
Daha önce Danimarka ve Norveç gibi ülkelerdeki su ürünleri sektörünün tarihçesi hakkında bize bilgiler sunan Niels Alsted'in feednavigator.com sitesinde yayınlanan röportajının üçüncü ve son bölümünde somon yetiştiriciliği konusunda dünyada önde gelen ülkelerden birisi olan Şili pazarına girişe, yem standartlarının oluşturulmasına ve balıkçılığın geleceğine dair bilgiler ve öngörüler yer alıyor.
Şili'ye doğru genişleme
Niels Alsted, çalıştığı şirket olan BioMar, Avrupa dışına doğru açılmaya karar verdiğinde Şili tarafındaki genişlemeye katkıda bulundu.
1990'ların sonuydu. Peru ve Şili'ye seyahat ettim, o zaman dünyadaki en büyük balık yemi üreticileriydiler. Oradan nasıl balık yemi alabileceğimizi öğrenmem gerekiyordu ki oranın balık yemi hakkındaki algısı düşüktü fakat vardığımda kalite açısından daha farklı bir resim gördüm. Aynı zamanda Şili'de yetiştiricilik tarafında da bir fırsat gördüm ki bunun için gerekli tüm şartları görebilirdiniz. Bu yüzden yönetim kurulunu ikna ettim ve gitmeye karar verdik.
Bir dizi yanlış başlangıç hataları nedeniyle pazarın geliştirilmesinde zorluklar yaşandı.
Bir şirket bulduk ve yarı yarıya ortak olduk.Bu iş, işi yürütme konusunda farklı kültürlere sahip olduğumuzdan çok uzun sürmedi. Şirketin geri kalanını da çok hızlı bir şekilde devraldık. Şirket borca batık olduğundan bu çok kolay oldu ve somon fiyatları da berbattı. Kolay olmadı ama devam ettik çünkü bir çok küçüktük. Sonunda, iyi insanlar olan yöneticilerimiz vardı, çok çalıştılar ve şirketi başarıyla geliştirdiler. Bu güzel bir hikaye.
BioMar, Şili'de şu anda üç fabrika işletiyor. İki t anesi Puerto Montt yakınlarındaki Pargua'da ve alabalık, koho ve Atlantik somonu için yüksek performans yemleri sağlıyor. Chiloé adasındaki diğer tesis ise öncelikli olarak yine alabalık, koho ve Atlantik somonlarının yavruları için yem ve yüksek katma değerli özel ürünlerin üretimini yapıyor.
Yem standartları
Alsted, daha sonra ASC yem standardına da dahil edilen sürdürülebilir yem kriterlerini destekleme konusunda IFFO RS'in geliştirilmesinin önünü açan tartışmalarda çok aktif rol oynadı.
Uzun bir yoldan geliyoruz çünkü tüm balıkçılık faaliyetleriminiz yarısı sorumlu bir şekilde yönetiliyor; parlatılıyor, kontrol ediliyor ve üçüncü şahıslar tarafından katma değerleniyor. Balık unuyla ilgili sorunların olduğu yerler hala Asya'da. Asya'nın uzun bir yolu var çünkü balıkçılık orada daha karmaşık ve trol balıkçılığı ile karışık halde.
Peru'daki balıkçıları takip etmek daha kolay çünkü sadece bir tür var; hamsi. Örneğin Thailand yada Vietnam'da balık unu bir çok türden yapılıyor. Her türün stok değerlendirmesini bilmeniz gerekiyor ve bu da işi daha karmaşık hale getiriyor.
Bu konuda bir şeyler yapmamız gerekiyor ve IFFO RS, Balıkçılık Geliştirme Programı (FIP) tarafından destekleniyor. Bu balıkçılığı MSC yada IFFO RS standardına şu anda ulaştırmayacak fakat tedarikçilerle çalışmaya başlayarak kötünün de kötüsünü ortadan kaldırmaya ihtiyacımız var.
Endüstri uzun zamandan beri ASC yem standardını bekliyor. Alsted bunun 2019 yazında tamamlanarak yayınlanacağını söylüyor. ASC yem standardındaki büyük fark soya gibi su tabanlı olmayan kaynaklara odaklanması.
Her şeyden önce hiç bir zaman ASC yem standardı olmadı. Önceki yem gereksinimleri ASC yetiştiricilik standardına dahil edilmişti. Buna göre, benim görüşüm ham madde kaynağı ve kullanım kriterleri çok gevşekti ve iyi şekilde kontrol edilmemişti. Bu ASC yem standardı altında değişecek ve yem tedarikçileri denetlenecek. Öncesinde yem fabrikalarından beyanat almak yetiştiricilere kalmıştı fakat şimdi yem üreticilerinin hammaddeleri üzerinde kontrolleri olduğunu kanıtlamaları gerekecek.
Alsted'in başkanlığındaki FEFAC'ın balık yemleri ile ilgili komitesi IFFO RS'in geliştirilmesinde etkili oldu ve GSI yem gücünün bir parçası oldular. Ayrıca ASC yem standardının geliştirilme toplantılarına da katıldı.
STK'ların ve endüstrinin standardın gereklerini anlamak konusunda büyük bir fark yok fakat bunun uygulanması bir engel oluşturuyordu.
Bu bir şeyleri pratik bir şekilde güven altına almakla ilgili, böylece bir standart hiç kimsenin takip etmeyeceği büyük bir bürokrasi canavarı haline gelmez. Bu titiz ama uygulanabilir hale getirmekle ilgilidir.
Algıların değiştirilmesi için STK'larla yapılan tartışmalar ve su ürünleri ile ilgili gerçekleri elde etmek, stokların nasıl değerlendirildiğiyle ilgili iyi bir şeydi. Tabii ki bu sadece bugün yaptığımız şeyle ilgili değil fakat zamanla nasıl geliştirebileceğimizle ilgili. Sürdürülebilirlik çevresel, sosyal ve ekonomik kriterlerle birlikte dikkate alınmalıdır. Çevresel açıdan fantastik bir standarda sahip olabilirsiniz fakat bu kimse için uygun değilse kimse takip etmez ve hiç bir şey elde edemezsiniz.
Yetiştiriciliğin geleceği
Yetiştiriciliğin geleceği ve hastalığın önlenmesi açısından Norveç'teki somon yetiştiricileri çok büyük ve varlıklı olduklarından yeni deniz biti kontrolü teknolojilerine yatırım yapabilir halde. Alsted, taze balık ihtiyacı olduğunu fakat ABD ve Çin'de olduğu gibi somon yetiştirmek için doğal koşulları bulamadığınız koşullarda yetiştiricilik yapmak için kapalı devre su ürünleri yetiştiriciliği sistemlerine ihtiyaç olduğunu söylüyor.
İnteraktif üretim kontrol sistemlerinden yararlanmaya devam ederken Büyük Veri teknolojisi balık yetiştiriciliği sektörüne adapte olacak.
Eminim ki yeni şeyler gelecek fakat bütünüyle ayarları değiştirmeyecek. Balıklar besinlere ihtiyaç duyacak, büyümeye ihtiyaç duyacaklar ve sağlıkla ilgili problemleri olacak. Dünyada hastalıklarla ilgili sorunu olmayan bir hayvan yetiştiriciliği sistemi yok.
Yeni proteinler gibi yeni hammaddeler olacak fakat bunlar nispeten niş olarak kalacak. Hacimsel olarak baktığımızda balık yemleri büyük olasılıkla soya, kolza, buğday ve mısıra dayalı kalmaya devam edecek.
Bununla birlikte Alsted soya proteini yada mısır gluteni konsantresi kullanımını direk olarak soya yada mısırdan elde edilmiş olan maddelere göre daha sürdürülebilir bir çözüm olarak görüyor. Bununla ilgili neler olacağını göreceğiz. Bu yüzden özel üretim ürünler ve enzimler daha da önemli hale gelecek.
Balık unu açısından da kişiselleştirilmiş ürünlere eğilimin gerçekleştiğini görüyorum. Balık unu standart bir üründür. 1950'lerden beri raflarda var halen kahverengi bir toz. Tabii ki biraz daha farklı çeşitlerde elde edebilirsiniz ancak gelecekte bazı balık unu bileşenlerinin amino asit içeriğinin ötesinde daha fazla önem verileceğinden eminim. Bugün balık yağları DHA ve EPA bileşenleri temelinde işlem görüyor ki aynı şeyin balık unu ile de olacağını düşünüyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder