Hangisi daha iyi bir Omega-3 yağ asidi kaynağı; somon mu kril mi?

Hemen hemen tüm deniz mahsüllerinin Omega-3 içerdiğini söyleyebiliriz, fakat bazılarının muhteviyatı diğerlerinden daha yüksek. Bunların içinde somon balığı bir pazarlama dehası olarak içlerinde en fazla öne çıkanlardan. Bu tabii ki, iki önemli omega-3 yağ asidi çeşidi olan EPA ve DHA içermediği anlamına gelmiyor.

Bununla birlikte küçük karidesçiklere benzeyen ve genellikle pembemsi kırmızı renkte olan kril bir başka iyi ve insan vücudunun emebildiği türden bir omega-3 yağ asidi kaynağı. Daha büyük olan karides sandığımızın aksine kril kadar değil de ortalama miktarda omega-3 sağlayan bir diğer kaynak.

Burada sanırım biraz kril’e odaklanmamız lazım.

Kril, yumuşakçalar içinde karides benzeri bir canlı ve okyanustaki besin zinciri içinde oldukça önemli bir yer tutuyor. Okyanusun geri kalanıyla kıyasladığımızda oldukça küçükler, 1-6 cm aralığında. Dünyadaki tüm denizlerde varlar fakat genellikle soğuk ve besin yönünden zengin sularda yaşıyorlar. Burada bahsettiğimiz sular ise aslında Antarktika.

Bu minik karidesçikler, hayatlarının büyük bölümünü açık denizde dikey göçler yaparak geçiriyor. Gün içinde tipik şekilde derin sulardayken geceleri fitoplakton ve diğer mikroplankton ile beslenmek için yüzeye doğru yükseliyorlar.

Bizim balıklardan da bildiğimiz bir davranış şekli olarak, kril de kalabalık ve yoğun sürüler halinde yaşıyor ve besleniyor. Bunun temel sebebi ise bildiğiniz gibi, avcılardan korunmak, daha büyük görünmek ve tabii ki daha fazla besin bulmayı başarmak. Normal şartlar altında, besin sıkıntısı, yaşam koşullarında zorluklar ve tabii ki av olma hali söz konusu olmazsa, Kril ortalama 6 yıl yaşıyor.

Kimler krille besleniyor?

Bu grubun temel avcıları arasında kendilerinden daha büyük olan balıklar, balinalar, penguenler ve tabii ki deniz kuşları var. Oldukça ekstrem koşullar olarak tanımlayabileceğimiz açık deniz şartlarında, kril anlayacağınız pek çok diğer türün önemli bir besin maddesini oluşturuyor.

Omega-3 yağ asitleri vücudunuz için gerekli ve yaşamınızı devam ettirmeniz için hayati rol oynayan bir besin maddesi. Deniz mahsüllerini yada diğer omega-3 yönünden zengin yiyecekleri beslenme alışkanlığınıza dahil etmeniz, vücudunuza ihtiyaç duyduğu yakıtı sağlamak açısından oldukça önemli.

Kriller süzerek beslenen canlılar. Yani solungaçlarından geçen su akımının içindeki plankton benzeri küçük canlılarla besleniyor. Bunu sağlamak için de ayaklarıyla bir su akımı yaratıyorlar.

Kril, taşıdığı değerin fark edilmesinin ardından ticari olarak hem gıda takviyelerinde omega-3 kaynağı olarak kullanılmak hem de su ürünleri yetiştiriciliğinde yem hammaddesi olarak kullanılmak üzere avlanmaya başlandı. Fakat balıkçılığın bilinçsiz ve kontrolsüz şekilde yapıldığı her alanda olduğu gibi, krilin eldesinde de önümüzdeki zamanlar içinde bazı sorunların ortaya çıkması ve krilde yaşanan sorunun tüm deniz yaşamını etkilemesi kaçınılmaz.

Kırmızı et ile Omega yağ asitleri arasındaki ilişkiler

İnek, koyun ve keçi hatta domuz eti insan beslenmesinde uzun süredir var olan ve var olmaya devam edecek olan besin kaynakları arasında. Bu etler protein, demir ve diğer besinler yönünden oldukça zengin olmakla birlikte, kırmızı etin omega-3 yağ asitleri ile olan ilişkisi biraz daha karmaşık ve aynı zamanda pek de anlaşılır değil.

Kırmızı et omega-3 içerir mi? Evet, fakat kısmen, yani balıklar kadar değil. Bunun çeşitli nedenleri var, gelin nasıl olduğuna bir bakalım.

Hayvanın beslenmesi: Yeşil otla beslenen hayvanların etlerindeki omega-3 miktarı daha fazladır. Çünkü yeşilliklerde ALA var, hayvan yediğinde bunu EPA ve DHA’ya çevirmiş oluyor.  EPA ve DHA ise bizim daha fazla fayda sağladığımız formdu. Fakat eğer hayvan yeşil otla değilde tahıl ve kuru otlarla beslendiyse bu ALA içeriği ya azalıyor yada hiç kalmıyor.

Etin kesimi ise buradaki bir başka önemli konu. Adı üstünde, yağdan ve yağ asitlerinden bahsediyoruz. Kırmızı etin yağlı kesimlerinden daha fazla omega-3 elde edebiliriz, fakat yağsız kesimlerden hayır, elde edemeyiz.

Pişirme metodu da bir başka önemli kriter. Kırmızı eti pişirmek için genellikle daha yüksek ısılar kullanıyoruz. Bu yüksek ısı da omega-3’leri bozarak işlevsiz hale getiriyor. Eğer yine de kırmızı etten omega-3 faydası elde etmek istiyorsanız fırınlama, ızgara yada haşlama metodlarını kullanmalısınız.

Kırmızı et, neden doğru bir omega-3 kaynağı olarak düşünülemez?

Kırmızı et bir miktar omega-3 içermesine rağmen, birazdan sayacağım temel nedenlerle dahi, güvenilir ve sürdürülebilir bir omega-3 yağ asidi kaynağı olarak tanımlanamaz.

Bunlar; bu et türünün ihtiyaç duyulan omega-3 miktarını ve formunu karşılamaması, kalp ve diğer hastalıklarla ilişkili olduğu pek çok kez ortaya konan yüksek miktarda  doymuş yağ içermesi ve aslında her ne kadar yeşillikle beslenmiş olsa da, kırmızı etten elde ettiğimiz ALA formunu çok da başarılı bir şekilde EPA ve DHA’ya çeviremiyor oluşumuz olarak sıralanabilir.

Kaç çeşit Omega-3 yağ asidi vardır ve bu yağ asitlerini nereden buluruz?

Temel olarak, omega yağ asitlerini üç bölüme ayırabiliriz. Bunlar omega 3, omega 6 ve omega 9 olarak tanımlanır.

Omega-3’ler Eicosapentaenoic acid (EPA), Docosahexaenoic acid (DHA) ve Alpha linoleic acid (ALA).

EPA’lar kalp sağlığını destekler, iltihaplanmayı azaltmaya yardımcı olur. DHA’lar beyin gelişiminde ve fonksiyonlarının sürdürülmesinde önemli bir rol oynar. ALA’lar bitkisel kökenli omega yağ asitleridir ve vücutta kullanımları için EPA ve DHA’ya çevrimlerinin yapılması gereklidir.

EPA ve DHA’ları ALA’dan ayrıdan en önemli özellikleri vücut tarafından emilmeye hazır olmalarıdır. ALA’nın faydalı bir şekilde kullanılması için öncelikli olarak EPA ve DHA’ya çevrilmesi gerekir.

Omega-6’lar çoğunlukla bitkisel kökenlerden gelirler ve Linoleik asit (LA) ile Araşidonik Asit (AA) bunların içinde en önemlilerdir. LA esansiyel bir yağ asididir ve enerji üretimi için kullanılır. AA ise iltihaplanma ve bağışıklık sistemi fonksiyonları için gereklidir.

Son ve diğer ikisine oranla daha az dikkat çeken, üzerinde daha az konuştuğumuz omega grubu ise omega-9 yağ asitleri. Bunlar da bitki bazlı kaynaklardan geliyorlar ve en çok bilineni Oleik asit (OA). Bu zeytinyağının birincil yağ asidi ve herhangi bir aksi durum söz konusu olmadığında vücutta sentezlenebildikleri için genellikle dışarıdan alınmaları konusunda bir teşvikleri yok.

Omega-3’leri nerede buluruz?

Omega-3’lerin en önemli kaynaklarının başında somon, sardalya, ton balığı, uskumru gibi yağlı balıklar geliyor. Bunun yanında, yalnızca hayvansal kaynaklardan değil de bitkisel kaynaklardan da omega-3 elde edebiliyoruz, keten tohumu, chia tohumu ve fındık da, vücudunun tarafından başka faydalı yağ asidi formlarına çevrilebilen Alfa linoleik asit yönünden zengin.

Omega-3 yağ asitleri nedir ve bu yağlar neden böylesine önemli?

Omega-3 yağ asitlerini muhtemelen hepiniz duydunuz, fakat bunlar gerçekten ne?

Vücudunuzu bir yarış otomobili gibi düşünün. Omega-3 yağ asitleri bu sürüşü pürüzsüzce, sağlıklı bir kalple ve keskin bir zekayla devam ettirmenizi sağlayan yüksek oktanlı yakıt. Yağlar vücudunuz için birer yapı taşı. Omega-3’ler ise sağlıklı yaşamınız için gerekli olan özel birer “iyi”yağ. Omega yağ asitlerinden bazı ları söz konusu olduğunda , vücudunuz bunları kendi kendine üretemiyor, dolasıyla dışardan almanız gerekiyor.

Hadi şimdi soğuk sulara dalalım ve Omega-3 yağ asitleriyle tanışalım.

Omega-3’lerin keşfi, 1920’lerde Arktik bir topluluk olan İnuit’lerin beslenme alışkanlıklarını inceleyen araştırmalara dayanıyor. Bu sağlam sağlıklarıyla bilinen halk, zengin yağlarla dolu balıklardan oldukça fazla tüketen bir toplum. Bu tüketim alışkanlığını anlamaya yönelik merak, araştırmacıların iyi yaşamın arkasındaki keşfedilmemiş sır olan omega-3 yağ asitlerini keşfetmesine öncülük etti.

Omega-3 yağ asitleri neden önemli?

Bu yağlar vücudunuz için birer süper kahraman ve yaşamınızı etkileyen pek çok olumsuz şeyle mücadele etmekte oldukça iyiler. Bunlardan bazıları şöyle:

Kalp sağlığını güçlendirmek: Omega 3 yağ asltleri tansiyonu düzenlenmesi, kolesterolün düşürülmesi, kan damarlarının esnekliğinin korunması ve kalp hastalıklarının oluşmasının azaltılmasına yardımcı olmaya kadar, kalple ilgili pek çok alanda öne çıkan bir madde.

Zihninizi odaklamak: Omega-3 yağ asitleri beynin ve beyin fonksiyonlarının gelişimi için kritik öneme sahip. Dolayısıyla açık, odaklanma sorunu yaşamayan bir zihin, güçlü bir hafıza, başarılı bir öğrenme ve bilişsel gerilemelerin önlenmesinde iyi bir yardımcı.

Güçlü ve sağlıklı bir vücut: Bu yağ asitleri hücrelerin yapısına dahil oldukları için sağlıklı hücre gelişiminde de hayati bir rol oynuyorlar. Kasları, eklemleri ve kemikleri desteklemeleri de bir başka önemli konu.

Balık pişirirken nelere dikkat etmeliyim?

İşi bilenler için balık pişirmek oldukça kolay ve zevkli bir iş gibi görünse de bu işin kendine has püf noktaları da yok değil.

Bunlardan ilki, balık seçerken kullanmayı planladığınız pişirme yöntemini göz önünde bulundurmanız.

Bazı balıklar belirli pişirme tekniklerine daha uygundur. Örneğin, narin beyaz etli balıklar haşlama ve buharda pişirme için idealdir; somon gibi daha sert balıklar ise ızgarada veya kızartılarak pişirilebilir.

Hadi bunlarla ilgili bazı şeyleri kontrol edelim.

Taze balık seçmek, lezzetli, doyurucu ve güvenli bir bir yemek için çok önemlidir. Taze balıkların gözleri çökük veya bulanık olmaz, parlak ve nettir.. Solungaçlar parlak kırmızı ve nemli olmalı, yapışkan veya kahverengi olmamalıdır. Pullar parlak olmalı ve cilde sıkı bir şekilde yapışık olmalıdır.

Taze balığın eti sert olmalı ve hafifçe bastırıldığında eski halini kolayca almalıdır. Tezgahtaki yumuşak veya umuşak görünen balıklardan kaçının çünkü bu, tazeliğin belirgin bir göstergesidir. Taze balığın hafif, deniz tazeliğinde bir kokusu olmalıdır. Balığın güçlü, balık kokusu varsa, büyük olasılıkla eski demektir ve bunları satın almaktan kaçınılmalıdır.

Balıkları, güvenilir balıkçılardan veya taze deniz ürünleri reyonları olan marketlerden satın almak şu an için en iyi yol gibi görünüyor. Bazı yerlerde kasa arkalarında balık satan satıcılar da var, fakat oldukça hassas bir ete sahip olan balığın tazeliği ve üzerindeki bakteri yükü hakkında pek bir şey öğrenemediğimiz bu satıcılar, beraberinde aynı zamanda risk de taşıyor. Paketlenmiş balıkların son kullanma tarihlerini kontrol edin ve bu tarihin yaklaştığı veya geçmiş olanları almaktan kaçının. En iyi kaliteyi ve lezzeti sağlamak için mevsiminde olan balıkları seçin. Birçok balık türünün en bol ve lezzetli olduğu dönemler zirve sezonlarıdır.

Balıkları aşırı pişirmenin, balığın dokusu ve lezzetiyle ve genel mutfak deneyimini etkileyen birçok olumsuz sonucundan söz edebiliriz.

Fazla pişirilen balıklar nemini kaybederek kuru ve lastiksi bir forma dönüşür. Bu tür bir yemek kimse tarafından pek tercih edilmez. Belki sokak kedileri. Bu olay şöyle gerçekleşir, fazla ısı alan etin yapısındaki proteinler büzülür ve sıkılaşır, bu da eti daha sert ve yemesini sevimsiz hale getirir, balığın hassas tadı kolayca kaybolur. Yüksek ısı, balığa tat veren doğal yağları ve enzimleri parçalar, bu sayede geriye besin değeri de dahil olmak üzere pek bir şey kalmaz. Uzun süreli ısıya maruz kalmak, omega-3 yağ asitlerini, proteini ve diğer temel besin maddelerini bozarak balık üketiminden elde etmek istediğimiz faydalardan yararlanmamızın önüne geçer.

Aşırı pişirmeyi önlemek ve lezzetli ve yemeğinizi lezzetli hale getirmek için, balığın çeşidine bağlı olarak önerilen pişirme sürelerine ve sıcaklıklarına uymak çok önemlidir. Balığın iç sıcaklığını kontrol etmek için bir yiyecek termometresi kullanmak iyi bir fikir olabilir. Ayrıca balığın kalınlığını da göz önünde bulundurun ve pişirme süresini buna göre ayarlayın. Daha kalın balık kesimleri, ince balık kesimlerine kıyasla biraz daha uzun pişirme süreleri gerektirebilir.

Balığın besinleri yıl boyunca değişiklik gösterir ve lezzetini ve yağ içeriğini etkiler. Sıcak aylarda balıklar fitoplankton, zooplankton ve diğer besin açısından zengin kaynakların tüketiminin artması nedeniyle daha zengin ve daha lezzetli bir profile sahip olma eğilimindedir. Besin kaynaklarının kıtlaştığı soğuk aylara hazırlık amacıyla bu dönemde yağ rezervlerini arttırır. Bu artan yağ içeriği, sonbahar ve kış aylarında daha tereyağımsı ve lezzetli bir tada katkıda bulunur. Balıkların yumurtlama döngüsü de lezzetlerini etkileyebilir. Yumurtlama sırasında balıklar üremeye daha fazla enerji ayırırlar, bu da et lezzetinde ve etin yağ içeriğinde düşüşe neden olabilir.

Su sıcaklığı balığın metabolizmasında ve besin emiliminde rol oynar. Daha soğuk su sıcaklıkları metabolizmayı yavaşlatabilir ve balıkların daha yağsız, dolayısıyla daha az lezzetli olmasına neden olabilir. Daha yüksek sıcaklıklar ise yağ birikimini teşvik edebilir ve lezzeti artırabilir. Balığın yakalandığı yer de tadını etkileyebilir. Farklı bölgelerden gelen balıklar; beslenme, su koşulları ve çevresel faktörlerdeki farklılıklara bağlı olarak farklı tat profillerine sahip olabilir.

Bu serinin diğer yazıları:

  1. Neden balıkları bir çok şekilde pişiriyoruz?
  2. Popüler balık pişirme yöntemleri neler?
  3. Balık pişirirken nelere dikkat etmeliyim?

 

Popüler balık pişirme yöntemleri nelerdir?

Balık pişirmenin birçok farklı yolu vardır, ancak en popüler yöntemlerden bazıları şunlardır:

Haşlama, balıkların lezzetli bir sıvı içinde kaynatılması şeklinde yapılan bir pişirme yöntemidir. Balıkları haşlarken lezzetli ve aromatik bir sıvı kullanmak yemeğin lezzetini arttıracaktır. Su, şarap, süt, narenciye suyu ve bira bu yöntemde balıkla birlikte kullanılmaya uygundur. Bu, somon ve alabalık gibi hassas balıklar için idealdir. Ayrıca bu yöntem deniz ürünleri bazlı çorbaların pişirilmesinde de kullanılır. Haşlanmış balık, tek başına veya daha büyük bir yemeğin parçası olarak tüketilebilen çok yönlü bir yemektir ve sofradaki herkesi memnun edecek sağlıklı ve lezzetli bir seçenektir.

Buharda pişirme, balık pişirmenin yaygın ve sağlıklı bir yoludur çünkü balığın nemini ve besin değerlerini korumaya yardımcı olur. Balık buharda pişirildiğinde nemli ortamda pişirilir, bu da kurumasını önler. Bu pişirme yönteminde yemeğe kalori yükleyebilecek herhangi bir ilave yağın kullanılması gerekmez.

Buharda pişirilmiş balık, diğer yöntemlerle pişirilen balığın dokusuna göre sıklıkla tercih edilen hassas ve pul pul bir dokuya sahiptir. Balık buharda pişirildiğinde yavaş ve nazikçe pişirilir, bu da balığın sertleşmesini veya aşırı pişmesini önlemeye yardımcı olur.

Buharda pişirme yoğun çalışan insanlar için hafta içinde ve akşamları yapmak için mükemmel , basit ve kolay bir yöntemidir. Buharda pişirilmiş balıklar birkaç dakika içinde pişirilebilir ve herhangi bir özel ekipman veya beceri gerektirmez. Ayrıca çeşitli soslarla ve pirinç, sebze yada erişte gibi garnitürlerle ve mezelerle servis edilebilir, bu da yemeğinizi beğeninize göre daha fazla kişiselleştirmenize olanak tanır.
Balıkları buharda pişirirken, balığın tencerenin dibine yapışmasını önlemek için buharda pişirme sepeti veya rafı kullanmak iyidir. Balığın lezzetini arttırmak için buharda pişirilen sıvıya zencefil, yeşil soğan ve limon gibi aromatikler de ekleyebilirsiniz.

Izgara, balığın yaygın, ısıyı iyi derecede eşit şekilde ileten ve dayanıklı bir kapta yada sıcağa dayanıklı tel gibi bir malzemenin üzerinde doğrudan ateşte ve yüksek sıcaklıkta pişirilme yöntemidir. Bu yöntem ton balığı ve -eğer herşeye rağmen tüketiyorsanız- kılıç balığı gibi sert etli balıklar için ideal bir yöntemdir. Fakat hamsi ve sardalya gibi balıklar da ızgaraya girerler. Bunlar da yağlı balıklar olduğundan ızgarada pişebilirler.

Balıkların ızgarada pişirilmesi, balığın halihazırda var olandoğal lezzetini katmerleyen benzersiz bir dumanlı tadın oluşmasını sağlar. Izgaranın yüksek ısısı, balık etinde var olan şekeri karamelize ederek derin, karmaşık tatlar üreten bir Maillard reaksiyonu yaratır. Burada bahsettiğim şeker, çaya karıştırdığımız gibi değil. Balığın dışını çıtır, kömürleşmiş bir görünüm oluştururken, iç kısmını nemli ve kolayca ayrışabilecek şekilde tutar. Dokulardaki bu kontrast, iyi ızgaralanmış bir balık yemeğinin önemli bir unsurudur.

Izgara yapmak nispeten sağlıklı bir pişirme yöntemidir çünkü biraz yağ veya isterseniz tereyağı gerektirir  ve yemek genel olarak az yağlıdır. Kullandığımız balık yağlıysa - burada hamsi ve sardalya gibi balıklardan bahsediyorum - ekstra yağ kullanma ihtiyacı daha da azalır. Balık, az yağlı, yüksek proteinli bir besin kaynağıdır ve ızgara, balığı besleyici ve doyurucu bir yemek haline getirir. Balık ızgarası yapmak, kapsamlı hazırlık veya özel ekipman gerektirmeyen basit bir pişirme yöntemidir. Izgara önceden ısıtıldıktan sonra pişirme işlemi hızlı ve kolaydır. Bu pişirme yöntemi çok yönlüdür ve narin beyaz balıklardan sert etli ton balığına kadar çok çeşitli balık türlerini pişirmenize olanak tanır. Izgara balığınızın lezzetini kişiselleştirmek için farklı marinatlar, ovalamalar ve baharatlarla da denemeler yapabilirsiniz.

Fırınlama, pek çok balık yöntemi için kullanabileceğiniz çok yönlü bir yöntemdir ve balığı ister bütün ister fileto halinde, bu yöntemle pişirebilirsiniz. Herkesin kolaylıkla yapabileceği kolay ve hızlı bir yöntemdir. Fırınlama, balığın doğal tatlarının yavaşça gelişmesine olanak tanıyarak ince ve hassas bir tat profili oluşturur. Izgara veya kızartmanın aksine fırınlama, balığın doğal tadının ortaya çıkmasına izin vererek baskın dumanlı veya damağa hoş gelmeyen yağlı tatlar vermez.

Bu yöntem balığın nem içeriğini koruyarak etli ve ağızda kolay dağılan bir et profilinin oluşmasını sağlar. Fırının kapalı ortamı, pişirme esnasında buharı hapsederek balık etinin kurumasını önleyerek yemeğin daha sulu ve lezzetli olmasını sağlar.

Kızartma, ızgara gibi geniş balık çeşidiyle birlikte kullanılabilecek hızlı ve kolay bir pişirme yöntemidir. Bu yöntem küçük balıklar veya sotelik parçalar halinde kesilmiş balıklar için idealdir. Kızartma, balığa zengin, gevrek bir dış görünüm ve sulu, yumuşak bir iç kısım kazandırır. Yağın yüksek ısısı balığın yüzeyini yakarak doku ve tatlarda hoş bir kontrast yaratır.

Tıpkı fırınlama gibi kızartma da özel ekipman veya kapsamlı uzmanlık gerektirmeyen, iyi bilinen ve toplumun pek çok kesimi tarafından erişilebilir bir pişirme yöntemi olarak karşımıza çıkar. Çoğu mutfağın fritöz, daha modern haliyle AirFryer veya tavaya erişimi vardır, bu da onu ev aşçıları için uygun bir seçenek haline getirir.

Kızartılmış balıka yemeğe görsel çekicilik katan altın renkli, çıtır bir dış yüzeyi vardır. Çıtır kaplama aynı zamanda balığın şeklini korumaya yardımcı olarak onu her açıdan hoş bir yemek haline getirir. Kızartma, çeşitli tatlandırıcıların ve baharatların dahil edilmesine olanak tanır ve tabakta bir tatlar senfonisi yaratır. Balıkları kızartmadan önce marine edebilir, bir hamur veya galeta unu ile kaplayabilir veya yağa otlar ve baharatlar ekleyebilirsiniz.

Bu yöntem balığın sertleşmesine, fazla nemin giderilmesine ve lezzetinin artırılmasına yardımcı olur. Yağın yüksek ısısı balığın yüzeyinde olması muhtemel bakterileri de öldürerek balığı daha da güvenli hale getirir. Nispeten hızlı ve etkili bir pişirme yöntemidir. Yağın yüksek ısısı balığın çabuk pişmesini sağlayarak yemeğin zamanında hazırlanmasını sağlar. Balık fazla yağ çekmesin diye yağı önceden kızdırmalı ve piştikten sonra da yağın altını kapatmadan balığı içinden almalısınız.

Bu serinin diğer yazıları:

  1. Neden balıkları bir çok şekilde pişiriyoruz?
  2. Popüler balık pişirme yöntemleri neler?
  3. Balık pişirirken nelere dikkat etmeliyim?