Bilim insanları, denizden elde edilen ve artık “kıt” olarak tanımlanan mahsülleri yetiştiricilik yoluyla bollaştırmaya çalışırken, karşıt görüşler, bu türlerin çoğunun yoğun yetiştiriciliğe uygun olmadığı yönünde.
Her ne kadar çevre örgütleri yetiştiricilik koşullarıyla ilgili bazı ciddi eleştiriler sunsalar da, Japonlar, denizden eldesi son zamanlarda epey sıkıntıya düşmüş olan kalamarı yetiştirdiklerini söylüyor.
Okinawa Bilim ve Teknoloji Enstitüsü'ndeki (OIST) araştırmacılar, sistemlerinin güvenilir bir kalamar kaynağı ürettiğini ve ticarileştirilme potansiyeline sahip olduğunu söylüyor.
Kalamar, Japonların geleneksel tüketim alışkanlıkları içinde önemli bir yer tutan sushi’nin önemli bir parçası ve denizden tedariği son zamanlarda oldukça sıkıntıda. Japonya'da yıllık kalamar avı 1989'da 733.594 tonla zirve yaptı; 2018 itibariyle 83.593 tona düştü. Ülke, avda meydana gelen Boşluğu doldurmak için, Güney Amerika'dan büyük miktarlarda işlenmiş kalamar alıyor.
Japonya'da, kalamarın ticari olarak tüketilebilecek olan boydan daha küçük avlanmasının temel nedeni, yumurtlama ve büyüme yeteneklerini engelleyen küresel ısınma olduğu kadar yetersiz yasal düzenlemeler ve aşırı avlanma. Aslında bu, yalnızca Japonya'daki kalamarın sorunu değil. Tüm dünyadaki pek çok türün karşı karşıya kaldığı önemli bir sorun aşırı ve kontrolsüz avcılık.
OIST'deki bilim insanlarının kalamarı yetiştirmesi uzun yıllar alan bir süreç. Bu türün suyun içindeki davranışı nedeniyle bu süreç oldukça zorlayıcı. Agresif mizaçlı su akışına karşı duyarlı olduklarından, ayrıca özel yem tercihlerine ve karmaşık bir yaşam döngülerine sahip olmaları bu zorluğun başlıca nedenleri arasında. Tıpkı daha önce üzerinde çalışılarak yetiştiriciliği konusunda kapsamlı bir rapor yayınlanan ahtapotta olduğu gibi.
Yetiştiriciliğe alınma potansiyeli olan türleri inceleyen bilim insanları, verimi yüksek ve yetiştiricilik maliyeti düşük olan oval kalamarın yüksek yumurtadan çıkma ve hayatta kalma oranlarıyla sonuçlanan bir yöntemi geliştirerek bu konuda atılım yaptıklarını iddia ediyorlar.
Projeye liderlik eden OIST araştırmacısı Zdeněk Lajbner, "Tek bir kalamar soyunu 10 nesil boyunca çok kısıtlı laboratuvar koşullarında tutarak, kalamar yetiştiriciliğinin güvenli bir şekilde çalışabileceğini gösterdik" diyor. Ticari uygulamalar için böylesine değerli bir teknolojiyi sunmanın bizim görevimiz olduğuna inanıyorum.
Lajbner, yabani kalamar avlarının tahmin edilemeyebileceğini, ancak enstitünün teknolojisinin "güvenilir ve tahmin edilebilir şekilde" canlı kalamar üretme potansiyeline sahip olduğunu ve uygun maliyetli olduğunu söylüyor. Buna karşın, hayvan hakları savunucuları, kalamar gibi etobur türlerin yetiştirilmesinin sürdürülemez olduğunu savunuyor. Çünkü zaten zor durumda olan diğer deniz türlerinin kullanılması gerektiğini düşünüyorlar.
Japonya Hayvan Hakları Merkezi'nden Chihiro Okada, Hayvan refahı, sadece kalamarda değil, Japonya'daki herhangi bir su ürünleri yetiştiriciliği sistemi için dikkate alınmaz diyor. Yetiştiricilik sistemleri genişledikçe hayvanların çektiği acılar da artacak. Sürdürülebilirlik sadece daha fazla hasat etmeye ve daha fazla yemeye çalışmakla sağlanamaz.Bu da deniz ürünleri ile epey uzun bir geçmişi olan Japonya'da bile gelişmesi gereken şeylerin olduğunu gösteriyor.
