2023 yılının Mart ayının sonlarında, dünya okyanuslarının yüzey sıcaklığında, uyduların ölçüm yapmaya başladığı 40 yıldan bu yana görülen en yüksek yüzey sıcaklığı ölçüldü. Tutulan kayıtlar grafiklerin dışına çıktı ve sıcaklık bir aydan fazla süredir düşmediği için Dünya artık daha bilinmeyen bir bölgede.
Karasal yüzeylerin sıcaklığı gibi denizlerin yüzey sıcaklıkları da küresel ısınmadan nasibini alıyor, ancak doğrudan hava ile olan etkileşimi daha girift olduğundan değişkenlik gösteriyor. Fakat suyun 2 km derinliğinde bu değişkenlik hemen hemen hiç yok. Fosil yakıtlardan dolayı devamlı olarak artan ısı, bu derinlikte de yıllardır durmadan artıyor, hem de hiç durmadan.
Akıntıların enerji dengesinden kaynaklanan enerji dengesinin okyanus tarafından yakalanma kapasitesi muazzam diyor ABD Enerji Bakanlığı'nın Lawrence Livermore Ulusal Laboratuvarı'nda okyanus ölçümleri ve modelleme konusunda uzmanlaşmış araştırmacı Dr. Paul Durack.
Okyanus, karadan çok daha az yansıtıcı olduğu için güneş ışığının daha fazlasını emer. Ancak sera gazları daha fazla enerjiyi hapsederek geri yansıyan enerjinin daha azını uzaya kaçmasına izin verirken, okyanus, atmosferdeki ısıyla kendini dengelemeye çalışır. Birleşmiş Milletler'in son iklim değerlendirmesinin bir bölümünde yer alan teknik bir grafik, anlaşılamayacak kadar fazla ısı kazancını göstermiştir. 1971 ile 2018 arasında, okyanus 396 zetajoule ısı kazanmıştır.
Deniz yüzeyi, kara ile karşılaştırdığımızda daha şeffaf ve dolayısıyla daha az yansıtıcı olduğundan, güneş ışığını da karaya göre daha fazla emiyor. Ancak atmosferdeki sera gazları da geriye yansıyan enerjinin daha fazlasını hapsederek daha az enerjinin uzaya geri kaçmasına neden oluyor ve deniz, bu nedenle atmosferdeki ısıyla kendini dengelemeye çalışıyor. Birleşmiş Milletler'in iklim değerlendirmesi ile ilgili son yayınındaki bir bölümünde yer alan teknik bir grafik, oldukça fazla miktardaki ısı kazancına dair dikkat çekiyor: 1971 ile 2018 arasında, okyanus 396 Zetajoule - ZJ ısı kazanmış.
Biraz daha açık ifade ile belirtmek gerekirse eğer,
+25.000.000.000 x Hiroşima'ya atılan atom bombası.
Ocak ayında yapılan bir çalışmaya göre, denizlerin 2022 yılında bir önceki yıla göre 10 ZJ daha fazla ısı kazandığını gösteriyor. Bu da her saniye 700.000.000 su ısıtıcısını kaynatmaya yetecek kadar enerji demek. Denizle kıyaslandığında, yine Ocak ayından yapılan bir başka çalışmaya göre atmosfer, 2006'dan bu yana küresel ısınma tarafından oluşturulan fazladan ısı miktarının yaklaşık %2'sini tuttu.
Uyduların yanı sıra, bilim insanları deniz yüzeyinin altında olanları anlamak için binlerce termometreli şamandıradan, gemilerden, su altında yüzen araçlardan ve kalıcı demirlemelerden oluşan kapsamlı bir ağa bakıyor. Durack, iklim bilimciler tarafından uzun zamandır tahmin edilen okyanus değişikliklerinin, 2000'lerin başından itibaren okyanuslardan daha fazla veri gelmeye başladıkça netleşmeye başladığını belirtiyor.
Ancak bilim insanları, iklim modellerini kullanarak daha geriye giden uzun bir perspektif elde edebiliyor.
İklim modellerine baktığımızda ve gözlemlerle karşılaştırdığımızda, simülasyon edilen Dünya ile gerçek Dünya arasında tutarlı sonuçlar elde ediyoruz. Hepsi tutarlı bir şekilde ısınmayı gösteriyorlar.Dr. Bernadette Sloyan, Avustralya'nın CSIRO hükümet bilim ajansında okyanuslardaki değişiklikleri araştıran ve günlerini okyanus verilerini analiz ederek geçiren bir araştırmacı. ve denizin gezegenin iklimini yönlendiren bir çark gibi olduğunu ve bunun tamamen ısıtmak için gereken enerji miktarından kaynaklandığını belirtiyor.
Denizle atmosfer arasında sürekli bir etkileşim söz konusu ve bu hava durumunu ve yıllık olarak iklimimizi yönlendiriyor. Deniz sürekli olarak ekstra ısıyı emerek gezegenin ikliminin bir klima gibi davranıyor.
Ancak bu klima pasif ve bedava bir hizmet değil. Bu ısıyı eklemek, deniz asidifikasyonu, yükselen deniz seviyeleri ve aşırı hava olaylarının sıklığında değişiklikler gibi etkilerle birlikte geldi.

Ekstra ısının etkileri neredeyse her yerde görülüyor. Deniz ısındıkça, genel olarak deniz seviyelerini yükselterek genişler. Küresel deniz seviyelerindeki yükselişin yaklaşık üçte biri termal genleşmeye bağlı.
Daha fazla ısı, deniz ekosistemlerini harap eden deniz sıcaklık dalgaları anlamına gelir. Mercan resiflerinde beyazlatmaya ve denizaltı bitkilerinin ölmesine yol açar. Bu bitkiler, deniz yaşamı için habitat sağlayan ormanlar gibi davranır ve balıkçılığın devam etmesi için gerekli olan üreme alanları olarak işlev görürler.
Denizlerin ısınması, daha sıcak koşulların insanların yeme eğiliminde olduğu daha büyük türler pahasına daha küçük türleri ve algleri tercih etmesiyle denizdeki besin ağlarını da kökten değiştirebilir. Bilim insanları türlerin sabit sıcaklıklara adapte olduğu derin denizde, önümüzdeki on yıllarda oradaki ısınmanın deniz yaşamını mahvedebileceğine dikkat çekiyor.
Suyun en sıcak olduğu yerlerde, yani tropik bölgelerdeki türlerin kutuplara doğru göç ettiğinden daha önce bahsetmiştik. Ancak tropik denizlerde boşalan yerlerin yerine gelebilecek yeni türlerin sayısı hiç yada az olduğundan, bu göçten geriye yalnızca bomboş ve çölleşmiş bir deniz kalıyor. Fakat Akdeniz gibi göreceli olarak kapalı olan denizlerdeki türlerin gidebileceği yer de sınırlı olduğundan, buraya özgü olan türlerin eğer bir çıkış yolu bulamazsa - ki bu yalnızca Cebelitarık Boğazı yoluyla Atlas Okyanusu olabilir yada İstanbul Boğazı vasıtasıyla Karadeniz olabilir - yok olması öngörülüyor.
Balıklar sudan çıkamazlar, bu yüzden daha derinlere inmek zorunda kalabilirler diyor Birleşmiş Milletler'in son iklim değerlendirmesi çalışmasını koordine etmeye yardımcı olan, Avustralya'daki Sunshine Coast Üniversitesi'nden Profesör David Schoeman.
Türlerin ısınan sudan daha az etkilenmek için derinlere doğru hareket etmesi göreceli olarak günlük hayatlarında da sürdürüdükleri bir yaşamsal eylem olarak değerlendirildiğinde daha az sorun teşkil edebilir fakat, suyun üst kısmı doğrudan hava ile etkileşime girerek suyun oksijenlenmesini sağlar. Gazların sıvılar içindeki çözünmesi prensiplerini hatırlarsak eğer, gazlar daha soğuk sıvılarda daha iyi çözünürler. Bu da daha sıcak suların içinde havadan geçen oksijenin çözünürlüğünü de düşürecek demektir. Daha az oksijenli su da, daha fazla ölü bölge demek.
Her yıl okyanus tarafından 134 milyon atom bombası kadar ısı hapsoluyor. Bu, küresel sıcaklıkları düşük tuttu ve karada yaşamayı mümkün kıldı, ancak enerjinin kaybolduğunu unutmamamız gerekiyor.
Son Birleşmiş Milletler iklim raporu, sera gazı emisyonları düşük olsa bile denizlerin ısınmasının en az 2300'e kadar devam edeceğini belirtiyor, çünkü derin suların yavaş dolaşımı söz konusu.
Yeni Güney Galler Üniversitesi'nde okyanus ve iklim bilimci olan Profesör Matthew England, bir video görüşmesinde ve neredeyse hiç kara görünmeyen Pasifik üzerinden alınmış bir dünya görüntüsünü gösteriyor ve Unutmayın, dünyanın %70'i denizlerle kaplı. Ona Dünya yerine Deniz denmeliydi" diyor.
England, basit fiziksel prensipler nedeniyle okyanusun ısıyı emme ve ardından tutma konusunda büyük bir yeteneğe sahip olduğunu belirtiyor. Bir metreküp havayı 1°C ısıtmak için yaklaşık 2.000 J gerektiğini göstermek için kollarını geniş açıyor. Ancak bir metreküp okyanusu ısıtmak için yaklaşık 4.200.000 J gerektiğini söylüyor.
Tüm bu ısıyı emerek, okyanus iklim değişikliğinin yavaş ilerlediği yanılsamasına kapılan insanları sakinleştiriyor. Ancak bunun büyük bir geri dönüşü var. Isınan okyanusun tüm olumsuz etkilerini incelemeye başladığınızda bunun ezici olduğunu görüyorsunuz.
Deniz seviyesinin yükselmesi, kıyıların su altında kalması, artan sel ve kuraklık döngüleri, beyazlamış mercan resifleri, kasırgaların yoğunlaşması, ekolojik etkiler, daha yüksek enlemlerde buzların erimesi bize deniz seviyesi yükselmesi konusunda çifte darbe vuruyor.
Okyanuslar sorunu depoladı, diyor England. Ancak bu geri dönüyor ve bize zarar veriyor.
Kaynak: theguardian.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder