Araştırmalar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Araştırmalar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Çaça, yumuşakçalar ve algler: Geleceğin yiyecekleri neye benzeyecek?


Kendimizi sürdürülebilir bir şekilde beslemeyi ve iklimi önemsemeyi umuyorsak, ne yediğimizi yeniden düşünmek çok önemlidir. Seçeneklerden biri, denizden alternatif besin kaynakları aramaktır ki, yeni bir araştırmaya göre bu kaynak yosunların, kafadanbacaklıların ve minik balıkların geliştiği dipte.

Gıda üretiminin iklim değişikliğinin en büyük etkenlerinden biri olduğu bu zamanda, bizi besleyebilecek ve aynı zamanda gezegeni aşırı yükleyemeyecek yeni besin kaynakları aramamız çok önemli.

Gittikçe daha fazla insan vejeteryan ya da daha radikal bir şekilde vegan olmayı tercih ediyor. 

Ancak Kopenhag Üniversitesi Gıda Bilimi Bölümü'nden Profesör Ole G. Mouritsen'e göre, insanların büyük çoğunluğu iklim değişikliğini önlemek adına eti beslenme alışkanlıklarından çıkarmak konusunda zorlanıyor.

"Pek çok insan, örneğin ette bulunan kendine has lezzeti arzulamaktadır. Bu nedenle, sebzelerin yanında az miktarda hayvansal ürün (et, yumurta ve süt gibi) tüketen esnek bir diyet düşünmek daha gerçekçi olabilir ancak, pişmiş karkas etlerin alternatifleri hakkında da düşünmeye başlayabiliriz ki bunlardan birçoğu var "diyor.

Yeni bir meta araştırmada, Profesör Mouritsen ve Doktora öğrencisi, Gıda Bilimi Bölümü'ndeki meslektaşı Charlotte Vinther, günümüzün gıda trendlerini ele alıyor.

Protein ve sağlıklı yağ asitleri için alternatif kaynaklar sunarken, geleceğin sürdürülebilir diyetinin neye benzeyeceğine dair fikirlerini verirler.

Merhaba kum yılanı, gobi ve çaça.

Araştırmacılar, diğer şeylerin yanı sıra geleceğin yiyecekleri için denize bakmamızı tavsiye ediyor.

Daha spesifik olarak, tipik olarak yan avlanma ile ilişkili türlerin ve endüstriyel balıkların yaşadığı dibe inmemiz gerekiyor. Bu türler sığır eti, domuz eti ve tavuktan çok daha az CO2 bırakıyor. 

"Şu anda domuz yemi veya balık yağı için kullanılan iklim dostu hedef yan tür balıkları okyanusun dibine yakın yerlerde yaşıyor. Bahsedilen balıklar şunlar: kumlu mızrak (kum yılanı), yumurta bırakmak için kumlu dibine giren bir balıktır; çaça, ringa balığının yaygın bir akrabasıdır. Danimarka sularında ve başka bir küçük ama lezzetli ve gözden kaçmış balık olan kara ağızlı gobi, "diye açıklıyor Mouritsen.

Çaça, tek başına Danimarka'nın protein ihtiyacının yüzde 20'sini karşılayabilir. Profesöre göre, çaça avcılığı yaparak morina balığı, pisi balığı ve somon gibi daha iyi bilinen balık türlerinin aşırı sömürülmesini önleyebiliriz.

Alakart yosun, kalamar ve deniz yosunu.

Deniz yosunu ve algler de gözden kaçan ve son derece iklim dostu bir besin kaynağıdır. Bununla birlikte, deniz yosunlarının sağlıklı besinler ve vitaminlerle dolu olmasına rağmen, şu anda 10.000 türden sadece 500'ü tüketilmekte ve gıda olarak kabul edilmektedir.

Benzer şekilde, kafadanbacaklılar sadece küçük bir ölçüde avlanır ve dünya çapında yaklaşık 800 türden 30'u yiyecek için kullanılır.

"Diğer şeylerin yanı sıra, bunun kültürümüz ve geleneklerimizle çok ilgisi var. Yiyecek tüketim alışkanlıklarının değişmesi zaman alıyor. Bir milyon yıldan uzun süredir et yiyor ve hazırlıyoruz. Bu nedenle deniz yosunu, kalamar ve yumuşakçalar önemli yağ asitleri içeriyor olsa da ve vitaminler ve tadı harika olduğundan, bu türleri besin kaynaklarımız arasında sayma konusunda isteksiziz, "diyor Ole G. Mouritsen.

Yeni teknoloji sebzelere etin kendine özgü umami tadını verebilir.

Diyetimizi yeşillendirmeyi zor bulduğumuz gerçeğinin olası bir açıklaması, tatlılık ve umami aromalı yiyecekler için doğuştan gelen bir tercihimiz olmasıdır. Profesöre göre:

"Tatlılık beyne kalori ve hayatta kalma sinyalleri verir ve umami, kaslarımız için iyi bir şey tükettiğimizi gösterir. Bununla birlikte, birçok deniz ürünü, deniz yosunu ve sebzenin tadı harika olma potansiyeline sahiptir ve bu, gelişmeye yardımcı olmak için teknolojiyi kullanabileceğimiz bir şeydir."

Ole G. Mouritsen, örneğin sebzelere fermente ederek veya enzimler ekleyerek tatlı ve umami lezzetleri ortaya çıkarabileceğini söylüyor.

"Bazı Asyalı gıda üreticilerinin 'shio-koji' adı verilen ve evde de yapılabilen bir ürünü vardır. Koji, aktif enzimlerle ölü mikroskobik mantarların tuzlu bir çözeltisidir. Dilimlenmiş brokoliye ekleyip birkaç kişilik buzdolabına koyarak saatler, sebze parçalarında daha fazla tatlılık ve umami tadabileceksiniz "diyor.

"Sürdürülebilir bir şekilde yemek yemek için bu yeni fırsatları iletmeye devam etmemiz çok önemli. Bunu yaparak, yeme alışkanlıklarımız ve geleneklerimiz üzerinde kademeli olarak değişiklik yapacağız. Bu çalışmanın bir rol oynamasını umuyoruz." 

sciencedaily.com'daki yazıdan Türkçe'ye çevrilmiştir.

Felaketi fırsata çevirmek: Alternatif türlerden kazanç elde etmek mümkün mü?

Koşulları, uzun süreli şartlar altında belirginleşmiş sucul ortamlara sonradan gelerek orada istilacı konumuna düşen türlere dair bilgileri bir önceki yazıda açıklamıştık. Deniz ve tatlı su ekosistemleri için büyük bir tehlike arz eden istilacılıkla başa çıkmanın yolları arasında, istilacı türlerle avcılık yoluyla savaşmak da var.

Özellikle, bu türlere dair araştırma yapanların karşılaştıkları başlıca kaynaklar arasında istilacı türlerin çeşitli yöntemlerle avlanması ve ekolojik ortamlardan uzaklaştırması öne çıkıyor. Zıpkınla teker teker avlanan yada endüstriyel ölçekte yapılan avcılıkta yan tür olarak ağlara takılan istilacılardan kazanç elde etmemiz mümkün mü?

Su ürünlerinin tüketim pazarına baktığımızda, Ortadoğu - Akdeniz coğrafyasıyla Avrupa ile Uzakdoğu coğrafyası arasında ciddi bir tüketim alışkanlığı farklılığı gözlemleriz. Kıta Avrupa'sının başlangıcıyla doğudaki en uzak noktalar olan Japonya ve Kore arasındaki tüketim alışkanlığı farklılıkları arasında bir yıl içinde tüketilen su ürünlerinin çeşidinden tüketim şekline ve tüketim amacına kadar pek çok farklılık var. İstiridyeler, karidesler ve bazı balıklar dünyanın bir yanında birer lüks tüketim simgesi halindeyken öteki tarafında sabah kahvaltılarına eşlik eden ve tüketimi sıradan hale gelmiş olan birer detay.

Kıyı sularımıza bir şekilde giriş yapan ve buradalarda yayılım alanı gösteren istilacı türlerle başa çıkarken bir yandan bundan nasıl kazanç elde edebiliriz?

Denizden çıkan hemen hemen her türlü su ürününün dünyada bir pazarının bulunabileceğini göz önünde bulundurmakla başlıyor işimiz ve bizim denizlerin ekolojik dengesini alt üst etmeye hazır olan yeni türlerin nerede ve hangi şartlar altında pazarlanabileceğini araştırmakla devam ediyor.

İstilacı olarak tanımlanan türlerle çalışmaya başlamadan önce dikkat edilmesi gereken en önemli konuların başında ise türleri iyi bir şekilde tanımak geliyor. Çünkü vücutlarında bulunan ve canlının kendisini koruması için özel olarak gelişmiş olan organlarla salgılar, onlarla çalışan insanların yaşamlarını tehdit edebilir. Morfoloji, fizyoloji ve toksinler üzerine çalışan su ürünleri mühendislerinin bu alandaki çalışmaları, türlerin daha iyi tanınmasında ve türlerin kendi savunma mekanizmalarının anlaşılması için önem taşıyor. İstilacı türleri iyi şekilde tanıyan su ürünleri sektörünün profesyonelleri, bilgilerini başkalarına aktararak önemli bir bilgi zincirinin en önemli ve ilk halkasını oluşturuyor.

Özellikle kıyı balıkçıları ve endüstriyel boyutta avcılık yapan insanlara türler hakkında bilgi verilmesi gerekiyor. Nasıl avlanırlar, ekonomik değeri olan yerlerine zarar vermeden nasıl ortamdan uzaklaştırılırlar, oltadan yada ağdan nasıl çıkarılır ve nasıl saklanarak son kullanıcıya ulaştırılır gibi sorulara yanıt bulmak önemlidir. Bu gibi sorular, su ürünleri mühendislerine balıkçı bilgilendirmesi ve eğitilmesi alanında yepyeni bir iş alanı daha açabilir.

Fakat avcılık faaliyetleri (ürün tedariği) kadar pazarlama faaliyetleri de bu süreçte en az avcılık kadar önemlidir ve istilacı türlerin avcılığla ekonomik kazanç elde edilmesi davranışının en önemli basamaklarından biridir. Bir denizde istilacı olarak tanımlanan türler, başka denizlerin doğal ekolojik yapısı içinde yer alır ve aktif olarak tüketim zincirinde yer alır ya da oradan avlanarak başka yerlere gönderilir. İyi bir pazarlama faaliyeti için türlerin yerel olarak kabul edildiği lokasyonlar ve o lokasyonların ihracat yaptığı diğer yerler ile irtibat halinde olmak önemlidir.

Avcılık ve pazarlama yeteneklerin sizin ufkunuza ve yeteneklerinize kalmış. Bu yöntem, bir yandan çevre sularının dengesini korumaya katkıda sağlarken öteki taraftan kazanç sağlamanın yalnızca bir basit yöntemi.

Şimdi, Akdeniz'de çeşitli şekillerde yayılım göstermiş olan bazı türlere ve onları öne çıkaran özelliklerine bakalım.

Balon balığı (Lagocephalus sceleratus)

Kurbağa balığı olarak da bilinen balon balığı, Pasifik - Hint Okyanuslarında yaşayan bir türdür. Ağzının ucunda 4 tane büyük kesici diş vardır ve bu dişlerle yayılım gösterdiği alanlardaki canlıları avlar, hatta ağları parçalayarak ekonomik kayıplara neden olur.

Vücudunda tükettiği bir algin vücudunda biriktirdiği nörotoksin olan Tetradototoxin nedeniyle bilinçsiz tüketiminde tüketenlerin ölümüne neden olabilir. Özellikle Uzakdoğu'da ve belli başlı Avrupa kentleri ile Amerika'da bu balığın etini sushi olarak hazırlayan restoranlar vardır ve bu restaurantlar düzenli olarak bu balığa ihtiyaç duyarlar.

Aslan balığı (Pterois)

Scorpenidae familyasında yer alan bu balık, tıpkı balon balığı gibi İndo-pasifik bir türdür ve Akdeniz'de son yıllarda fazlaca gözlemlenmektedir. 40 cm'ye kadar büyüyebilen bu balığın renkleri, suyun içinde gözden kaçmayacak kadar renklidir. Bazı köepk balıkları, hiç bir zehirlenme belirtisi göstermeden bu balıkları tüketir. Balon balıklarında olduğu gibi sushi restaurantları, aslan balığını müşterilerine sunar.

Kahverengi / pembe karides (Metapenaeus monoceros)

Pasifik - Hint Okyanusları ile Afrika kıtasının doğusunda doğal olarak bulunan pembe karides, Akdeniz'e Süveyş Kanalı'nın açılmasıyla birlikte giriş yapan türler arasındadır ve Akdeniz'in yerel türlerinden birisi olan oluklu karidesi ekolojik olarak tehdit etmektedir. Farklı şartlara uyum sağlayabilmesi, onu Akdeniz'deki türler için kalıcı bir tehdit haline getirmektedir. Afrika'nın kıyı şeridinde, Hindistan'da, Pakistan'da, İsrail'de ve Mısır'da tüketimi yapılmaktadır.

Dülger (Zeus faber)


Akdeniz'deki balıkçılarda domuz balığı olarak da satılan dülger, yanlardan basık yüksek vücudu ile dikkat çeker. Çeşitli pişirme metodları Uzak Doğu'da ve Güney Asya'da sıklıkla tüketilir.

Farklı alanlardaki gelişmeler, su ürünleri mühendislerine yeni araştırma alanları açmaya devam ediyor. Şartlar değiştikçe ekolojik uyum, yeni çalışma alanlarının oluşmasına ortam hazırlıyor. Ekonomik kazanç elde etmek için denizler ve iç sular bize daima yeni alternatifler sunuyor. Bu fırsatları değerlendirip çok yönlü kazanç elde etmek için şimdi harekete geçmeliyiz.