu mikroorganizmalar ette kokuşmaya neden olurlar. Bu koku, genelde bizim bayat balıklarda duyduğumuz kokularla benzerlik gösterir. Genzi yakar, iticidir ve kötüdür. Bununla birlikte, tam aksi olarak fazla miktarda tuz kullanılırsa da, etin içine iyice işleyen tuz, etin fiziksel yapısını bozmaya başlar. Bir çeşit yanma olarak tanımlanabilecek olan bu durumda da ette acılaşma meydana gelir.

İyi yapıldığı düşünülen bir tuzlamada, herşeye rağmen fiziksel olarak bir bozulma meydana geldiği gözleniyorsa bunun temel olarak iki sebebi olabilir. Bunlardan ilki, faza tuz kullanımına bağlı olarak ette meydana gelen kmyasal bozulmalardır. Yağ asitlerinin acılaşmasına bağlı olarak deri altında oluşan ve temel sebebi uzun saklama süresi olan bozulmalar sayılabilir. Eğer, yukarıda da söylediğim gibi, az miktarda kullanılan tuza bağlı olarak bir bozulmanın varlığından şüphe ediliyorsa da bu sefer mikroorganizmaların neden olduğu bozulmalar araştırılmalıdır. Çünkü, tuzlamalarda, eti koruyan ana bileşen tuzun kendisidir ve tuzla gerektiği şekilde temas etmeyen et yüzeyleri, mikroorganizmaların yerleşip üreyebilmeleri için gerekli koşulları fazlasıyla sağlar. Buralarda kendini gösteren mikroorganizmalar, yayılarak genişler ve et üzerinde bozulmalara neden olur. Tuzlamalarda mikroorganizmaların neden olduğu bozulmalar, başta gözle görülebilecek şekildedir. Genelde gül kurusu rengindeki lokal oluşumlar, tuzlamanın yeterli tuzu barındırmadığı konusunda su ürünleri mühendislerine yol gösterebilir. Eğer erken evredeyse, bu gül kurusu görünümlü alanlar suyla yıkanarak etten uzaklaştırılabilir, geç kalındıysa da etin yapısında değişiklik meydana geldiği için tuzlamanın tüketilmesinde sakıncalar meydana çıkabilir.

Bu görüntüyü ortaya çıkaran bazı mikroorganizma grupları arasında Holobacterium, Holococcus ve Micrococcuslar sayılabilir.

Tuzlamalardaki az tuza bağlı mikroorganizma üremelerinin diğer bir çeşidi de etin üzerindeki belirgin siyah lokal noktalardır. Buna ise holofil küf mantarları sebep olur. Bu tür istenmeyen oluşumları minimize etmek için tuzlamanın yapıldığı materyalleri steril etmeye ve tuzlamanın saklandığı sıcaklığı ortalama 5 derecenin altında tutmanızda fayda var.

Tuz, kimyasal olarak değerlendirildiğinde, mikroorganizma faaliyetini minimize eden yada durduran bir yapıya sahiptir. Eğer tuzlama yaptığınız etlerinizin üzerinde kırmızı yada siyah lekeler görüyorsanız üzgünüm ki tuzlamanızdaki tuz miktarı yeterli gelmemiş demek olabilir.

Bir su ürünü etinden tuzlama yapılırken dikkat edilmesi gereken en önemli konu, baığın yada tuzlamanın yapılacağı diğer et kaynağının iç organlarının iyice temizlenmiş olmasının gerektiği. Çünkü iç organlar, vücuda destek sağlayan et yapılarına göre daha çabuk kokuşur ve bozulur. İç organların temizlenmesinden sonra, etler bir kalınca bir kat tuzun üzerine maksimum şekilde tuzla temas edecek şekilde yatırılır ve üstleri de tamamen kapanacak şekilde tercihen kaya tuzu ile kapatılır. Uzun saklama süreleri, su ürünleri etleriyle yapılan tuzlamaların kalitesinin düşmesine ve etlerin bayatlamasına neden olur. Çok çok uzun süre tuz içinde saklanan etler, çıkarıldığında kılçığından ayrılabilir ve etler parçalanarak dökülür. Bunun önüne geçmek için ihtiyacınız olduğu kadar ve belirli bir süre içinde tüketebileceğiniz kadar tuzlama yapmanızı öneririz.