2050 yılında denizlerde balıktan ağır plastik olacak

Dünya çapında, çevre alanında çalışan 180 uzmanın görüşlerine dayanan Ellen MacArthur Vakfı tarafından yayınlanan raporda okyanuslardaki plastik kirliliği ve bu kirliliğin boyutlarına dikkat çekiliyor.

Dünya Ekonomik Forumu tarafından yayınlanan bir rapor, eğer önlem alınmazsa dünya denizlerini kirleten plastik atıkların miktarının 2050 yılında aynı denizde yaşayan balıkların toplam ağırlığından daha fazla olacağına dikkat çekiyor. MacArthur Vakfı tarafından hazırlanan rapor çevre alanında çalışan 180 uzman bilim insanının görüşlerine dayanıyor ve plastik kirliliğinin etkilerine karşı toplumda bir bilinçlendime ve uyandırma etkisi yaratmayı umuyor.

Güncel tahminlere göre okyanuslarda hali hazırda 150M metrik tonluk plastik atık bulunuyor. Eğer insanlar bugünkü hızda plastik üretmeye devam ederse 2025 yılında her üç ton balık ağırlığına karşı 1 ton plastik atıklar denizlerde olacak ve 2050 yılında da denizlerdeki plastik madde miktarı balıkların ağırlığından daha fazla olacak. Bunu daha iyi anlamak ve algılayabilmek için basite indirgediğimizde karşımıza her dakika bir çöp kamyonu kadar plastiğin denizlerle buluştuğu çıkıyor.



Son 5 yılda 20 kat artmış olmakla birlikte 2014 yılındaki küresel plastik üretimi miktarı 343 Milyon tona ulaştı. Önümüzdeki 20 yıl için öngörülen plastik üretimi miktarı çevre için pek aydınlık bir gelecek vaadetmiyor; ilk 20 yılda 2; 2050 yılına kadar da sektörün 4 kat büyüyeceği düşünülüyor. Bu artışın temel sebebi ise aslında çok basit; plastikleri etkili bir şekilde yeniden kullanamıyoruz. Raporda dikkat çeken bir diğer önemli başlık ise plastik atıkların toplandığı alanlardan kaçan plastik maddelerinin miktarı. Global ölçekte %32 gibi büyük bir oran, plastiklerin doğrudan sulara karıştığı oranı temsil ediyor.

%50'den fazlası geri dönüşüme katılabilmiş olan demir, çelik ve kağıt aksine plastiklerin geri dönüşümü üzerine tutulan kayıtlar da zayıf. Raporda yayınlanan bir istatistik, tüketimde kullanılan plastiklerin %95 gibi çok büyük bir oranının tek kullanımlık ambalajlar olduğunu ve bunun $120B ekonomik kayıba neden olduğunu ortaya koyuyor. Okyanuslar içinse bu maliyet kat be kat daha fazla. Çünkü sulara karışmış olan plastik maddeler sudaki canlılar tarafından besin sanılarak tüketiliyor ve bu durum onların ölümü ile sonuçlanıyor. Deniz canlıların ölümü demek popülasyonların tehlikeye girmesi ve su ekosisteminin sonunun gelmesi demek. Kaldı ki sudaki plastik çözünmesinin yüzlerce yıl sürdüğünü ve toksik etkilerini düşünürsek, plastiklerin su ortamından tamamen ve etraflarına zarar vermeden yok olması neredeyse hiç sürdürülebilir değil.



2050 yılında denizlerdeki plastik miktarının balıklardan fazla olacağı öngörüsünün tek destek kaynağı aşırı su kirliliği değil, aynı zamanda dünya denizlerindeki aşırı avcılığın da bu sonuçta etkisi büyük. Dünya Doğal Hayatı Koruma Fonu (WWF)'nin yayınladığı bir makaleye göre halihazırda dünyadaki avlanabilir su ürünlerinin %53'lük oranı halihazırda sömürüldü ve bu hızla gidildiği taktirde - herhangi bir önlem alınmazsa- 2048 yılında dünya sularında kalan diğer su ürünleri türlerinin çöküşü öngörülüyor.

Büyük ölçekli kirliliğin ve aşırı avcılığın üstesinden kolaylıkla gelinemeyecek gibi görünüyor fakat büyük ölçekli çözüme ulaşmak için bireysel olarak alabileceğimiz önlemler ve çözümler var. Halihazırda dünya denizlerinin yalnızca %4'ü özel alan statüsünde korunmaktadır ve bu oranın arttırılması stokların toparlanmasını sağlamak adına büyük önem taşımaktadır. Ayrıca daha iyi bir balıkçılık yönetimi ile sürdürülebilir balıkçılık yöntemleri ile var olan kuralların daha etkin kullanımı da bu süreçlerin yavaşlatılması ve etkilerinin geriye dönmesi için çok önemli uygulamalardır.

Her ne kadar su ürünlerini tüketmeyi tamamen bırakmak kesin ve etkili bir çözüm gibi dursa da bu gerçekleşmeyecek bir hayaldir. Fakat çözüm sürdürülebilir kaynaklardan elde edilmiş kaynaklardan ve türlerle kısıtlamaktan geçiyor olabilir. İşin plastik kullanımı boyutlarına baktığımızda ise alabileceğimiz bireysel önlemler arasında plastik ürün ve ambalajların kullanımını azaltmaktan ve mümkünse plastiklerin kullanımını tamamen kaldırmak sayılabilir.

Ellen MacArthur Vakfı plastik kirliliği sorunun aşılması için plastik üreticileri ve uluslararası politika arasında geniş kapsamlı bir işbirliği çağrısı yapıyor. Plastik talebini ve dolayısıyla denizlere bırakılan plastik miktarını azaltmak için paketleme alışkanlığı ve davranışlarında köklü bir değişiklik gerekiyor. Özellikle daha kolay geri dönüştürülebilen plastikler biyolojik kökenli plastiklerin geliştirilmesi bu aşamada önemli görülüyor.

WWF tarafından yayınlanan raporu okumak için tıklayın.

Scubadiverlife.com adresindeki yazıdan Türkçe'ye adapte edilmiştir.



Plastik atıkların ekoloji üzerine etkisi yalnızca bu iki görüşten ibaret değil. Özellikle içsulardaki ve denizlerdeki plankterler mikropartikül plastik maddeleri; bazı balıklar ise suya karışan elyafları yiyor ve bu maddeler besin zinciri sayesinde tüketilebilir su ürünlerinin bünyelerine kadar giriyor.

İşin bir de tüketilebilir su ürünlerinden hariç olarak ekolojik yaşam üzerine etkisi var. Toksik etkileri ile su içinde ölü bölgeler oluşturarak su altı yaşamını kısıtlarken büyük miktarlardaki atığın su yüzeyini kapmalasıyla suyun içindeki çözünmüş gaz dengesini de bozuyor ve gölgeleme ile su altı çayırlarının güneşlenmesini de kısıtlıyor. Ayrıca tür taşınımına aracılık etmesiyle istilacı türlerin doğal su akışlarıyla yer değiştirmesinin de sorumluları arasında...

Yorum yap