Röportajlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Röportajlar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Probiyotikler mercan ağarmasının önüne geçmede başarılı olabilecek mi?

Marketlerin raflarında kendi içimizdeki mikrobiyal yaşamı geliştirmeyi ve iyileştirmeyi hedefleyen bir sürü probiyotik - yani iyi bakteri içeren yoğurt, kefir yada buna benzeyen pek çok ürünle oldu. Ürünlerin işlevselliği ve faydasıyla ilgili kanıtlar ve mekanizmaları biraz karmaşık gibi görünse de, bu mikropların vücudumuz üzerindeki etkerinin oldukça büyük olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Sadece biz insanlar değil, etrafınızda gördüğünüz her canlı yaşamlarına etkili mikroskobik yaşamın zengin topluluklarını bünyesinde barındırır. Dünyadaki mercan resiflerini oluşturan minik koloni hayvancıkları için ise bu ilişkiler özellikle önemli bir rol oynar. Mercanlar gelişmek için mikroskobik alg ortaklarına ve diğerlerine güveniyor. Fakat, bir mercan için tehlikeli stres varlığının en bariz işareti ağartmadır. Normalde şeffaf olan hayvanın besin için güvendiği çözüm ortağı ve aynı zamanda mercana rengini veren algleri attığında ortaya çıkan şey ağarmadır.

Ağartma son yıllarda mercan resiflerinde sıklıkla görülen bir olay ve giderek daha fazla mercan resifini etkiliyor. 2014 ile 2017 yılları arasında deniz suyu sıcaklıklarınında meydana gelen dalgalanmalar küresel resiflerin yüzde 75'inden fazlasında kitlesel ağamaya neden oldu ve bunun sonucunda resiflerin neredeyse üçte biri yok oldu. Bu büyük bir sorun.

Mercan resifleri okyanuslarımızın yalnızca yüzde 1'ini kaplamasına rağmen, tahminen dört deniz hayvanından biri hayatta kalmak için bu resiflere ihtiyaç duyuyor. Mercan resifleri aynı zamanda insanların gıda güvenliği açısından da kritik önem taşıyor ve dünya çapında 6 milyon balıkçıyı destekliyor.

Bir tür canlı kaya olarak tanımlayabileceğimiz mercan resiflerinin karşı karşıya olduğu tehditleri azaltmak için en önemli önlem, fosil yakıt kullanımını azaltarak atmosferdeki sera gazını azaltmaktan geçiyor fakat öte yandan dünyanın dört bir yanındaki bilim insanları mercanlara zaman kazandırmak için çaresizce geçici önlemler arıyorlar. Bazıları daha fazla sıcağa veya küresel ısınmasıyla doğrudan ilişkili olan daha asidik sularda yetişebilen mercanlar yetiştirmek üzerine çalışıyor, bazıları deniz koruma alanlarındaki resifleri korumak ve zarar görmüş bölgelerde yeni mercanların büyümesini sağlamaya çalışıyor.

Bu çabaların içinde bazı araştırmacılar da mercanların gelişmesine yardımcı olan mikropların düzeylerini artırmak için mercan probiyotikleri geliştirmeye çalışıyor ve bu yaklaşım bir miktar umut vaat ediyor.

Suudi Arabistan'ın Thuwal kentindeki Kral Abdullah Bilim ve Teknoloji Üniversitesi'nden (KAUST) deniz mikrobiyoloğu Raquel Peixoto, önce laboratuvarda test ederek, daha sonra da Kızıldeniz'deki mercan bahçelerinde deneyerek mercan probiyotikleri fikrine öncülük etti. 2021 tarihli "Rebuilding Coral Reefs: A Decadal Grand Challenge" başlıklı raporun ortak yazarı Peixoto, yaklaşımın risk altındaki mercan resiflerinde dayanıklılık oluşturan önleyici bir tedavi unsuru olarak hizmet edebileceğini umuyor.

Knowable Magazine, mercan probiyotikleri hakkında daha fazla bilgi edinmek için, 2021 Annual Review of Animal Biosciences'de araştırmayla ilgili bir makalenin ortak yazarı olan Peixoto ile konuştu.

Mercan resiflerini ve mercanların iklim değişikliğinden nasıl etkilendiğini araştırmaya olan ilginizi ne tetikledi?

Okyanusa her zaman çok bağlı olduğumu düşünüyorum. Ben bir sörfçüyüm. Ben bir dalgıcım. Ve bu ekosistemlerden bazılarının ölmekte olduğunu bilmek benim için dehşet verici. Biraz klişe gibi gelebilir ama gerçekten çocuklarımın hâlâ mercanlardan keyif alabilmelerini istiyorum; sadece ekolojik önemleri nedeniyle değil, aynı zamanda güzellikleri ve karmaşıklıkları nedeniyle. 

Biyologların "holobiont" dediği mercanlarla ilişkili mikroorganizmaların çeşitliliği hakkında şu ana kadar ne biliyoruz?

Holobiont için önemli olan bazı mikroorganizmalar ve bunların nasıl etkileşime girdiği hakkında bir fikrimiz var, ancak anlaşılması gereken daha birçok ilişki var. Henüz emekleme aşamasında olan bir araştırma alanıdır.

Hakkında en çok bildiğimiz klasik ilişki, mercan konakçısı ile algler arasında. Bu fotosentetik algler mercanın besininin çoğunu sağlar ve mercan da algleri korur ve onlara besin sağlar.

Ancak mercanlarla yaşayan virüsler, bakteriler, arkeler ve mantarlar söz konusu olduğunda henüz yüzeyde kalıyoruz. Şu ana kadar bildiğimiz şey, mercanların kendilerine gelişebilecekleri bir ekosistem sağlaması karşılığında, bu tür organizmaların mercanları zararlı mikroplara karşı korumaya yardımcı olduğudur. Hem mantarlar hem de bakteriler besin sağlar ve toksik bileşiklerin azaltılmasına yardımcı olur, hatta mercanların iskeletlerini oluşturmasına ve UV ışığından kaynaklanan hasarı önlemesine yardımcı olabilir.

Anlamaya çalıştığımız şey yalnızca mercanlar ve mikroplar arasındaki ilişki değil, aynı zamanda mikroplar ve mikropların hepsinin içindeki etkileşimlerdir. Hepsi birbirine bağlı.

Mercanlar strese girdiğinde holobionta ne olur?

Mercan resiflerinde, deniz sıcaklığında dalgalanma olduğu esnada meydana gelen şey, tıpkı alglerin stres altındaki mercanlar tarafından dışarı atılması gibi diğer mikropların da dışarı atılmasıdır. Bu faydalı mikropların yerini patojenler alabilir. Daha sonra, bakterilerin sağladığı yararlı rollerin kaybının yanı sıra, mercanın yeni gelen bir patojenle de başa çıkması gerekir. Yani bu ikili bir sorun.

Mercan probiyotikleri nasıl yardımcı olabilir?

Probiyotikler canlı organizmalardır; konakçıya bir tür fayda sağlayan mikroorganizmalardır. Hastalıklarını tedavi etmek için probiyotikler halihazırda arılar, kurbağalar ve yarasalar için kullanılıyor.

Laboratuvarımda bu denklemdeki bakteriyel rolü, yani bakterilerin ve diğer mikropların, mercan ve alg sağlığına nasıl katkıda bulunduğunu anlamaya çalışıyoruz. Aynı zamanda holobiontu manipüle edip geri getirip getiremeyeceğimizi anlamaya çalışıyoruz. Eğer mercanlar stres altındayken probiyotiklerle destekleyerek faydalı mikropları yeniden uygulayabilirsek, o zaman belki sağlıklı bir holobiontu koruyabilir ve mercanların patojenler tarafından aşırı büyümesini önleyebiliriz.

Yani, tıpkı bozulmuş bir ormanda ağaçları yeniden dikmeye çalıştığımızda olduğu gibi, mercanlarda da faydalı mikropları yeniden dikmeye çalışıyoruz.


 Hangi mikropların mercan probiyotikleri olarak çalışabileceğini nasıl öğrenirsiniz?

Mercanlar için hangi bakterilerin önemli olduğunu bulma arayışımızda doğal resiflerden canlı mercan örnekleri alıyoruz. Daha sonra genomlarına bakarak orada ne olduğunu görmek için mikrobiyal topluluklarını analiz ediyoruz. Ayrıca fizyolojilerinin hangi yönlerinin mercanlara yardımcı olabileceğine dair bir fikir edinmek için genleri de inceliyoruz.

Potansiyel probiyotik karışımları oluşturmak için, mercanlar için koruyucu olduğunu varsaydığımız genetik ve fizyolojik mekanizmayı barındıran yaygın, yerli deniz mikroplarını seçiyoruz. Potansiyel patojenleri dikkatlice hariç tutuyoruz.

Laboratuvardaki deneyleri kullanarak, bu koruyucu mikropların altında yatan mekanizmaları, yani mercanların hayatta kalmasına nasıl yardımcı olduklarını doğruluyoruz. Bunu "omik" (meta-transkriptomik ve metagenomik) kullanarak yapıyoruz; başka bir deyişle, mercan konakçısında ve mikrobiyomunda hangi genlerin etkinleştirildiğini takip ediyoruz ve bunu mercanların sağlık durumuyla ilişkilendiriyoruz.

Yani, bakterileri konakçı mercanlardan izole ediyoruz, onları laboratuvarda büyütüyoruz, laboratuvarda sadece iyi olanları seçiyoruz ve sonra tekrar mercanlara uyguluyoruz. Mercan poliplerinin içinde veya dışında, mercanlarla birlikte yaşayan iyi mikroorganizmaların sayısını artırmaya çalışıyoruz. İyi bakterileri muhafaza edip yenileyerek mercanlara patojenlerle ve iklim değişikliğinin etkileriyle mücadelede daha iyi bir şans verebiliriz.

Mercan probiyotiklerinin ısı koruyucuları olarak etkinliğini laboratuvarda nasıl test ettiniz?

Probiyotiklerle bir çözümümüz var ve probiyotik içermeyen, plasebo olarak sadece salin içeren bir çözümümüz var. Mercan parçaları tanklarda. Sağlıklı mercanlardan izole ettiğimiz ve daha sonra kültüre aldığımız bakterilerin bir karışımı olan probiyotiği bazı tanklara, diğer tanklara ise salini koyuyoruz ve iklim değişikliğinin etkilerini taklit ederek hepsini yüksek sıcaklığa maruz bırakıyoruz ve ne olacağını görüyoruz. . Buna paralel olarak aynı testleri artan sıcaklığa maruz kalmayan mercanlar üzerinde de yapıyoruz.

Aradığımız şey mercanların hayatta kalması. Mercan rengine mercan sağlığının bir göstergesi olarak bakıyoruz. Mercanlar bir renk sürekliliğine göre sağlıklı, solgun, ağartılmış, kemik beyazı veya ölü olarak derecelendirilir. Bu deneyde probiyotikle tedavi edilen mercanların ölmediğini gördük. Ve plaseboyla tedavi edilen mercanlar deneyin sonunda ya öldü ya da çok kötü durumdaydı.

Geliştirilen faydalı mikropların kokteyli, mercanların petrol sızıntısının etkilerine ve bakteriyel patojen Vibrio coralliilyticus'un neden olduğu enfeksiyona karşı iyileştirilmesinde de umut vaat ediyor.

Probiyotiklerin laboratuvardaki tanklarda mercanların hayatta kalmasını artırmaya yardımcı olabileceğine dair kanıt gösterdiniz. Olan bitenin ardındaki mekanizmalar hakkında henüz bir şey biliyor muyuz?

Bazı fikirlerimiz var. Probiyotiklerin, mercanlara bulaşıcı hastalıklar getiren bakteriler, virüsler, mantarlar ve protozoalar gibi bazı fırsatçı patojenlere karşı mercanların bağışıklık tepkisine bir şekilde yardımcı olduğunu biliyoruz. Probiyotikler ayrıca, ısı stresine maruz kalmış alglerin ürettiği zararlı, kararsız, oksijen içeren moleküllerin sayısında bir dengesizlik olduğunda oksidatif stresi de hafifletiyor gibi görünüyor.

Örneğin, katıldığım bir 2021 araştırmasında, Mussismilia hispida mercanına özel olarak hazırlanmış probiyotik tedavi karışımında yer alan altı bakteri suşundan üçü (iki Bacillus lehensis suşu ve bir Bacillus oshimensis suşu) DMSP'yi (dimetilsülfoniopropiyonat) bozduğu için seçildi. . Bu, küresel olarak yaygın olan, mercan holobiontunda doğal olarak bulunan ve ekosistemler için önemli olan bir kükürt bileşiğidir. Bazı araştırmacılar DMSP'yi, sağlıklı bir mercan ekosistemindeki birçok iş için yararlı olan bir İsviçre çakısı olarak düşünüyor. Örneğin karbon kaynağıdır, antioksidan görevi görür ve hidrostatik basınca karşı koruma sağlar.

Ancak mercanlar strese girdiğinde DMSP'nin miktarı ve konsantrasyonu artar. Yüksek konsantrasyonlarda DMSP patojenlere karşı çekici olarak çalışır.

Probiyotikleri uyguladığımızda DMSP'yi parçalayan bakterinin holobionta yerleştiği görüldü. Yüksek sıcaklıkta, metabolomiklere (hücre metabolizması sırasında mercanların içinde meydana gelen kimyasal reaksiyonlar) baktığımızda önemli farklılıklar görebiliyorduk. DMSP konsantrasyonunu karşılaştırdığımızda plasebo uygulanan mercanlarda daha yüksekti. İşlem görmüş mercanlarda DMSP konsantrasyonunun düştüğünü görebiliyorduk ve bu, mercan sağlığının iyileşmesiyle ilişkilendiriliyordu.

Şu ana kadar probiyotiklerin mercan resiflerine uygulanmasının istenmeyen olumsuz sonuçlara yol açabileceğine dair herhangi bir gösterge var mı?

Hiç de bile. Bunu henüz yayınlamadık ama Kızıldeniz'deki resifte bir pilot deneyde probiyotik uyguluyoruz. Bu, Mercan Probiyotik Köyü dediğimiz yerde iyi kontrol edilen, izole edilmiş bir deney. Bu, yabani mercanlarda termal ağartmayla mücadele eden probiyotiklerin ilk testidir. Şu ana kadar herhangi bir istenmeyen etki görmedik.

Aslında, eğer mercan daha sağlıklıysa tüm ekosistemin de daha sağlıklı olacağını düşünüyoruz çünkü büyük ve küçük pek çok organizma barınma ve yiyecek için mercanlara bağımlı. Halihazırda deniz suyunda bulunan malzemeleri kullandığımız için bakteriyel arıtmanın herhangi bir hasara yol açması pek olası değildir.

Ağartılmış resifler de dahil olmak üzere bozulmuş resiflerde patojen bolluğu artmış gibi görünüyor. Bu yüzden hiçbir şey yapmazsak istenmeyen etkinin ortaya çıkacağını düşünüyorum. Çünkü o zaman patojenler aşırı büyüyecek ve hastalığa neden olacaktır. Bu patojenler yayılıp resifteki diğer organizmalar ve en sonunda bizim için sorunlara neden olabilir. Laboratuarda gösterildiği gibi prensibimiz, probiyotiklerle iyi mikropları geri kazandırmamız veya korumamızdır.

Mercan probiyotiklerinin tedavi olarak kullanımı ne kadar ölçeklenebilir?

Ölçeklenebilirlik, üzerinde çalıştığımız ve devam eden farklı projelerle ilgili bir konu. Bunlardan biri, tıpkı arka bahçenizdeki sulama veya yağmurlama sistemi gibi resiflere yerleştirilebilen bir sulama sistemidir. Bunu KAUST mühendisleriyle işbirliği yaparak geliştirdik. Resiflere giden hortumlarımız var ve laboratuvarımızdaki probiyotiklerin aşılanmasını cep telefonumuzdaki bir uygulamadan düzenleyebiliyoruz. Bunun oldukça ölçeklenebilir olabileceğini düşünüyoruz.

Ayrıca konuşlandırılabilen ve uzun süreli salınımı olan bakteri hapları da geliştiriyoruz. Bunları dağıtmak için robotları kullanabiliriz. Ölçeklenebilirlik, mühendisler gibi diğer araştırma alanlarıyla işbirliğine bağlıdır.

Bence öncelikle probiyotikleri daha iyi anlamamız gerekiyor; işe yarayıp yaramadığını, nasıl çalıştıklarını ve ekolojik sonuçlarını. Ancak buna paralel olarak, bu tedavinin ölçeklenebilir olmasını sağlayacak araçlar geliştirmeye çalışıyoruz, böylece genişleyecek kadar kendimize güvenirsek, onu hazır hale getirebiliriz.

Bu probiyotikleri her yere aynı anda uygulamamıza gerek yok çünkü mercanların hepsi aynı anda beyazlamaz. Bizim düşüncemiz, mercanlara güç kazandırmak için ağartma olayları meydana geldiğinde yalnızca bir veya iki ay boyunca probiyotik uygulamamız gerektiğidir.

Bir mercan resifinden geliştirilen probiyotikler diğerinde işe yarar mı?

İdeal olarak, yerel çözümler geliştiriyoruz: Probiyotiklerin uygulanacağı yerel olan ve yerli olan bölgeden alınan numuneleri kullanarak probiyotikler geliştiriyoruz. Bu bakteriler yerel koşullara adapte olmuşlardır.

Kızıldeniz'de çalışıyoruz, Kızıldeniz'den malzeme seçiyoruz ve Kızıldeniz'de geliştirdiğimiz probiyotikleri kullanıyoruz. Kızıldeniz mercan holobiontları, başka yerlerde bulunanlardan daha yüksek sıcaklıklarda gelişmek üzere evrimleşmiş ve adapte olmuşlardır. Bu holobiontlar benzersiz bir fırsat sunabilir: Adaptasyonlarını araştırmak ve gerekirse küresel ısınmanın çok muhtemel hızlanan hızına yanıt olarak diğer bölgelerdeki mercanların hızlı bir şekilde alışmasına veya evrimleşmesine yardımcı olmak.

Mercan resiflerinin genel sağlığı açısından gelecek için neyi temel öncelikler olarak görüyorsunuz?

Temel öncelikler CO2 emisyonlarının azaltılması, yerel stres faktörlerinin azaltılması ve aktif restorasyondur. Bu öncelikler dizisi, Uluslararası Mercan Kayalıkları Topluluğu'nun yakın zamanda 2021'de yayınlanan bir bilim politikası belgesinde vurguladığı bir şeydir. Bu sütunların eşit derecede önemli olduğunu vurguladık. Eğer mercanları kurtarmak istiyorsak hepsini yapmalıyız.

İklim değişikliği nedeniyle mercan resiflerinin zarar görmesi çok büyük bir sorun ve bu çok hızlı oluyor. Bazıları, devam eden küresel ısınmanın ortasında mercanlar için probiyotikler geliştirmeye çalışmanın Titanik'teki şezlongları yeniden düzenlemeye benzediğini iddia edebilir. Buna nasıl cevap verirsiniz?

Şu anda çok az seçeneğimiz var. Ve hepsini keşfetmemiz gerekiyor. Probiyotikler söz konusu olduğunda resifi kurtarmaya çalışmıyoruz. Resifi kurtarabilecek tek şey, CO2 emisyonlarını azaltmanın yanı sıra aşırı avlanma gibi yerel stres faktörlerini de azaltmak için çalışmaktır.

Probiyotiklerin, özellikle şiddetli strese maruz kalacağını bildiğimiz alanlarda bize biraz zaman kazandırabilecek ilaçlar olduğunu düşünüyorum.

Bildiğimiz mercan resiflerinin geleceği konusunda iyimser misiniz yoksa kötümser misiniz?

Ben iyimser kalıyorum. Bu kolay bir iş değil. Ama ne yapacağımızı biliyoruz. Yapılması gerekeni yapacağımız konusunda iyimserim.

Kaynak: knowablemagazine.com

Karbondan yeme: Innovo'dan alg biyoreaktörleriyle sürdürülebilir yem tedariği için yenilikçi çözüm

Innovo, fosil yakıtlardan geriye kalan emisyonları bir kaynak olarak kullanan biyoreaktörlerde yetiştirilen alglerin, akvaryum balıkları için yem tedarik eden sektörü destekleyebileceğini ve dolayısıyla doğadan yapılan avcılığa olan bağımlılığı azaltarak sürdürülebilirliğe katkı sağlayabileceğini düşünüyor.

Kurucu ve başkan Martin Kelly,  karbon kredileri olmadan kârlı olabileceğine inandığı konseptin nasıl çalıştığını açıklıyor.

Bu içerik thefishsite.com'da yayınlanan röportajın Türkçe çevirisidir.

İşiniz hakkında genel bir bakış sunabilir misiniz?

Innovo'nun biyorafinerileri, fosil yakıt kullanan ağır sanayiden ortaya çıkan karbodioksidi tüketen alglerin yetiştiriciliğinin yapıldığı modüler fotobiyoreaktörlerden oluşuyor. Bu işlemin ardından elde edilen alg biyokütlesi hasat edildikten sonra hayvan  yada balık yemi, omega-3 ve diğer besin maddelerine işlenir ve böylece karbodioksit emisyonu toplumun geri kalanı için bir yükümlülük olmak yerine değerli bir varlık olarak konumlandırılmış olur.

Akvaryum yem sektörü açısından ne gibi ilerlemeler kaydettiniz?

Küçük ölçekli üretimin başarılı olmasıyla birlikte, yüz milyonlarca dolarlık hayvan yemi alım anlaşmaları sağlandı ve büyük ölçekli üretim, kümes hayvanları ve sığırlar için hayvan yemi üretmeye başlamak üzereyken, biyorafinelerin milyonlarca ton balık yemi üretmeye yetenekli olduğu kanıtlandı.

Kullanılacak alg türlerini seçmek için balık yemi özelliklerini tersine çevirebiliriz. 100.000 farklı alg türü var ve bunların küresel balık yemi pazarlarında kullanıldığı kanıtlanmıştır. Bu üretim sürecinin farkı üretim ölçeğidir. Mevcut üretim yöntemleriyle dönüm başına yılda 10 ton balık yemi elde ediliyor. Biyo-rafinerilerimizden biri dönüm başına yılda 23.000 ton balık yemi üretebilir ve su ürünleri yemi ve su ürünleri yetiştiricileri ile çalışmaya başlamak üzereyiz.

Neden biyoreaktörleri kullanmaya karar verdiniz?

Açık havuzlar / akış yolları ve biyoçitlerin performansıyla karşılaştırıldığında, fotobiyoreaktörlerin alg yetiştirmede alan açısından en verimli araç olduğu kanıtlanmıştır. Açık havuzlardan toplanabilen alg biyokütlesi, bol miktarda arazi ve doğrudan güneş ışığına ihtiyaç duyulması nedeniyle sınırlı olmakla kalmıyor, aynı zamanda elementlere maruz kalmak da yüksek kirlenme riski taşıyor. Biyolojik çitler kapalı olsa da yine de bol miktarda araziye ve bol miktarda doğrudan güneş ışığına ihtiyaç duyar. Bunun aksine, iç aydınlatma için yüksek verimli LED'lerle donatılmış fotobiyoreaktörler, küçük bir arazi ayak izinde her türlü iklimde 7/24 çalışabilir ve mevcut endüstriyel alanlarda ortak yerleşime uygundur.

Innovo'nun technology readiness level [TRL] en az 7'ye (ticari olarak uygulanabilir prototip hazır) ulaşmış olanlar arasından 8 olmasa da (küçük ölçekte ticari olarak dağıtılmış) bir teknoloji sağlayıcısı seçmesi ile ilgili olarak, misyonu misyonumuzla uyumlu olan birini tercih ettik. 2030 yılına kadar küresel sera gazı emisyonlarını yarıya indirmeyi ve ardından kârlı bir şekilde net sıfır karbona ulaşmayı hedefliyoruz. Bu sağlayıcının misyonu, algleri hayvan / balık yemi kaynağı olarak kullanarak dünyayı beslemek, böylece toprak ve balıkçılığın insanların gıda tedariği ve biyolojik çeşitlilik için korunmasını sağlamaktır.

Hangi tür algleri yetiştiriyorsunuz ve üretkenliğini artırma olanağınız var mı?

Alg türleri, hedef ürün çıktısına ve dönüştürülen emisyonların bileşimine bağlı olarak değişecektir. Alglerin üretkenliği, yapay zeka ve makine öğrenimi kullanılarak sürekli olarak optimize edilecek; örneğin, bir gün veya hafta boyunca aydınlatmanın yoğunluğu gerçek zamanlı olarak ayarlanabilir, böylece alglerin büyüme ve dinlenme döngüleri alg biyokütlesinin optimal genel üretimine yol açar.

Konsepte potansiyel yatırımcıların ve karbon piyasasının tepkisi ne oldu?

Potansiyel yatırımcılar, özellikle gelecekteki gelir ve kar potansiyeline dair bir miktar güvence sağlayan alım anlaşmaları durumunda, biyorafineri kavramına sıcak bakıyorlar. Hayvan / balık yemi, omega-3 ve alg biyokütlesinden üretilen diğer nutrasötiklerin mevcut ticari uygulanabilirliği göz önüne alındığında, biyorafinerilerin karlılığı için karbon kredileri gerekli olmadığından herhangi bir karbon kredisi piyasasına yaklaşmadık.

Bugüne kadar ulaşılan önemli kilometre taşları nelerdi?

Teknoloji, dünya çapında çimento fabrikaları gibi ağır sanayi tesislerinde bulunan beş uygun pilot biyorafineride kuruldu. Şu anda tam ölçekli endüstriyel üretime giriyor ve önümüzdeki iki ay içinde devreye girecek. Dünyadaki karbodioksit emisyonlarının yüzde 1,5'inden fazlasından sorumlu olan ağır emisyonlu sektörlerde faaliyet gösteren iki düzineden fazla büyük şirket, finansman karşılığında biyorafineri siparişi verme konusunda ciddi niyetlerini ifade etti ve yem ve nutrasötiklere yönelik alım anlaşmaları halihazırda bir mutabakat zaptı veya niyet mektubu aşamasındadır.

Hangi zorlukların aşılması gerekiyor?

Teknoloji, büyük özel sermaye ve borç yatırımcılarının ciddi ilgisini çekecek kadar olgunlaşmış olsa da, biyorafinerilerin finansmanı, ağır emisyon üreten ülkelerin projeler için hazırlıklı olmalarına ve alım anlaşmalarının sağlamlığına bağlı. Örneğin, ilk biyorafineri serisinin teslimatına ilişkin birkaç mutabakat zaptı bağlayıcı hale gelebilir. Şimdiki en büyük zorluk, teknolojiyi 2030 yılına kadar küresel karbodioksit emisyonlarını yarıya indirmeye yardımcı olacak kadar hızlı bir şekilde küresel olarak ölçeklendirmek.

Nasıl / nerede ölçeklendirmeyi planlıyorsunuz?

Biyorafinerilerin ölçeğinin büyütülmesi, ağır karbodioksit yayıcılardan alım yapılmasını ve söz konusu biyorafinerilerden ürün alıcılarıyla alım anlaşmalarının yapılmasını gerektirir. Alım anlaşmaları yapıldıktan sonra, alım sağlayan biyorafineriler, yatırımcıların tercihlerine bağlı olarak özsermaye ve borç finansmanı kombinasyonu yoluyla bankaya uygun hale geliyor. Büyük ölçekli dağıtım yerleri, bir biyo-rafineriyi işletmek için gerekli olan emisyonları, araziyi, elektriği ve suyu sağlamaya istekli ağır emisyon salımı yapan bir kişinin sahip olduğu herhangi bir alanı içerir.

Konseptiniz diğer karbon yakalama biçimleriyle nasıl karşılaştırılıyor?

Karbodioksitten üretilen ürünler için pazarlara bağlantı olmadan, diğer tüm karbon yakalama teknolojileri, yakalanan karbodioksitin kalıcı olarak depolanması gerektiğinden yayıcıya bir maliyet getirir. Innovo'nun biyorafinerileri, değerli ürünlere dönüştürülen birim karbodioksit başına işletme karı elde ediyor.

Önümüzdeki on yılda şirketin gelişimini nasıl görüyorsunuz?

Innovo'nun biyo-rafinerilerinin ölçeği, 2030'ların başlarında balık yemi, hayvan yemi ve besin maddelerine yönelik talebin artmasıyla birlikte gerçekleşecek. O zamana kadar, çoğu yem ve omega-3 besin maddeleri alglerden elde edilecek ve global olarak adreslenebilir toplam yem ve omega-3 pazarı, küresel karbodioksit emisyonlarının yüzde beşine eşdeğer, yılda yaklaşık iki groston karbodioksit emisyonunun engellenmesine neden olacak. Ek olarak, biyo-rafineri modüllerinin fiyatları, üretim hatlarının büyütülmesi nedeniyle düştükçe, toprağı yenileyen ve ağaç ve mahsul büyümesini artıran, sera gazı emisyonlarında daha fazla net azalma sağlayan alg biyo-gübresinin üretilmesi mümkün hale gelecektir.

Şu ana kadar işletmeyi nasıl finanse ettiniz ve daha fazla finansman sağlamayı düşünüyor musunuz?

Innovo, 13 yıllık varlığı boyunca koşullu ücretlendirme yoluyla finanse edilmiştir; burada ekip üyelerine, Innovo ile yaptıkları faaliyetlerden elde edilen ticari gelirlere ve yatırım gelirlerine bağlı ödeme ile günlük ücret esasına göre ödeme yapılır. Büyük aile ofislerinden, özel sermaye şirketlerinden ve hatta daha büyük kurumsal yatırımcılardan gelebilecek ek finansman, hem Innovo'nun en büyük şirketine öz sermaye şeklinde, hem de biyorafinerilere öz sermaye veya borç şeklinde gelecek, böylece ekip üyeleri günlük oranları karşılığında nakit almaya başlayabilirler.

Müşterileri dünyanın en büyük varlık yöneticilerinden bazıları olan, bazıları trilyonlarca ABD Doları tutarında varlık yönetimi altında olan büyük ölçekli yeşil altyapı projelerinde uzmanlaşmış bir yatırım anlaşması danışmanlık firmasıyla şu anda durum tespiti konusunda ileri bir aşamadayız. Sonuçta, bu tür yatırımcılar, yatırım kuruluşlarının yalnızca Innovo ve bağlı girişimlerine yatırım yapan, piyasa koşullarına uygun, tek stratejili borsa yatırım fonları sunma istekliliği sayesinde, sermayenin dağıtımından itibaren 12 ay kadar kısa bir süre içinde bir likidite olayı yaşayabilirler.

Kaynak: thefishsite.com

Istakoz nasıl "fakirlerin proteini" iken bugün yediğimiz lezzetli şeye dönüştü?


Istakozdan yapılmış atıştırmalıklar genellikle tost çörek ve bir çeşit lahanalı ve yoğurtlu salata olan coleslaw ile birlikte servis edilen popüler bir yaz yemeğidir. Her ne kadar şimdilerde içinde 100 gr kadar ıstakoz eti olan bir atıştırmalık için $34 gibi bir para ödemek gerekse de, ıstakozun bol olduğu eski zamanlarda, 1600'lü yıllarda, bu yiyecek böylesine pahalı değildi. Özellikle 2. Dünya Savaşı zamanlarında deniz ürünleri karneye bağlı olmadığından ıstakoz gibi pek çoğu lezzetli birer çeşit olarak keşfedildiler.

Bu röportajın yapıldığı Şef Ed, restoranında yüksek fiyatla servis ettiği ıstakozların avlanması ile teslimatı arasındaki lojistiği açıklıyor.

Sunucu: Istakozların pahalı olması bir sır değil ve bir restorandaki standart bir ıstakoz akşam yemeği için $38 veya daha fazlasını ödeyebilirsiniz. Istakozlar bugün gurme yemeği olarak kabul edilirler fakar bir zamanlar denizin hamamböcekleri olarak biliniyorlardı ve hatta mahkumlara sunulurlardı. Peki ıstakozlar ne zaman böyle nefis yiyecekler haline geldi ve neden böyle pahalılar? Istakozların pek çok türü var fakar biz menüde ayırt edilebilir kıskaçlı olanları tercih ediyoruz; Homarus americanus ve Homarus gammarus, daha da iyi bilinen adıyla Amerikan ve Avrupa ıstakozu. Bu iki tür çok benzer. En büyük farkları renkleri. Ed'in New York City'deki ıstakoz barına gittik ve kabukluları satın alma, hazırlama ve pişirme konusunda çok fazla deneyimli olan birileriyle konuştuk.

Ed McFarland: Şimdi, ıstakozlarla çalışmanın en zor tarafı, gerçekte ıstakozun fiyat aralığı ve bu yıldan yola dalgalanıyor, fiyatlar artıyor. Ve ıstakozu temizlediğinizde verim gerçekten düşük. Öyle ki 700 gr kadar ıstakoz aldığınızda, bence çoğu insanın anlamadığı şey, o sert kabuğun içinden neredeyse 100 gr kadar et çıkar. Yani ıstakozdan çıkan çok fazla verim yok. Bu yüzden ıstakoz atıştırmalığı yapmak için ıstakozu kendiniz temizlerken ıstakoz gerçekten ama gerçekten çok pahalı bir ürüne dönüşür.

Sunucu: Istakozu böyle pahalı yapan şeyi tamamiyle anlamak için ıstakozun geçmişine bir bakış atmamız gerekiyor fakat ıstakoz her zaman şimdi olduğu gibi saygı görmedi. Istakozun tarihi dünyaya göre değişiyor fakat uzun süre için bu toplumun içindeki en fakirler için gıda kaynağıydı.

Viking çağında ıstakoz, balıkçı gemileri derin deniz avcılığına daha elverişli hale geldiğinde kuzey Avrupa'da gıda olarak daha popüler hale geldiler. Ve bazı et tüketilmeyen günlerde ve dini bayramlarda kilise ıstakoz da dahil olmak üzere deniz ürünlerine olan talebi arttırdı.

Avrupa genelinde ıstaklız statü ve savurgan yaşam tarzı ile ilişkili hale gelmeye başladı ve sık sık da zenginliği göstermek için resimlerde yer aldı. Fakat ıstakozun değeri Kuzey Amerika'da düşük kaldı. Amerikan yerlileri ıstakozu balık yemi ve Avrupalı kolonistlerden daha sonra kopyaladıkları bir deneyim olarak gübre olarak kullandılar.

1600'lerde Amerikan ıstakozları ucuzdu çünkü epey boldular. Istakoz Avrupalı yerleşimciler arasında "fakir adamın proteini" olarak biliniyordu ve kabuklı deniz ürünleri sıklıkla hapsedilen insanlara ve kölelere verildi. Istakozun ABD'deki bu itibarı 1800'lerin ortasına kadar, demir yolu taşımacılığının ortaya çıkmasına kadar değişmedi. Istakozlar ülke boyunca trenlerde servis edildi ve yolcular kısa zaman içinde bu egozik görünüşlü yemeğin birer hayranı oldu. Daha iyi bir tat için, bugün de olduğu üzere şefler ıstakozu canlı pişirmeye başladı.

Pek çok gıdanın aksine ıstakoz Birleşik Devletler'de, 2. Dünya Savaşı sırasında karneye bağlanmadı ve diğer et seçeneklerindeki eksiklik bir çok insanın bu lezzetli yiyeceği keşfetmesine öncülük etti. Kabuklu deniz ürünlerinin artan popülaritesi ıstakoz stoklarını düşürdü ve fiyatları arttırdı ve ıstakoz yüksek kaliteli yaşam ile ilişkilendirilerek gurme bir yemek oldu.

Bu kabukluların arzı fazla olsa bile taşımacılık maliyetlerinden ötürü fiyatlar düşmüyor. Başarılı ıstakoz avcılığı kolay bir iş değildir. Hepsinin bir arada olması gereken ve okyanusun tabanında duran tuzaklarla avlanırlar. Eğer bir ıstakozcu geri dönene kadar bir tuzak tamamen ıstakozlarla dolarsa kurallar gereği bir çoğunu denize geri atmak zorunda kalabilirler. Istakozlar çok büyükse, çok küçükse yada yumurta taşıyan dişi bireylerse geri atılır.

Alınan ıstakozların kıskaçları bağlanır ve kıyıya dönene kadar buza konur. Sevk edilirken tuzlu su tanklarında canlı olarak tutulurlar. Yolculuk boyunca hayatta kalabilmeleri için gerekli oksijeni alabilmeleri için serin ve nemli kalma gereksinimleri ve dağıtım maliyetlerini arttırır.

Ticari ıstakoz yetiştiriciliği fiyatlara yardımcı olabilir fakat Amerikan yada Avrupa ıstakozun için bu başarıya ulaşması çok zor bir iş. 50.000 yumurta içinden sadece iki ıstakoz tipik şekilde hayatta kalır ve yasal av boyuna ulaşır. Eğer ıstakozlar yeterince beslenmezlerse kanibaslitik olurlar. Özellikle kapalı alanlarda hastalıkların bulaşmasına karşı epey hassastırlar.

Her şeyden öte, çok yavaş büyürler. Bir ıstakozun hasat edilebilecek boya ulaşması için olgunlaşması yedi yıl kadar alır. Ne olursa olsun, ıstakoz avcılığı 1980'den beri artmakta ve yabani ıstakoz stokları global ısınmadan ötürü sabit kalmaktadır. İklim değişikliği suların ısınmasına dolayısıyla daha uzun yaşam döngülerine ve ıstakozlar için daha yüksek doğurganlığa öncülük etti. Etrafta dolaşan daha fazla ıstakoz olsa bile halen pahalı. 2017'de Maine ıstakozunun fiyatı, ıstakoz atıştırmalığına olan talepten ötürü bir yıl önceki rekora rağmen arttı.

McFarland: Istakozun toptan satış fiyatı mevsime bağlı olarak yaklaşık yarım kilo başına (pound) $8 ile $10 arasında değişebilir. Şimdi, Ed'in ıstakoz barında 1.5 pound ıstakoza $38 ödüyoruz ve bizim 4 onsluk ıstakoz atıştırmalığımız $34. Durursak ve yoldan çıkarsak ıstakoz teslimatı devreye girecek.

Sunucu: Ed's Lobster Bar, günlük 150 - 200 pound taze Maine ıstakozu alıyor.

McFarland: Tüm ıstakoz tedariğimiz günlük yada en fazla bir buçuk günlük. Restoranda hiç bir şey iki günden fazla kalmaz. Bu yüzden canlı ıstakoz yemek istemenin birinci sebebi ölü bir ıstakozun iyi olmayacağı. Istakoz öldüğünde eti lapaya dönecek, kötü kokacak ve onu gerçekten yemek istemeyeceksiniz. Kabuğun içinde parçalanır. Eğer gerçekten servis ettiyseniz de kesinlikle hastalanacaksınız. Bu yüzden ıstakozunuzu daima canlıyken ve pişirmeden önce tekmelediğinden emin olmak istersiniz.

Sunucu: Istakozlar yaz aylarının en sevilen lezzetlerinden birisi haline geldi. Yoğun bir akşamda Ed 150 ıstakoz atıştırmalığı satacak.

McFarland: Bilirsin, yaz mevsimi gerçekten ıstakoz atıştırmalığının sezonudur. New York City'de, burada herkesin düşündüğü zamandır. Herkes yazın gelir. Sahile inemiyorlar çünkü ıstakoz atıştırmalıklarını yemek istiyorlar.

Sunucu: İnsanlar yeterince ıstakoz alamazlar fakat Birleşik Devletler'e bir kıtlık yaklaşıyor olabilir. Istakoz avcıları ringa balığını yem olarak kullanır ve bu onlardan çok daha az olmak üzere. Çünkü aşırı avcılık endişeleri nedeniyle New England Balıkçılık Yönetimi Kurulu bu yıl için 21.000 ton civarında ringa avı ile sınırlandırmayı oyladı. Satın alınacak daha az şey olması nedeniyle ringa fiyatları muhtemelen artacaktır bu da ıstakozu daha da pahalı hale getirecektir. Ve insanlar ıstakoz için daha fazla para ödemeye razı olacak mı?

McFarland: Biliyor musun, ıstakoz fiyatlarının artışı konusunda çok endişeliyim. Yıldan yıla daha fazla artıyor. Müşterilerin ıstakoz satan restoran sahipleri olarak absorbe etmemiz gereken fiyat artışlarını sürekli olarak absorbe etmeye istekli olduklarına inanmıyorum.

businessinsider.com'daki metinden Türkçe'ye çevrilmiştir.

Bu sefer de son tüketiciye bir ürün olarak ıstakoz sunan Ed McFarland'ın iş dünyasına kısa bir bakış atma imkanı yakaladık. Ticari bir kazanç ürünü olarak değerlendirildiğinde ıstakoz katma değeri yüksek bir ürün gibi görünse de hemen hemen her sektörde olduğu gibi hammadde girişindeki fiyat dalgalanmaları başta olmak üzere işleme ve işletme giderleriyle öne çıkan önemli bir vizyon sunuyor.

Tüketiciye sunduğumuz su ürünleri daha ekonomik şekilde tedarik etmeyi başarmak için yetiştiriciliğin her aşamasından itibaren yerlileşmeye ve verimli yetiştiricilik modellerine ihtiyaç var.