Tüketim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tüketim etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Keyfinizin kâbusu balık kılçığı ve bunlardan kurtulma yolları


Hangi pişirme yöntemiyle yapıyor olursanız olun, balık kılçığı onu ikram ettiğiniz en az bir kişi için daima sorundur.

Ağız sulandırıcı bir parça balık etini ağzınıza attığınızda dilinize yada ağzınızın içine batarak sizi rahatsız eden ve aldığınız tüm keyfi kaybettiren kılçıklarla neler yapabileceğinize bakacağımız kısa bir yolculuğa çıkıyoruz. Bu arada, kılçık yada etlerin içindeki kemik parçaları dünya üzerinde istenmeden, kazayla en fazla yutulan yabancı cisimler olarak kabul ediliyor.

Yanlışlıkla yutulan kılçıkların etkilediği yerler arasında ağız içi, dil, yutak, yemek borusu, mide ve bağırsaklar var. Çoğu, genellikle herhangi fiziksel bir zarara neden olmadan sindirim kanalından geçip giderken bazen istenmeyen yaralanmalara da neden olabilmekte.

Kılçıklardan kurtulmak içinse kusursuz bir gastronomi eğitimi almış olmanıza gerek yok, evde balık pişirirken de alacağınız bir kaç önlem sayesinde balık etindeki kılçıklardan kolaylıkla kurtulabilirsiniz.

Bütün kılçıklar tehlikeli değildir.

Balığı yemek üzere temizlerken tüm kılçıklardan kurtulmanız gerekli değildir. Çünkü insanlardaki kaburga kemiklerine benzeyen kılçıkların haricindeki kılçık parçalarını yutma ihtimaliniz pek yoktur ve bu kılçıklar bize faydalı olan vitamin ve minerallerle doludur.

Hangi kılçıklar kalmalı? Yumuşak kılçıklarla daha sert ve kemiksi kılçıkların ayrımını yaparak bu sorunun yanıtını bulabiliriz. büyük marketlerden alacağınız balıklar genellikle temizlenmiş olur fakat daha küçük yerlerden alacağınız balıklarda kılçık kalmış olabilir. Somon ve sardalye gibi bazı balıkların kılçıkları pişirildiğinde yenebilecek kadar yumuşar fakat müşterilerin bazıları yine de bunların çıkarılması isteyebilir.

Balığın içinde kalmasında herhangi bir sakında olmayan kılçıklar ise daha sert ve kazayla tüketilemeyecek olanlardır. Bunlara verebileceğimiz en iyi örnekler balığın tam ortasından geçen omurga kılçığı, yüzgeçler, kafa ve kuyruk kemikleridir.

Balık kılçıklarını temizlemek

Aldığınız balığın etinde bir kılçık kalıp kalmadığını anlamak için eti düz bir zemin üzerine yatırın ve parmak uçlarınızı etin üzerinde gezdirin. Bulduğunuz kılçıkları temizlemek için büyük boy bir cımbızdan yardım alabilirsiniz.

Kılçıksız balık eti son derece revaçta ve daha çok kişi tarafından tercih edilen bir tüketim ürünü olsa da balıkların kılçıkları ve temizledikten sonra kalan kemikleri faydalı mineral ve vitaminlerle doludur. Artık birer yan ürün olan bu malzemeleri haşlayarak kemik suyu yada balık çorbası yapabilirsiniz. Ayrıca bu sular karides ve ahtapot gibi diğer su ürünleri yemeklerine lezzet verici olarak da harika bir katkı maddesi olabilirler.

Yenebilir balık kılçığı: kızartma

Yine de herşeye rağmen o kılçıkları tüketilebilir bir hale getirmek istiyorsanız sizin için çok tanıdık bir pişirme yöntemimiz var: kızartma. Balıklar yağda kızarırken kılçıkları da pişerek fiziksel açıdan daha zararsız hale gelirler. Hem de daha çıtır çıtır olurlar.

Tezgahın üzerine yerleştirdiğiniz bir parça balık etinin üzerinde elinizi gezdirerek kılçıkları bulmaya çalışmak genelde her mutfakta işe yarayan pratik bir yöntemdir ama, çıkarılması gereken bu kılçıkların nerede bulunabileceğini bilmek de işinizi bir parça daha kolaylaştırır. Kılçıklar genellikle fileto etinin en kalın yerlerinde eşit aralıklarla bulunur ve kuyruğa doğru kısalarak sayıları azalır.

Balık etindeki kılçıklardan kurtulmanın ve balıktan aldığınız keyfi korumanın basit yolları var. Kılçıklardan, pişirmeden önce olduğu gibi pişirdikten sonra da kurtulmanız mümkün. Unutmayın, bu işlem tamamen sizin balık pişirme ve tüketim alışkanlıklarınızla ilintili, sizin için hangisi en kolayı?

Istakoz nasıl "fakirlerin proteini" iken bugün yediğimiz lezzetli şeye dönüştü?


Istakozdan yapılmış atıştırmalıklar genellikle tost çörek ve bir çeşit lahanalı ve yoğurtlu salata olan coleslaw ile birlikte servis edilen popüler bir yaz yemeğidir. Her ne kadar şimdilerde içinde 100 gr kadar ıstakoz eti olan bir atıştırmalık için $34 gibi bir para ödemek gerekse de, ıstakozun bol olduğu eski zamanlarda, 1600'lü yıllarda, bu yiyecek böylesine pahalı değildi. Özellikle 2. Dünya Savaşı zamanlarında deniz ürünleri karneye bağlı olmadığından ıstakoz gibi pek çoğu lezzetli birer çeşit olarak keşfedildiler.