Okada, sürdürülebilir kafadanbacaklı çiftçiliği diye bir şeyin olmadığını söylüyor. Projenin derhal durdurulması ve yetiştiricilik operasyonunu sürdürülebilir bir balıkçılık işiyle yada bitki bazlı bir versiyonuyla değiştirilmesi çağrısında bulunan Okada, Ahtapot ve kalamar gibi etçil türlerin yetiştirilmesi için balık veya diğer deniz ürünleri gerekiyor ve kalamar yetiştiriciliği diğer hayvan türleri üzerinde baskı oluşturacak diyor.
Burada, klasik anlamda bir balık ununun yemlerde kullanılmasına benzeyen bir eleştiriyle karşı karşıyayız. Hem Türkiye’de hem de dünyanın farklı yerlerindeki üreticiler, balıkları beslemek için başka balıkların kullanıldığı klişesiyle epeydir baş etmeye çalışıyor.
Denizde bile, birçok hayvanın tek bir yerde yoğun yetiştirilmesi su kirliliğine, parazitlere ve bulaşıcı hastalık kaynağı olabilir diye ekliyor. Ayrıca, kafadanbacaklılar duyarlı varlıklardır ve bu hayvanları küçük çiftliklere hapsetmek, kaçınılmaz olarak hayvan refahı sorunlarına yol açacaktır.
Bu durum, bildiğiniz gibi yalnızca kalamar için değil de, kafes balıkçılığına uzun zamandır yöneltilen bir eleştiri. Yeni çıkan yasalarla yapılan düzenlemelerle ve teknoloji kullanımıyla birlikte balık yetiştiriciliğinden kaynaklanan sorunların çoğuna bugün rastlanmıyor yada geçmişe oranla daha düşük oranlarda rastlanıyor.
Balıkçılık işinde, diğer türlerinin yetiştirilmesi konusunda da benzer eleştiriler var. Kanarya Adaları'nda açılacak olan dünyanın ilk ticari ahtapot çiftliğinin, Birleşik Krallık'ın geçen yıl duyarlı varlıklar olarak tanıdığı hayvanlara büyük acılar yaşatacağı konusuna dikkat çekiliyor. 2022 yılının Ekim ayında, çiftlik balıkları için küresel bir sertifikasyon programını denetleyen Su Ürünleri Yetiştiriciliği Yönetim Konseyi (ASC), balıkların "acı, stres ve kaygı" hissedebileceğini kabul ettikten sonra yeni refah kuralları getirme planlarını duyurdu.
OIST ekibi ise, ticarileşme potansiyeli olan ve oldukça da ilgi gördüğünü söyledikleri projelerinin yerel ve küresel kalamar stoğu üzerindeki baskıyı azaltacağı ve Japon tüketicilere sağlıklı, sürdürülebilir deniz ürünleri sunmaya devam edeceği yönünden olaya bakıyor.
Lajbner, yakın zamanda Aquatic Life Institute ve düzinelerce başka hayvan refahı grubu tarafından dile getirilen, kalamar ve diğer etçil hayvanların yetiştirilmesinin, zorlu balıkçılık kaynaklı deniz türlerinin ve insanlık dışı balıkçılık uygulamalarının kullanılmasını gerektireceğine dair eleştirileri de reddediyor.
Araştırmacı, vahşi doğada etobur olan türlerin esaret altında etobur olması gerekmeyeceğini savunuyor. Su ürünleri yemlerinde balık bazlı proteinin bitki bazlı protein ile değiştirilmesinde güçlü bir eğilimin olduğunu ve bu trendin devam etmesinin muhtemel olacağına dikkat çekiyor.
Değişen iklim koşulları, denizlerin ısınması ve aşırı avcılık gibi bazı nedenlerle denizden elde edebildiğimiz mahsüllerin niteliğinde ve niceliğinde meydana gelen düşüşler nedeniyle, özellikle yetiştiricilik yoluyla elde edeceğimiz deniz mahsüllerinin çeşidini arttırmamız bir zorunluluk gibi görünüyor. Kalamar bu türler içinde olabilecek mi, zamanla göreceğiz fakat ilk girişimin yapılmış olduğunu görmek umut verici.
Kaynak: theguardian.com
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder