Featured etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Featured etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Çinko: bağışıklık sistemi ve vücut metabolizmasının vazgeçilmez yapı taşı


Vücudunuzun eser miktarda da olsa ihtiyaç duyduğu temel bir metal olan çinko (Zn) başta sağlıklı bir bağışıklık sistemi ve protein sentezi için çok önemlidir. Çinko ayrıca,büyüme ve gelişme için de mutlaka dışarıdan alınması gereken önemli bir maddedir. İnsan vücudu çinko üretemez ve fazla miktarlarda çinkoyu da  depolayamaz, bu da onu günlük beslenmenin içinde önemli kılar.

Çinko’nun önemi nedir?

Çinko, protein sentezinde, hücre sinyalizasyonunda / nörotransmisyonunda hayati bir rol oynar ve insan vücudunun bağışıklık sistemindeki hücre üretimini düzenlemeye yardımcı olur. Tat ve koku gibi önemli iki duyu için de önemlidir. İnsan vücudunda çinkonun normal çalışması için gerekli olan 300'den fazla farklı enzim vardır ve araştırmacılar, yaklaşık 100.000 proteinin 3.000 tanesinin bu hayati minerale sahip olduğuna inanıyor.

Normal bir insanın vücudunda herhangi bir zamanda iki ila üç gram çinko vardır. Bu çinko çeşitli metabolik işlemlerde kullanılır ve normalde, boşaltım ve idrar kanallarından atılır, Sık kullanıldığı ve fazlası vücutta tutulamadığı için sık sık yerine yenisinin konulması gerekir. Eğer vücudunuzda yeteri kadar çinko yoksa, bazı yoksunluk belirtileri ortaya çıkar.

Çinko’nun vücuttaki işlevi nedir?

Çinko, vücudun neredeyse tüm hücrelerinde bulunur. Buada 30 - 100 trilyon kadar hücreden bahsediyoruz.  Magnezyum ve B vitaminleri gibi yardımcı besinlerle birlikte, sağlıklı hücre bölünmesi ve, yeni hücrelerin oluşumu için gereklidir. Ayrıca, hassas hücresel bileşenlere zarar vermeden önce oldukça reaktif, serbest radikalleri emen güçlü antioksidan enzim SOD yani bakır / çinko süperoksit dismutazin’in düzgün çalışması için gerekli olan önemli bir antioksidan mineraldir. Bu yaşlanmayı geciktirici enzimin düzgün çalışması için yeterli seviyelerde hem bakır hem de çinkoya ihtiyacı vardır. Her iki elementin de eksikliği bu önemli, koruyucu enzim sisteminin işlevini bozar.

Çinko eksikliğinin belirtileri nelerdir?


Çinko eksikliği; büyüme geriliği, düşük tansiyon, iştahsızlık, zayıf bağışıklık ve ishal gibi birçok semptomla karakterizedir. Ayrıca kemik büyümesinin gecikmesine, tat ve koku kaybına, soluk cilde, yorgunluğa ve erkeklerde sertleşme sorunlarının görülmesine neden olabilir. Çinko eksikliğinin ayrıca depresyon, kardiyovasküler hastalıklar, diabetes mellitus, Alzheimer hastalığı ve Wilson hastalığı ile sonuçlandığı gösterilmiştir. Bu semptomların çoğu, diğer altta yatan sağlık koşulları nedeniyle de ortaya çıkabilir. Bu nedenle, bir uzmana danışmanız ve çinko eksikliği olup olmadığını doğrulamak için tıbbi muayeneye gitmeniz önemlidir.

Çinko eksikliği daha çok kimlerde görülür?

  • Gastrointestinal rahatsızlıkları olan kişiler.
  • Hamile veya emziren kadınlar.
  • Yalnızca anne sütüyle beslenen daha büyük bebekler.
  • Vejetaryenler ve veganlar.
  • Orak hücre hastalığı olan kişiler.
  • Alkol bağımlılığından muzdarip olanlar.

Daha yakından tanıyın: Türkiye kıyılarından karidesler

 

Çoğu insanın severek tükettiği ve pazarda taze, ayıklanmış, marine edilmiş ve ayıklanarak dondurulmuş formları bulunan karideslerin dünya denizlerinde onlarca farklı türü var ve karides yetiştiriciliği önemli bir su ürünü yetiştiriciliği alanı. Su ürünleri yetiştiriciliğinin ortaya çıktığı yer olan Çin ile yakın coğrafya Hindistan ve tabii ki A.B.D. karides yetiştiriciliği konusunda önemli çalışmalar yapan ülkelerin başında geliyor.

Türkiye kıyılarından yakalanan hangi karidesler yenebilir nitelikte?

Her ne kadar "Denizden babam çıksa onu bile yerim" mottosuyla hareket etsek de, özellikle kendi kıyılarımızda yer alan ve diğerlerine göre daha fazla tüketilebilir olan karidesleri tanımakla işe başlayalım.

Palaemon longirostris, Metapenaeus monoceros, Penaeus japonicus, Penaeus japonicus, Penaeus semisulcatus, Penaeus kerathrurus bizim denizlerden en fazla çıkan karides çeşitlerimiz.

  • P. longirostris genel anlamda en fazla yayılım göstermiş olan karides türümüz. Marmara denizi, Saros körfezi, Edremit körfezi, Çandarlı körfezi, Sığacık körfezi, Finike körfezi, Taşucu körfezi, Mersin körfezi ve İskenderun körfezi bu karidesin avcılığının yapılabildiği yerler. Görüldüğü üzere sıcaklık ve tuzluluk yönünden epey farklı coğrafyalara adapte olabilmiş bir tür. 
  • M. monoceros ise daha çok Akdeniz'de Finike ile Taşucu körfezlerinde avlanıyor. 
  • P. japonicus, Antalya, Mersin ve İskenderun körfezlerinden yakalanan bir karides türü ve sıcak, tuzlu suları sevdiğini yakalanma alanlarından anlayabiliyoruz. 
  • P. semisulcatus, Taşucu ile İskenderun körfezleri arasındaki bölümlerden yakalanıyor.
  • P. kerathrurus ise P. longirostris gibi Akdeniz, Ege ve Marmara'da çokça avlanan, adaptasyonu yüksek bir karidesimiz.

Burada belirtilen karideslerin ülke ve hatta ülkeler içinde belirli bölgelerde dahi farklı farklı isimleri var.

Penaeus japonicus "kral karides", Penaeus semisulcatus "yeşil kaplan karidesi" ya da jumbo karides, Parapenaeus longirostris "derin su pembe karidesi", Metapenaeus monoceros "benekli karides" ve Palaemon longirostris ise basitçe "teke" olarak bilinmekte. Ayrıca tüketim konusunda tercih edilen başka türler de yok değil...

Kaynak: Türkiye denizlerinde bulunan karides türleri üzerine etüt; M. Levent Artüz, 2004

Karidesin besin içeriği nasıl?

Yaklaşık bir tenis topu büyüklüğüne tekabul eden ve içinde 8 - 10 adet karidesin olduğu yaklaşık 100 gramlık bir porsiyon 100 kaloriye yakın. Bu nedenle karides sağlıklı beslenme alışkanlığı kazanmak isteyen kişilerin öğünleri içinde önemli bir yer tutabilir. Bu porsiyon içinde 1.4 mg yağ,  180 mg kadar kolesterol ve 19,5 g kadar protein var. Beslenme düzenine dikkat edenler için, karideste dikkat edilmesi gereken önemli iki bileşen ise 805 mg Sodyum ve 260 mg ile Fosfor.

Karides nasıl pişirmeye nereden başlamalıyız?

Deniz ürünlerinin standardize edilmiş tariflerle pişirilmesi zaten kendi doğalarına aykırı. Karides de diğer deniz ürünleri gibi belirli formüllerle değil de yaratıcılıkla pişirilebilecek bir ürün. Çiğ tüketilebileceği gibi tavada sote, açık ateşte ızgara ve buğulama gibi yöntemler karidesi tüketmeden önce size yol gösterebilecek olan ve herkesin bildiği adımlar.

Pazardan taze olarak tedarik edildiğinde temizlemesi ve pişirilmesi zor gibi görünen karides, yemeye hazırlanması göründüğü kadar zor bir ürün değil. Önümüzdeki bir kaç gün boyunca kendine özel yöntemlerle kolayca hazırlanabilen karideslerle ilgili bir kaç tarife göz atacağız...

Su ürünleri sektöründeki kariyer planlamaları çeşitlenmeli, peki ama nasıl?

Türkiye için baktığımızda, su ürünleri sektörü tıpkı dünyada olduğu gibi sürekli büyüyen ve nitelikli protein kaynağı olarak son derece önemli bir birimi temsil ediyor. Ülkemizde su ürünleri teknikerliği, su ürünleri mühendisliği ve balıkçılık teknolojisi mühendisliği gibi farklı akademik derecelerden 2 yada 4 yıllık eğitim sonunda mezun olan profesyonellerin önlerindeki iş yaşamları genellikle su ürünleri yetiştiriciliği alanında başlıyor ve ilerliyor.

Su ürünlerinin eldesini nitelikli bir şekilde, çevreye duyarlı ve sürdürülebilirlik kriterlerini göz önünde tutarak verimli bir şekilde sürdürmeyi ve arttırmayı amaçlayan, açık deniz balıkçılığı konusunda kendi için fırsatlar yaratan İskoçya'da, su ürünleri programlarından mezun olanlar için İskoç Su Ürünleri İnovasyon Merkezi (SAIC) tarafından bazı yeni kariyer planlama yol haritaları belirlenmeye başlandı.



İskoçya, su yosunu yetiştiriciliğindeki ilk politikalarını belirledi.

SAIC tarafından planlanan bu kariyer hedeflerinin temelini su ürünleri programlarında okuyan öğrencilerin ülkedeki su ürünleri sektörü içinde iş üreten firmalarda 18 aylık staj yapmaları oluşturuyor. Her disiplinden öğrenciye açık olan bu staj programı öğrencilerin sektörün içinde yer alan ve sektörün farklı birimleri için çözüm üreten şirketleri daha yakından tanıma, onların iş akış süreçlerini ilk elden gözlemleme, vizyonlarını algılama ve belki de en önemlisi üstlendikleri misyonların su ürünleri sektörü içindeki konumunu ve bu konumun öneminin değerini kavrama imkanı sunuyor.

İskoçya su ürünleri sektörünün 2030 yılı için koyduğu büyüme hedeflerine ulaşması için ihtiyaç duyulan nitelikli iş gücü ve becerinin sektördeki firmalarla kolay entegrasyonunu sağlaması amacıyla da son derece önemli ve gerekli görülen bu staj programı sayesinde sektörün geleceğinde rol oynayacak olan genç profesyoneller kadar sektörde şu anda oyuncu konumunda bulunan şirketler ve girişimler de yeni bir vizyon kazanacak. Zaman yönetimi metodları, örgütsel yönetim kabiliyetleri, liderlik, network oluşturma gibi nitelikli kazanımları da alacak olan öğrenciler bu sayede iş yaşamına katıldıklarında daha iş yaşamının getirdiği süreçlere daha hızlı adapte olabilecek.



Türkiye'deki su ürünleri programlarında okuyan öğrencilerin eğitim hayatları boyunca yaklaşık 2 aylık bir staj süreleri yer alıyor ve bu staj süresi içinde genellikle avlama, yetiştiricilik ve işleme gibi temel alanlara yönlendiriliyor. Halbuki dünyadaki tüketilebilir su ürünleri sektörünün tek bileşenleri bu üç başlıktan oluşmuyor; özellikle Türkiye'de de bilişim, teknoloji geliştirme (su altı görüntüleme ve sensör teknolojileri gibi), pazarlama / pazarlama iletişimi, genetik - hastalık araştırmaları, üreme metodları geliştiriciliği, genetik modifikasyon, çoklukültür tesisleri teknolojileri, balıkçılık ağları tasarımı, su kalitesi kontrolü, akademi dışı eğitimcilik ve tek hücre proteinlerinin günlük yaşama katılması gibi birbirinden farkı konularda da öğrencilerin doğru şekilde yönlendirilerek kariyer planlamalarının yapılması gerekiyor.

Bunları sağlamak için de su ürünleri fakültelerinin farklı sektörlerle etkileşim içinde olması ve farklı sektörlerdeki staj imkanlarını sağlayarak, destekleyerek ve onaylayarak vizyon transferi yapmanın önünü açması gerekiyor. Su ürünleri sektörünün bileşenleri konusunda dışa bağımlılığı azaltmanın yolu buradan geçiyor.



Su ürünleri mühendislerinin yapabileceği 9 yenilikçi iş

İskoçya'nın su ürünleri sektörüne verdiği önemden yola çıkarak geliştirdiği ve SAIC ile birlikte hayata geçirdiği bu staj uygulamasının bir başka iyi yanı da sektördeki şirketler ile gelecekte o sektörde çalışacak olan kişiler arasında bağlantı kurması. İyi bir iş bulabilmek için halen liyakatın geçerli olduğu lokasyonlarda doğru kişilerle doğru kanallardan doğru yöntemlerle bağlantı kurmanın önemi hala çok önemli ve geçerli bir metod.

"Her ne kadar her seferinde üç tarafı denizlerle çevrili olan" diye başlasak da, Türkiye'deki su ürünleri sektörünün işleyişini ve sektöre olan katılımı arttırmak için her şeyden önce mesleki örgütlenmenin başarılı bir şekilde sağlanması gerekiyor. Liyakate dayalı bir kariyer planlamasının sağlanması için kişiye özel değil sektördeki her profesyonelin erişimine açık olan portalların ve programların geliştirilerek bu örgütlülük çatısı altında sunulması gerekiyor. Stajlar, sektörel iş arama ve yerleştirme operasyonları, eğitim dökümanları, doğru bilgilerin sunulduğu materyallerin geliştirilmesi kariyer planlamalarının somut ve sonuç odaklı gerçekleştirilmesini sağlayacak.

İstanbul Boğazı'ndaki bazı balık türleri

Kültürel yapısı kadar ilginç, dünya üzerinde eşine pek az rastlanan coğrafi ve ekolojik koşulları ile İstanbul, Karadeniz'i Ege'ye Marmara vasıtası ile birleştirmenin ötesinde, iklime ve su ekosistemine bağlı özel faktörleri ile dünyanın sayılı lokal ekosistemlerinden birisini oluşturuyor.

Su altı coğrafik faktörleri ve denizel etmenler birleştiğinde incelenmesi gereken onlarca farklı başlığa ev sahipliği yapan İstanbul Boğazı ve Adalar çevresi ilginç bir ekolojik mirası bünyesinde barındırıyor. Üstelik bu sistem, alınan bazı önlemler ve yapılan girişimlerle geçtiğimiz yıllara göre iyileşme ve toparlanma eğilimi gösteriyor. Bu da bölgenin geleceği açısından son derece önemli bir gelişme.

İstanbul Boğazı'nda bu denli farklı türden su ürününün bulunmasının temel sebebi, akıntılarla sürekli karışan Ege -Marmara ile Karadeniz sularının buluştuğu yerde olmasıdır. Farklı fiziksel özelliklere sahip suların buluştuğu bu noktada her iki denizin türlerinin bir arada olduğu görülür. Teknik olarak bir fay çöküntüsü olan İstanbul Boğazı, aralarında neredeyse iki katlık bir tuzluluk farklı bulunan Marmara ve Karadeniz'de yaşayan canlıların tümü için önemli bir geçiş noktasıdır.

Konu elbette ki balık olduğunda, İstanbul kendi içinde başlı başına bir tüketim kültürünü içinde barındırıyor. Farklı zamanlarda, boğazın farklı yerlerinde lokalize olan yada kanalı göç etmek yada metabolik bir faaliyeti yerine getirmek için kullanan balıklar avlanarak tüketicilere sunuluyor.

Boğaz ve çevresinde pek çok farklı türden su ürünü elde edilebiliyor olmakla birlikte biz boğazdaki balıklara göz atıyor olacağız.

Sardalya



İnsan sağlığı için son derece önemli olan Omega 3 yağ asitleri yönünden son derece zengin olan Sardalya, Hamsi balığının biraz daha büyüğü gibi görünse de, yağlı yapısı onu Hamsi'den ayırır. Yeşilden gümüş - beyaza doğru değişen renkleri ve yanal çizgisi etrafındaki siyah noktacıkları, onu benzerlerinden daha kolay ayırt etmemize yardımcı olur. Kasım ve Ocak ayları haricindeki tüm dönemlerde ürerler ve her bir yumurtlamada 20.000 kadar yumurta bırakırlar.

Hamsi



Küçük boyutlarına rağmen son derece besleyici ve lezzetli olan Hamsi, Karadeniz'den Boğazı kullanarak Marmara'ya geçen balıklardandır. Büyük ve yoğun sürüler halinde dolaşan bu balıklar, özellikle kış aylarında bol miktarda avlanarak düşük fiyattan İstanbul başta olmak üzere Türkiye'nin pek çok pazarına sunulur. Büyük bir üreme göçünün parçası olarak boğaza yaklaşan hamsi, büyük balıkçı gemileri tarafından hızlıca çevirme ağları ile toplanır (Balıkçı gemileri ile ilgili detaylı bilgiye ulaşmak için buraya tıklayın).

Lüfer



1 Eylül ile 31 Mart tarihleri arasında av sezonunda olan lüfer, boğazdaki ekonomik değeri en yüksek olan canlılardan birisi. Çok keskin dişlere sahip olan bu balık, özellikle karvior-kanibalist beslenir. En lezzetli olduğu dönem sonbahar ile kış aylarındadır. Soyu tehlikede olan Lüfer'in avcılığının duraklatılması için sivil toplum girişimleri yapılmaktadır.

Karagöz



1 Ağustos ile 31 Mart tarihleri arasında avlanabilen Karagöz, kuyruk sapı kısmındaki büyük siyah leke ile özelleşen bir balıktır. Genellikle kayalık bölgelerde, bol girintili çıkıntılı adacıkların içinde rastlanır.  Ağız yapısı küçük olduğu için, yemini ısırarak küçük parçalara ayırır ve iyice yumuşayan yemi tek seferde yutar. Küçük balıklarla ve kabuklularla beslenir.

Sinarit



Tıpkı Karagöz'de olduğu gibi 1 Ağustos ile 31 Mart tarihleri arasında avlanabilen bu balık doğal ortamında büyük boyutlara gelebilen bir balıktır. Saldırarak avlanan bir balık olduğundan, avcılığında da parlak ve ilgisini çekecek hareketli materyaller kullanılır. Taşlık ve kayalık diplerde, enkaz ve batıklarda sıklıkla rastlanır.

Trança



Denizde karşılaşılabilecek olan en inatçı, hırçın ve güçlü balıklardan birisi olan Trança, genellikle kıyılarda kolayca yakalanabilecek bir balık değildir. Karanlık, derin, taşlık zeminlerde ve kayalıkların arasında sıklıkla rastlanır. Avcılığında canlı yemler ağırlıklı olarak kullanılır. Yemin çeşitleri ise sübyeler, kalamar, karides ve küçük balıklar olarak sıralanabilir.

Çipura



Çeşitli boylarda çeşitli isimler alan Çipura, Türkiye'de, özellikle Ege'de çok yaygın şekilde yetiştirilip avlansa da, boğaz bölgesinde de avcılığı yapılan önemli türlerdendir. Balıkçılar arasında da yaygın olarak bilinen şekli ile çipura, son derece temkinli, tedirgin ve aynı zamanda ürkek bir balıktır. Gördüğü yeme direk olarak saldırmaz, onu ilk önce uzaktan izler ve takip eder. Beslenme alışkanlığı içinde tükettiği kabuklu canlılar, onun güçlü bir çeneye sahip olduğunun en önemli kanıtıdır.

Levrek



Çipura ile birlikte Türkiye'de en fazla yetiştiriciliği yapılan balıktır. Çipura gibi çoğunlukla etçil beslenen ve girişken, atik, saldırgan bir balık olan levrek, kumluk zeminlerde ve taşlıklar arasında sıklıkla bulunurken, aynı zamanda iskele ve duba ayaklarının etrafında, sığ limanlarda, durgun sularda ve suya vuran gölgeliklerde sıklıkla yaşamını sürdürür. İstanbul Boğazı'ndaki popülasyonunda aşırı avcılığa bağlı azalma mevcuttur ve bu durum, halen tür için büyük bir tehdittir.

Zargana



İnce, uzun, esnek, kıvrak ve parlak derisi ile suyun içinde olduğu kadar suyun dışında da büyük ilgi gören Zargana, suyun daha çok ışık alan bölgesinde yaşar ve orada beslenir. Vücut yapısı ile ters orantılı olarak son derece hırçın ve saldırgan olan bu balık, tipik şekilde diğer balıklar, yumuşakçalar ve kabuklularla beslenir. Boğazdan Ege'nin güneyine kadarki su alanında yayılım gösterir. Sıcak havalarda açıkta, soğuk havalarda kıyılara yaklaşır. Sürüler halinde dolaşır, suyun içinde yüzerken oka benzer.

Kefal

Farklı sulara olan tolerans yüksekliği ile en geniş yaşam alanına sahip balık türlerinden birisi olan kefaller, İstanbul Boğazı'nda, özellikle ağız kısmında Marmara Denizi'nin karakteristik özelliğini gösteren Haliç çevresinde üreme ve saklanma amaçlı olarak yılın belli aylarında toplanır. Dişli ve saldırgan balıklar için naif yapılarıyla son derece kolay ve ilgi çekici hedeflerdir. Beslenme alışkanlıları, yiyeceklerini küçük parçalara ayrırarak parça parça yeme eğilimi gösterir. Bu sebeple, avcılıkları sırasında avlama bölgesinde parçalanmış ekmek gibi yemler suyun üstüne saçılarak balıkların ilgileri çekilir. Çok ürkek balıklardır ve yakalandıkları esnada yoğun pul dökülmesi gözlenebilir.

Dünyadaki balık avcılığının en büyük sorunlarından biri, yumurta dökmeden avlanan balıkların popülasyonlarının devamını sağlayacak gücü yakayamayarak sayılarının azalmasıdır. Bu sebeple, balık avcılığı yapılırken kurallara, zamanlara ve av şekilleri ile avcılıkta kullanılan av araçlarına dikkat edilmelidir. Avcılığın yanında yetiştiriciliğe de yatırım ve önem vermek, su ürünlerinin geleceklerini kurtarmak için alabileceğimiz başlıca önlemlerdendir. Dünya üzerinde yürütülen bazı kampanyalar, su ürünlerinin avcılığını azaltarak yatırımları yetiştiricilik metodlarına yönlendirmektedir.