Bu röportajın yapıldığı Şef Ed, restoranında yüksek fiyatla servis ettiği ıstakozların avlanması ile teslimatı arasındaki lojistiği açıklıyor.

Sunucu: Istakozların pahalı olması bir sır değil ve bir restorandaki standart bir ıstakoz akşam yemeği için $38 veya daha fazlasını ödeyebilirsiniz. Istakozlar bugün gurme yemeği olarak kabul edilirler fakar bir zamanlar denizin hamamböcekleri olarak biliniyorlardı ve hatta mahkumlara sunulurlardı. Peki ıstakozlar ne zaman böyle nefis yiyecekler haline geldi ve neden böyle pahalılar? Istakozların pek çok türü var fakar biz menüde ayırt edilebilir kıskaçlı olanları tercih ediyoruz; Homarus americanus ve Homarus gammarus, daha da iyi bilinen adıyla Amerikan ve Avrupa ıstakozu. Bu iki tür çok benzer. En büyük farkları renkleri. Ed'in New York City'deki ıstakoz barına gittik ve kabukluları satın alma, hazırlama ve pişirme konusunda çok fazla deneyimli olan birileriyle konuştuk.

Ed McFarland: Şimdi, ıstakozlarla çalışmanın en zor tarafı, gerçekte ıstakozun fiyat aralığı ve bu yıldan yola dalgalanıyor, fiyatlar artıyor. Ve ıstakozu temizlediğinizde verim gerçekten düşük. Öyle ki 700 gr kadar ıstakoz aldığınızda, bence çoğu insanın anlamadığı şey, o sert kabuğun içinden neredeyse 100 gr kadar et çıkar. Yani ıstakozdan çıkan çok fazla verim yok. Bu yüzden ıstakoz atıştırmalığı yapmak için ıstakozu kendiniz temizlerken ıstakoz gerçekten ama gerçekten çok pahalı bir ürüne dönüşür.

Sunucu: Istakozu böyle pahalı yapan şeyi tamamiyle anlamak için ıstakozun geçmişine bir bakış atmamız gerekiyor fakat ıstakoz her zaman şimdi olduğu gibi saygı görmedi. Istakozun tarihi dünyaya göre değişiyor fakat uzun süre için bu toplumun içindeki en fakirler için gıda kaynağıydı.

Viking çağında ıstakoz, balıkçı gemileri derin deniz avcılığına daha elverişli hale geldiğinde kuzey Avrupa'da gıda olarak daha popüler hale geldiler. Ve bazı et tüketilmeyen günlerde ve dini bayramlarda kilise ıstakoz da dahil olmak üzere deniz ürünlerine olan talebi arttırdı.

Avrupa genelinde ıstaklız statü ve savurgan yaşam tarzı ile ilişkili hale gelmeye başladı ve sık sık da zenginliği göstermek için resimlerde yer aldı. Fakat ıstakozun değeri Kuzey Amerika'da düşük kaldı. Amerikan yerlileri ıstakozu balık yemi ve Avrupalı kolonistlerden daha sonra kopyaladıkları bir deneyim olarak gübre olarak kullandılar.

1600'lerde Amerikan ıstakozları ucuzdu çünkü epey boldular. Istakoz Avrupalı yerleşimciler arasında "fakir adamın proteini" olarak biliniyordu ve kabuklı deniz ürünleri sıklıkla hapsedilen insanlara ve kölelere verildi. Istakozun ABD'deki bu itibarı 1800'lerin ortasına kadar, demir yolu taşımacılığının ortaya çıkmasına kadar değişmedi. Istakozlar ülke boyunca trenlerde servis edildi ve yolcular kısa zaman içinde bu egozik görünüşlü yemeğin birer hayranı oldu. Daha iyi bir tat için, bugün de olduğu üzere şefler ıstakozu canlı pişirmeye başladı.

Pek çok gıdanın aksine ıstakoz Birleşik Devletler'de, 2. Dünya Savaşı sırasında karneye bağlanmadı ve diğer et seçeneklerindeki eksiklik bir çok insanın bu lezzetli yiyeceği keşfetmesine öncülük etti. Kabuklu deniz ürünlerinin artan popülaritesi ıstakoz stoklarını düşürdü ve fiyatları arttırdı ve ıstakoz yüksek kaliteli yaşam ile ilişkilendirilerek gurme bir yemek oldu.

Bu kabukluların arzı fazla olsa bile taşımacılık maliyetlerinden ötürü fiyatlar düşmüyor. Başarılı ıstakoz avcılığı kolay bir iş değildir. Hepsinin bir arada olması gereken ve okyanusun tabanında duran tuzaklarla avlanırlar. Eğer bir ıstakozcu geri dönene kadar bir tuzak tamamen ıstakozlarla dolarsa kurallar gereği bir çoğunu denize geri atmak zorunda kalabilirler. Istakozlar çok büyükse, çok küçükse yada yumurta taşıyan dişi bireylerse geri atılır.

Alınan ıstakozların kıskaçları bağlanır ve kıyıya dönene kadar buza konur. Sevk edilirken tuzlu su tanklarında canlı olarak tutulurlar. Yolculuk boyunca hayatta kalabilmeleri için gerekli oksijeni alabilmeleri için serin ve nemli kalma gereksinimleri ve dağıtım maliyetlerini arttırır.

Ticari ıstakoz yetiştiriciliği fiyatlara yardımcı olabilir fakat Amerikan yada Avrupa ıstakozun için bu başarıya ulaşması çok zor bir iş. 50.000 yumurta içinden sadece iki ıstakoz tipik şekilde hayatta kalır ve yasal av boyuna ulaşır. Eğer ıstakozlar yeterince beslenmezlerse kanibaslitik olurlar. Özellikle kapalı alanlarda hastalıkların bulaşmasına karşı epey hassastırlar.

Her şeyden öte, çok yavaş büyürler. Bir ıstakozun hasat edilebilecek boya ulaşması için olgunlaşması yedi yıl kadar alır. Ne olursa olsun, ıstakoz avcılığı 1980'den beri artmakta ve yabani ıstakoz stokları global ısınmadan ötürü sabit kalmaktadır. İklim değişikliği suların ısınmasına dolayısıyla daha uzun yaşam döngülerine ve ıstakozlar için daha yüksek doğurganlığa öncülük etti. Etrafta dolaşan daha fazla ıstakoz olsa bile halen pahalı. 2017'de Maine ıstakozunun fiyatı, ıstakoz atıştırmalığına olan talepten ötürü bir yıl önceki rekora rağmen arttı.

McFarland: Istakozun toptan satış fiyatı mevsime bağlı olarak yaklaşık yarım kilo başına (pound) $8 ile $10 arasında değişebilir. Şimdi, Ed'in ıstakoz barında 1.5 pound ıstakoza $38 ödüyoruz ve bizim 4 onsluk ıstakoz atıştırmalığımız $34. Durursak ve yoldan çıkarsak ıstakoz teslimatı devreye girecek.

Sunucu: Ed's Lobster Bar, günlük 150 - 200 pound taze Maine ıstakozu alıyor.

McFarland: Tüm ıstakoz tedariğimiz günlük yada en fazla bir buçuk günlük. Restoranda hiç bir şey iki günden fazla kalmaz. Bu yüzden canlı ıstakoz yemek istemenin birinci sebebi ölü bir ıstakozun iyi olmayacağı. Istakoz öldüğünde eti lapaya dönecek, kötü kokacak ve onu gerçekten yemek istemeyeceksiniz. Kabuğun içinde parçalanır. Eğer gerçekten servis ettiyseniz de kesinlikle hastalanacaksınız. Bu yüzden ıstakozunuzu daima canlıyken ve pişirmeden önce tekmelediğinden emin olmak istersiniz.

Sunucu: Istakozlar yaz aylarının en sevilen lezzetlerinden birisi haline geldi. Yoğun bir akşamda Ed 150 ıstakoz atıştırmalığı satacak.

McFarland: Bilirsin, yaz mevsimi gerçekten ıstakoz atıştırmalığının sezonudur. New York City'de, burada herkesin düşündüğü zamandır. Herkes yazın gelir. Sahile inemiyorlar çünkü ıstakoz atıştırmalıklarını yemek istiyorlar.

Sunucu: İnsanlar yeterince ıstakoz alamazlar fakat Birleşik Devletler'e bir kıtlık yaklaşıyor olabilir. Istakoz avcıları ringa balığını yem olarak kullanır ve bu onlardan çok daha az olmak üzere. Çünkü aşırı avcılık endişeleri nedeniyle New England Balıkçılık Yönetimi Kurulu bu yıl için 21.000 ton civarında ringa avı ile sınırlandırmayı oyladı. Satın alınacak daha az şey olması nedeniyle ringa fiyatları muhtemelen artacaktır bu da ıstakozu daha da pahalı hale getirecektir. Ve insanlar ıstakoz için daha fazla para ödemeye razı olacak mı?

McFarland: Biliyor musun, ıstakoz fiyatlarının artışı konusunda çok endişeliyim. Yıldan yıla daha fazla artıyor. Müşterilerin ıstakoz satan restoran sahipleri olarak absorbe etmemiz gereken fiyat artışlarını sürekli olarak absorbe etmeye istekli olduklarına inanmıyorum.

businessinsider.com'daki metinden Türkçe'ye çevrilmiştir.

Bu sefer de son tüketiciye bir ürün olarak ıstakoz sunan Ed McFarland'ın iş dünyasına kısa bir bakış atma imkanı yakaladık. Ticari bir kazanç ürünü olarak değerlendirildiğinde ıstakoz katma değeri yüksek bir ürün gibi görünse de hemen hemen her sektörde olduğu gibi hammadde girişindeki fiyat dalgalanmaları başta olmak üzere işleme ve işletme giderleriyle öne çıkan önemli bir vizyon sunuyor.

Tüketiciye sunduğumuz su ürünleri daha ekonomik şekilde tedarik etmeyi başarmak için yetiştiriciliğin her aşamasından itibaren yerlileşmeye ve verimli yetiştiricilik modellerine ihtiyaç var.

Sıcak somon tütsüleme hakkında neler bilmelisiniz?


En çok bildiğimiz pişirme yöntemlerinden olan tavada yada ızgara üzerinde açık ateşte pişirme ve haşlama bizim coğrafyamızın en çok tercih edilen tüketime hazırlama metodlarından. Bu metodlar ülkemizin de içinde yer aldığı Akdeniz çanağına özgü olmamakla birlikte dünyanın farklı yerlerinde su ürünlerinin farklı yöntemlerle aromalandırılma ve pişirilme yöntemleri var. Bunlardan birisi de tütsüleme.

Endüstriyel ölçekte fabrikalarda yapılan tütsülemenin yanında evde de kendi balığınızı tütsülemek için çeşitli kitler olmakla birlikte özel bir araca gereksinim duymadan evdeki araç gereçle balık tütsülemeniz mümkün. Tütsülemeye başlamadan önce karar vermeniz gereken yöntem ise sıcak mı yoksa soğuk mu tütsüleme yapacağınız. Marketlerde genellikle karşınıza çıkacak olan tütsülenmiş somonlar sıcak tütsülemedir; altın rengine dönmüş olan balıkları düşünün.

Tütsüleme için hemen hemen her balık uygun olmakla birlikte içindeki yağ oranı daha yüksek olan balıklar dumanı daha iyi içine çektiğinden tütsülemede daha iyi sonuç verirler. Bu yöntemde, balıklar bütün olarak işleme tabi tutulabilmekle birlikte daha küçük parçalarda yada fileto olarak da tütsülendiklerinde daha lezzetli olurlar

Somon tütsülemede dikkat edilmesi gereken 7 madde

  1. Somonu tütsüleme fırınının içine yerleştirme şekliniz
  2. Somon için doğru tütsüleme sıcaklığı
  3. Tütsüleme boyunca doğru şekilde hava akımının sağlanması
  4. Tütsüleme odunlarının kullanılması
  5. Somon ne zaman hazır olur?
  6. Somonun iç sıcaklığını kontrol etme
  7. Balığı tütsülemeden sonra dinlendirme

1 - Somonu tütsüleme fırını içine nasıl yerleştirirsiniz?

Somon, tütsüleme fırını içine daima derisi odunlara bakacak şekilde yerleştirilir. Bu, balık etinin direk olarak duman ile temas etmesini önleyerek hem aşırı ısınmasını hem de kurumasını önler, etin dağılmasını önler. Böylece tütsüleme esnasında etinin çevrilmesine gerek kalmaz, fakat bazen hareket ettirilmesi gerekebilir. Bu, eşit pişirmeyi sağlamak için gereklidir.

2 - Somon için doğru tütsüleme sıcaklığı nedir?

Yumuşak ve istenilen şekilde yapılmış bir tütsüleme için tütsüleme fırınının içinde doğru sıcaklıkta olması önemlidir. Eğer balıkları içine koyduğunuz fırın gereğinden fazla sıcak olursa balık eti kurur ve bu yüzden yeteri kadar dumanı içine alamaz. Düzensiz pişmeye bağlı olarak da etin üzerinde beyaz lekeli bir görüntü oluşur.

200 derece civarındaki bir fırında tütsüleme yapılırken hassas balıkların etindeki tüm nemin uçması sağlanabilir. Somonun yüzeyinde ise akışkan ve beyaz bir katman göreceksiniz. Bu, tütsüleme sıcaklığının fazla olduğuna dair yalancı bir belirtidir. Doğru sıcaklıklarda yapılan tütsüleme esnasında somonun yüzeyi parlak ve kuru kalır. Eğer yine de balığın etinin yüzeyinde damlacıklar görüyorsanız onları kuru bir havlu ile silerek uzaklaştırabilirsiniz.

3 - Tütsüleme esnasında hava akışının sağlanması

Tütsüleme sırasında hava akışı balık etini kuru tutmaya yarar ve nemin daha kolay buharlaşmasını sağlar. Tütsüleme fırınlarının tümünde, içerideki sıcak havanın fırının içinde dolaştıktan sonra yükselerek çıkıp gideceği delikler vardır. Bu delikleri büyük tutun ve sıcaklığı ayarlamak içinse alt taraftaki deliklerin genişliğini ayarlayın. Elektrikle çalışan tütsü fırınlarının çoğunda havalandırma deliği yoktur. Hava akımı olmayan fırınlardaki hava durgunlaştıkça nem bakımından doygunlaşır ve içindeki etin üzerinde de nem birikmesine neden olur.

4 - Odunların kullanılması

Aromalı odunlar tütsüleme için idealdir. Akçaağaç örneğin kuzeybatı pasifikte çok revaçtadır. Tütsüleme malzemelerinin satıldığı her yerden tedarik edilebildiği için yaygın ve boldur. Başka ağaçların da odunlarının kullanılabildiği tütsülemede dikkat edilmesi gereken en önemli detay çok fazla odunun kullanılmaması gerektiğidir. Aşırı miktarda odun kullanımına bağlı ortaya çıkan yoğun miktardaki duman balık etinin tadını ve aromasını bozarak acılık verir. Tütsüleme sırasında odunun yetersiz kaldığını düşünüyorsanız bir kaç parça odunla takviye yapabilirsiniz.

5 - Tütsülenmiş balık ne zaman hazır olur?

Salamura edilmiş ve tütsülenmiş balıklar 60 - 65 derece arasında harika şekilde pişer ve eğer et sertleşmemişse 75 dereceye kadar pişirilebilir. Eğer somonun pişen tarafını daha aromatik ve sert isterseniz daha yüksek sıcaklıktaki dumana biraz daha maruz bırakabilirsiniz. İç sıcaklığı kontrol etmek içinse bir termometreden faydalanmakta yarar vardır. Probu etin içine takılan bir pişirme termometresi vasıtasıyla etin iç sıcaklığı tütsüleme fırınının açılıp kapanmasına gerek kalmadan takip edilebilir.

6 - Somonun iç sıcaklığını kontro etme

Tütsüleme esnasında eğer yüksek sıcaklık kullanılırsa balık etinin dış yüzeyi içinden daha kısa süre içinde pişer. Dış tarafı daha kısa sürede piştiği için dumanın aromasının etin iç tarafına geçmesi zorlaşır ve dumanın daha az difüze olması demek daha az aromalanmış balık eti demektir. Tütsüleme, balık etinin yapısını korumaya yardımcı olduğu için balık etini yemeyi de daha güvenli hale getirir.

Tütsülemede ideal iç sıcaklık 60 derece civarındadır. Tütsüleme fırınlarının içinde sıcak ve soğuk noktalar vardır ve tütsüleme esnasında balık eti bu noktalar arasında hareket ettirilmelidir. Bu hareketlendirme için rafı kendi etrafında çevirebilir yada bir spatuladan faydalanabilirsiniz.

7 - Dinlendirme

Dinlendirme, tütsülemenin en önemli safhalarından birisidir. Tütsüleme işi bitince somon geniş bir tabağın üzerine alınır ve üzeri alüminyum folyo ile örtülerek 20 dakika boyunca dinlenmeye bırakılır. Bu dinlendirme, somonun üzerindeki aromatik sıvının jelleşmesine, tadın oturmasına ve somonun dokusunun iyileşmesine yardımcı olur.

Yağ oranı yüksek olan balıklar daha fazla dumanı tutabildiğinden tütsülemeye daha uygundur.
Tütsüleme için hemen hemen her balık uygun olmakla birlikte içindeki yağ oranı daha yüksek olan balıklar dumanı daha iyi içine çektiğinden tütsülemede daha iyi sonuç verirler.

Somon tütsülemeye başlamadan önce sahip olmanız gereken başlıca ürünler şunlar:

Tütsüleyici: Balığı içine atıp altına da odunları atacağınız bir tütsüleme fırını, etrafı duman kokusuna bulamadan tütsüleme yapmak için doğru bir araçtır. Odundan çıkan dumanın yayılmasını engellediği gibi o dumanın olması gerektiği yere; yani balığın etine direk olarak geçmesini kolaylaştırır, hızlandırır ve daha verimli kılar. Eğer bir tütsüleme fırınınız yoksa bir ızgaranın üzerine büyük bir tencere kapatarak da kendi tütsüleme fırınınızı yapabilirsiniz. Tütsüleme fırınına dair bilmeniz gereken tek şey fırının sıcaklığı ve sıcaklığın kontrol edilebilirliği.

Odun: Tütsüleyerek işlemenin temelinde ağaç gövdesindeki yada kabuklarındaki aromatik bileşiklerin balığın etine geçirilmesi vardır. Bunun içinse doğru miktarda ve doğru ağaçlardan elde edilmiş odunlarla talaşlara ihtiyaç vardır. Damak tadınıza göre farklı ağaçlardan elde edilmiş odunları kullanabilmekle birlikte somon tütsülemesinde balığın etine en çok yakıştırılan ağaçlar karaağaç, akçaağaç ve meşedir. Ayrıca kiraz ve elma gibi meyve ağaçlarının da odunları tütsülemede kullanılmaktadır.

Tuz: Biraz kaya tuzunun tütsülemede kullanılması, tadın balık etine hapsedilmesini kolaylaştırır. Normal sofra tuzları iyodür içerdiğinden ve topaklamayı önlediğinden tütsülemede pek tercih edilmezler.

Tatlı bir şeyler: Somona tatlı iyi gider. Somonu tatlandırmak içinse yoğun tatlardan faydalanabilirsiniz. Amerika ve Kanada gibi ülkelerde yaygın olduğundan akçaağaç ve huş ağacı şurubu kullanılmaktadır fakat bizim bu taraflarda, bal da işinizi görecektir. Ayrıca tütsülemenin ardından balığın etinin üzerine çıtır bir doku oluşturmak ve göze hoş görünen bir rengi yakalamak için kahverengi şeker de kullanılabilir.

Mikropartikül plastik maddeler artık deniz tuzuna da karışıyor

Denizden elde edilebilen inorganik su ürünlerinin başında gelen ve özellike insan beslenmesinde son dönemde kendine önemli yer bulan deniz tuzunda mikropartikül plastik maddeler bulundu. Kaya tuzuna alternatif olarak mutfaklarımıza giren deniz tuzu da böylece plastik atıkların tehdidi altına giren su ürünleri arasında yerini aldı.

İnsanlar tarafından su kaynaklarına bırakılan mikropartiküllerin miktarının 13 milyon ton civarında olduğu tahmin ediliyor ve bunların çoğunluğu deterjan, cilt temizliği ürünleri ve diş macunlarının içinde bulunan, ortalama 5 milimetreden daha küçük parçacıklar. Plastiklerin bir kısmı kimyasal ve mekanik yollarla parçalanıyor olsa da 2014 yılında yapılan bir araştırma deniz yaşamıyla iç içe 5 trilyondan daha fazla plastik parçacık olduğunu belirtiyor.



Mikropartikül plastik maddelerin son tüketicilerden birisi olan insanlara geri dönüşleri arasında önemli yer tutan besin zinciri yolundan daha önce bahsetmiştik. Başta fitoplankton ve kril gibi canlıların beslenmesiyle besin zinciri içine giren partiküller tüketimlik su ürünlerinin bünyelerinde toplanarak hem su ürünlerinin hem de onları tüketenlerin yaşamları için tehlike arz ediyor.

Scientific Reports'da yayınlanan bir başka araştırma ise suyun içindeki mikropartikül plastik maddelerin etkilerinin yalnızca tüketilebilir organik kökenli su ürünlerinin ötesinde olduğunu gösteriyor. Bir inorganik su ürünü olarak kabul edilebilecek olan deniz tuzundaki yabancı maddeleri araştırmak üzere 8 farklı ülkedeki 16 farklı deniz tuzu markasının ürünlerini inceleyen bilim insanlarının elde ettiği sonuç oldukça düşündürücü. Tuzu suda eritip dipte kalan maddeleri inceleyen araştırmacıların bulduğu toplam 72 yabancı maddenin 30 tanesi plastik, 17 tanesi plastik olarak sınıflandırılabilecek pigment ve 4 tanesi de toz olarak tanımlanırken geriye kalan 21 tanesi ise tanımlanamadı. Kimyasal analizler neticesinde ortaya konulan plastik çeşitliliğin çoğunlukla denizlerde atık olarak bulunan plastik maddelerden kaynakladığı ve tuz kirliliği olarak düşünülmediği belirtiliyor. Deniz tuzu örneği alınan ülkeler ise Avusturalya, Fransa, İran, Japonya, Malezya, Yeni Zelanda, Portekiz ve Güney Afrika olurken bir tek Fransa'dan alınan örneklerde herhangi bir atık maddeye ulaşılamadı.



Deniz tuzundaki ve deniz ürünlerindeki mikropartikül plastik maddelerin miktarı şu an için az olduğu için bu maddeleri tüketilmesi şu an için sağlığımız üzerinde herhangi bir zarar teşkil etmiyor fakat su kaynaklarını aynı hızda plastik atıklarla kirletmeye devam etmemiz halinde teşkil etmeyeceği anlamına gelmiyor.

Quartz.com'daki yazıdan yola çıkarak Türkçe'ye adapte edilmiştir.

Tüketime sunulan her 5 su ürününün 1 tanesinin etiketi yanlış bilgi veriyor

Karadeniz somonunuzu nasıl alırdınız?

Özellikle Akdeniz'deki su ürünü olarak ticari değeri olan türlerin soylarının devamını sağlamak ve doğru boydaki balıkların pazara çıkması için girişimlerde bulunan Oceana tarafından yayınlanan yeni bir araştırma, su ürünleri pazarında var olan menülerde yada etiketlerdeki bilgilerin 1/5'inin yanlış olduğunu ortaya koydu. Araştırmaya konu olan bilgiler, dünya çapında 25.000 su ürününün incelenmesiyle elde edildi.

Bu yanlış bilgilendirme ve etiketlemeler yüzünden dünyadaki bir çok insanın göreceli olarak daha az değerli olan su ürünlerini daha değerli olan türler sanarak yemiş oldukları düşünülüyor. Bu davranış bir "sahtekarlık" olarak düşünüldüğünde, sahtekarlığın en fazla fileto formunda sosla birlikte sunulan Asya yayınbalığında yapıldı. Bu balık göreceli olarak daha pahalı ticari değere sahip olan levrek, morina ve orfozun da yer aldığı 18 türün yerine geçti.



Ocena'nın yayınladığı rapor 55 ülkedeki 200'ün üzerindeki araştırmanın bir meta-analizini sunuyor. Yalnızca İtalya'daki örneklenen ve araştırmacılar tarafından levrek, orfoz ve kılıç olarak örneklenen balıkların %82'sinin farklı tür olduğu görüldü. Bünyesindeki civa miktarı son derece fazla olan ve tüketiminde dikkat edilmesi gereken kral uskumrunun Güney Afrika'da barakuda ve görsel olarak barakudaya benzeyen wahoo olarak satıldığı gözlendi. Hong Kong'daki 29 deniz tarağı örneklemesinin ise yalnızca 1 tanesinin gerçekten deniz tarağı olduğu ortaya çıktı.



Araştırmayı interaktif hale getirmeyi amaçlayan araştırmacılar, ellerindeki verileri bir harita üzerinde sundular. Hakemli kağıtlar, DNA analizleri, gazete araştırmalarına barındıran veriler arasında da Oceana'nın kendi araştırma verilerinin de bir kısmı yer alıyor. Raporun genelinde perakende, toptancı ve ithalatçıların her kademesinde yalnış etiketlemelerin var olduğuna dikkat çekiliyor.

Su ürünlerinin etiketlenmesinde yapılan sahtekarlıklar, harita üzerinde pembe ve koyu kırmızı arasında derecelendirilmiş. Fransa, İtalya ve Türkiye hattındaki Güney Avrupa bölgesine baktığımızda su ürünleri etiketlerinin güvenilirliği konusunda genellikle koyu kırmızı derecelendirme yapılmış. Türkiye'deki tek örnekleme ise Ankara'dan.

Ocena'nın yeni araştırmasına buradan göz atabilirsiniz. Raporu indirmek için buraya tıklayın.

nytimes.com kaynağındaki makaleden yola çıkılarak Türkçe'ye adapte edilmiştir.

En iyi karidesleri seçmek için bilmeniz gereken bir kaç şey

Karidesler, dünya çapında tüketilen en önemli su ürünlerinden birisi ve Amerika'da tüketilen toplam su ürünlerinin neredeyse dörtte birini oluşturuyor. Karideslerin pek çok türü bir o kadar da fazla farklı isimle pazarda bulunabiliyor. Bunlar bütün olarak ya da ayıklanmış olarak satın alabiliyorsunuz. Önceden pişirilmiş ve ısıtılmaya hazır olanların yanında donmuş halde paketlenenler de var.

Besleyici ve son derece lezzetli olan bu su ürünü ile ilgili kafa karıştırıcı bilgileri ya alışverişe çıkmadan önce araştırma yaparak öğrenmelisiniz ya da alışveriş yaptığınız yerdeki satıcının bilgisine güvenmeniz gerekir. Etiketlerin de henüz yeterince detaylı bilgi veremediğini düşünürsek doğru karidesleri bulmak için en iyi yol önceden araştırma yapmak gibi görünüyor.

Keyifli vakit geçirmek için aradığınız doğru karideslere ulaşmak için artık çok uzağa gitmenize gerek yok. denizdenbabamciksa.com'un derinliklerine dalmanız yeterli. Bu yazıda pazarda bulabileceğiniz karideslere yönelik doğru yönelim önerilerini okuyacaksınız.

Karides alışverişi

Amerika'da, ağırlık birimi olarak 1 pound'un içinde kaç tane karides olduğu etiketlerde yazar. Bu 16/20 olarak belirtilir. Bu rakam, 16 ile 20 adet karidesin 1 pound ağırlığa denk geldiği anlamını taşır. Bazen de etiketlerde U ile başlayan bir rakam görülür. Bu da 10 taneden az karidesin 1 pound kadar geldiğini ifade eder. 1 pound (lbs) 0,45kg'a denk gelmektedir.

Bazen de karideslerin içine konduğu paketlerin üzerinde hiç bir şey yazmaz ya da satıcılar farklı üretim standartlarına göre ürün tedarik etmiş olabilir. Böyle bir durumda aşağıdaki tabloyu kullanarak karideslerin boyutları hakkında fikir sahibi olabilirsiniz.



























BüyüklükPound'daki adet
Small51 ya da daha fazla
Medium36 - 50
Large26 - 40
Jumbo16 - 25
Extra jumbo - colossal15 taneden daha az

 



Tazeliğini anlamak

Kabul etmek gerekir ki, etinin fiziksel yapısından ötürü karides uygun olmayan şartlar altında saklandığında kısa sürede bozularak tadını, fiziksek görüntüsünü ve kimyasal yapısını kolaylıkla kaybedebilen bir su ürünü. Bu yüzden karides alışveriş yapmaya çıktığınızda alacağınız karideslerin tazelini kontrol etmeniz gereklidir. Bir karidesin bozulup bozulmadığını anlamak için öncelikle kokusunu koklamanız, ardından gözünüzle şöyle bir kontrol etmeniz yeterlidir: parçalanmış mı, üzerinde mukus benzeri salgılar var mı, rengi solmuş, kahverengiye dönmüş ya da çürüme belirtileri gösteriyor mu?

New York'un en iyi su ürünleri perakendecilerinin birinin başındaki Devis Herron, bir karidesin taze olup olmadığını anlamanın bir diğer kriterini karidesin başında ve gövdesinde göz gezdirmek olduğunu söylüyor. Eğer karidesin başında ve vücudundasiyah noktacıklar varsa, bunlar karidesin taze olmadığına işaret ediyor demektir. Nasıl ki açıkta bırakılan elma bir süre sonra kararıyorsa karidesler de bekledikçe kararmaya ve vücutlarında siyah noktalar oluşmaya başlıyor.

Taze karides mi donmuş karides mi?

Bazı durumlarda, tazesi olsa bile donmuş karideslerleri almak daha iyidir.

Bugün, okyanusa kıyısı olan ülkelerde satışa çıkan karideslerin genel profillerine baktığımızda derin denizlerden avlanarak su ürünleri pazarlarına tedarik edildiğini görürüz. Bu süreç, eti son derece hassas olan bir su ürünü olarak karides pazara, ulaşana dek etlerin dondurulduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Eğer bir markette size taze olarak sunulan bir karides görüyorsanız o karidesler muhtemelen buzu çözdürülerek reyona konulmuş olan karideslerdir.

Çözdürülmüş karideslerin ne kadar süre önce çözdürüldüğünü ve hangi ortamlarda saklanarak size sunulduğunu bilmenize pek imkan olmadığı için, sağlıklı bir su ürünü yemeği için donuk halde olan karidesleri alarak evinizde ve kendi koşullarınızda çözdürdüğünüz karideslerinizle yemek yapmanız daha güvenilirdir. Bu durum, canlı olarak karideslere ulaşım imkanınız varsa geçerli değil. Anında elde edip pişirebiliyorsanız dondurulmuş su ürünlerini tercih etmenize gerek yok.

Dondurulmuş karidesleri satın alırken dikkat etmeniz gereken en önemli konu, karideslerin yer aldığı paketin içinde herhangi bir çözülme yada yanık olup olmadığını kontol etmenizdir. Paketi elinizde sağa sola sallayarak gözünüzle kontol edin ve rastgele bir kaç karidesi parmaklarınızla ezmeye çalışın.

Karidesler hakkında en çok bilinen yanlışlara göz atmak için buraya tıklayabilirsiniz...

Dondurulmuş karidesleri nasıl çözdürürsünüz?

Karideslerinizi pişirmeden önce onları çözdürmeniz yemeğinizin lezzeti için önemlidir. Pişirmeden bir süre önce karidesleri buzdolabınızın buzluğunun altındaki bölüme koyarak yada ortalama sıcaklıkta akan bir çeşmenin altına koyarak çözdürebilirsiniz. Su sıcak olursa karideslerinizi haşlar. Ya da içi soğuk su dolu bir kabın içine karideslerinizi atarak da çözülmelerini sağlayabilirsiniz.



Kafalar ve kabuklar

Bazı insanlar, karidesleri taze olarak aldıklarında onları kafalarıyla birlikte pişirip daha sonra yerken kafalarını uzaklaştırma davranışı gösteriyor. Fakat karidesleri kafalarıyla birlikte pişirmenin bazı sakıncaları olabilir. Eğer karidesleri taze tedarik edemiyorsak, kafaları, karideslerin donma aşamasındaki stabilitesini bozan bazı etkiler yaratıyor. Kafasız karidesleri ise iki farklı şekilde alabilmek mümkün. Bunlar kabukları soyulmuş yada soyulmamış

Kabuğu soyulmamış karidesler, daha ucuzdur ve görüntüsünün pek iştah açıcı olduğu söylenemez. Fakat İspanyol tarzı bazı pişirme metodlarında karidesler bu haliyle kullanılıyor.

Kabuğu yarım yada tamamen soyulmuş karidesler ise soyulmamış karideslere oranla biraz daha pahalı olmasının yanında sadece karides etine erişimi kolaylaştırdığı için daha kullanışlıdır. Karidesini yerken kendisi soymak isteyenler için yarım soyulmuşlar iyi bir seçenekken karidesten sulu yemek yada köfte gibi yemekler yapacak olanlar için tam soyulmuş olanlar doğru seçenek olabilir. Fakat tam soyulmuş karidesin eti daha da hassaslaşır ve bozulma eğilimi dış etkenlere bağlı olarak artar. Bu yüzden pek tercih edilmemesinde fayda var.

Karidesler, Amerika ve Avrupa için son derece önemli ve kendine pazar bulabilen su ürünleri. Türkiye'nin etrafını çeviren sularda da doğal olarak yayılım gösteren ve ekonomik değeri yüksek olan karides türleri varken bunlardan neden yararlanmayalım?

Yazı, seriousseats.com'da Dan Nosowitz'in yazdığı yazıdan yola çıkılarak Türkçe'ye adapte edilmiştir.
Fotoğraflar: Vicky Wasik

Karidesler hakkında bilinen 5 yanlış gerçek



İlginç görünümleri nedeniyle suyun içinde belki de en fazla merak edilen su ürünlerinden birisi olan karideslere dair tıpkı diğer su ürünlerinde olduğu gibi pek çok yanlış bilinen konu var.

Yetiştirmekten avlamaya, saklamaktan pişirmeye kadar farklı aşamalarda yanlış bilinenlerin içinden karides tüketimine dair en çok bilinen 5 yanlışı derledik.

Karidesler çok yağlı ve kalorilidir.
Bilinenin aksine, karideslerin bünyelerinde yağdan çok protein vardır. Pişmiş bir karideste, ortalama 18 gr protein ve 90 kalori vardır.

Kolesterolünüz varsa karides tüketmemelisiniz.
Pişmiş 100gr kadar karidesteki ortalama 170mg kolesterol, ortalama  bir insanın bir günde tüketebileceği kolesterol miktarının yarısına denk gelir ki bu, son derece güvenli bir miktardır.

Karideste Omega-3 yağ asitlerinden yeterince yoktur.
Somon balıkları ile kıyaslandığında evet, karidesler somonlar kadar Omega-3 içermez fakat onlar da kendilerine has miktardaki Omega-3′ü bünyesinde barındırır. Ortalama 100gr’lık bir pişmiş karides porsiyonunda 300 miligram kadar Omega-3 bulunur.

Çiftlik karideslerinden uzak durun!
Su ürünlerinin büyük bir çoğunluğunda olduğu gibi karidesler için de bu durum tam tersi. Kontrollü koşullarda üretilmiş su ürünlerinin artan kalitesi, bugün Avrupa ve Amerika’da artık gözden kaçırılmayacak kadar dikkat çekici bir gerçek. Özellikle Kaplan Karidesi ve Beyaz Karides gibi türler, Monterey Körfezi Akvaryumu’nun yayınladığı raporlara göre kalite ve sürdürülebilir üretim açısından son derece önemli türler.

Dondurulmuş karidesleri pişirmeden önce çözdürmek gerekir.
Buzlukta yada derin dondurucuda sakladığınız karidesleri pişirmek için illa ki buzlarını çözdürmenize gerek yok. Hatta buz çözürme işlemi, karideslerin saklandığı yerde olması muhtemel bakterilerin kontaminasyonuna neden olacağı için tavsiye bile edilmiyor. Yapmanız gereken tek şey, donuk karideslerinizi bir kevgir üzerine koyup bol ve temiz suyun altında yıkamak ve ardından pişirme ünitenize almak. Böylece karides etlerinizin pişirme esnasında dağılmasını ve parçalanmasını da engellemiş olursunuz.