Dünyanın bu tarafında pek önemsemesek de, tükettikleri yiyeceklerin kökenlerini araştıran ve bu köken hakkında bilgi sahibi olmak isteyen kişiler tarafından gıda sektörüne dair yeni talepler ortaya çıkıyor. Aldıkları su ürünlerinin kökenleri hakkında detaylı bilgi sahibi olmak, bilinçli tüketicilerin beslenme alışkanlıkları içinde önem verdikleri başlıca kriterler arasına giriyor. Su ürünleri etiketleri her geçen gün daha fazla önem kazanıyor.
Türkiye pazarına sunulan su ürünlerinin üzerinde yer alan etiketlerle yeni yeni karşılaşmaya başladık. Ürünlerin elde edildikleri yerler başta olmak üzere, yetiştirilme metodlarından satıldığı tezgaha gelene kadarki aşamaları da takip edebildiğimiz QR kodlu sistemler var fakat bu tek başına yeterli değil. Bir yandan da, etiketlerin üzerinde yazan başlıkların ne olduğunu, neyi tanımladığını, ne olup ne olmadıklarını da iyi bir şekilde algılayabilmek gerekiyor. İşte bu aşamada, farklı tanımlamaları olan farklı başlıklar devreye giriyor.
Bizim pazarımız için bu etiketler çok yeni ve henüz yaygın değil. Avrupa, Amerika ve Uzakdoğu'ya ihracat yapan bazı şirketler, farkındalık ve şeffaflık yaratabilmek için Türkiye pazarına sürdükleri ürünlerin üzerine de ihracat etiketlerinden basıyor. Bu etiketleme metodu, gelecekte öyle yada böyle su ürünleri ve diğer gıda ürünleri üzerinde illaki yer alacak önemli bir detay haline geliyor. Şimdiden etiketleri tanımaya ve onların anlamını öğrenmeye vakit ayırmak iyi bir fikir olabilir.
[dbc_accordion]
[dbc_spoiler style="fancy" title="GDO"]GDO’nun açılımı “genetiği değiştirilmiş organizma”dır. Genetik mühendisliğinin kullanımı ile genetiği değiştirilmiş organizmaları kapsamaktadır. Gıda dünyası söz konusu olduğunda bu durum genellikle bitkiler için geçerlidir ve bitkilere bazı özelliklerin eklenmesi yada bitkilerden istenmeyen özelliklerin çıkarılması için yapılmaktadır. Örneğin bitkilerin daha hızlı büyümesi yada haşerelere yada hastalıklara karşı dirençlerinin arttırılması gibi. Laboratuvar ortamında yapılan bu işlem, tüketilmek üzere pazara sunulacak bir ürünün doğal ıslahla gerçekleştirmesini beklemekten daha kısa sürede sonuç vermektedir. Amerika’da geçtiğimiz yıl FDA onayını alan ilk genetiği değiştirilmiş somon, genetiği ile oynanmamış olan somona göre daha hızlı büyüyüp çevreye karşı daha dirençli hale gelmiştir. Somonun aksine, genetiği modifiye edilmiş olan sebzelerin çoğu doğrudan tüketilmez, tüketilenler o sebzelerden dönüşen soya ve mısır gibi ürünlerdir.[/dbc_spoiler]
[dbc_spoiler style="fancy" title="Organik"]Gıdanın herhangi bir sentetik pestisit yada kimyasal nitelikli gübre kullanılmadan yetiştirildiğini göstermektedir. Yani, eski usul yetiştiricilik denebilir. Organik yetiştiricilik yapan çiftçilerin hükümetler tarafından verilmiş sertifikalara sahip olması ve bazı kurallara uyması gerekir. Amerika’da organik yetiştiricilik yapmak isteyen çiftçiler için Tarım Bakanlığı tarafından yürütülen bir Ulusal Organik Programı vardır. Türkiye’de ise 5262 No’lu Organik Tarım Kanunu, ülke içindeki organik tarım kriterlerini belirlemektedir.
Organik yetiştiricilik metodu ile elde edilen gıdaların fiyatı, diğer yöntemlerle elde edilmiş olanlara oranla daha pahalıdır. Çünkü daha uzun süre içinde geleneksel tarıma göre daha az miktarda ürün elde edilmektedir. Organik tarım ürünlerini tercih eden ve organik tarımı destekleyen tüketiciler, organik ürünlerin kimyasallardan ve potansiyelleri barındırmadığını bilerek daha iyi bir tat ve huzur için para harcadıklarını belirtiyor. Organik su ürünleri yetiştiriciliği, FAO ve AB tarafından bir yetiştiricilik metodu olarak kabul edilmiş, Almanya ve Hollanda'da somon, Avusturalya'da karides ve midye, Ekvador'da ise karides organik olarak yetiştirilmeye başlanmıştır.[/dbc_spoiler]
[dbc_spoiler style="fancy" title="Adil ticaret"]Daha çok gelişmekte olan ülkelerden elde edilmiş olan tarım ürünlerinin üzerinde bulunan bu etiket, işçi haklarına odaklanır. Genel olarak yapılmış bir tanımı olmasa da, tarımı yapılan ürünü üreten üreticinin göreceli olarak daha az sömürüldüğü ve tarım aktivitesi sırasında çevreye verilen zararın azaltılmaya çalışıldığı şeklinde tanımlanabilir. Adil ticaret sertifikasını taşıyan üreticilerin çocuk işçi çalıştırması yasaklanır ve bu işletmelerde çalışanların tümünün ücretli bir yaşam sürdürdüğü garanti altına alınır. Adil ticaret sertifikasına sahip ürünleri aldığınızda, ürünleri üreten kişilerin ticari sömürü altında olmadığını varsayabilirsiniz fakat yine de araştırmak size kalmış.[/dbc_spoiler]
[dbc_spoiler style="fancy" title="Yakalama-yetiştirme"]Bu etiket tamamen su ürünlerinde kullanılır ve tanımları oldukça açıktır. Yabani yakalama etiketini taşıyan su ürünleri denizlerden, göllerden yada nehirlerden yakalanmıştır. Yetiştirme etiketini taşıyanlar ise havuzlar, kafesler ve kanallarda yetiştirilmiş olan su ürünleridir. Bununla birlikte, doğal ortama bırakılmak amacıyla yetiştirilmiş ve daha sonra salınmış su ürünlerinin durumu hakkında bazı belirsizlikler vardır.
Yabani yakalama metodu ile elde edilmiş su ürünlerinin daha sağlıklı oldukları yaygın bir düşüncedir çünkü çiftlik balıklarından daha uzun yaşarlar ve farklı besin yelpazesi ile beslenirler. Fakat vahşi avlama metodları, bazen çevreye daha çok zarar verebilmektedir. Doğal üreme, beslenme ve göç alanlarına zarar veren ağlar ve ekipmanlar telafisi zor çevre hasarları yaratmakta ve vahşi ortamda yaşayan canlıların geleceğini tehdit etmektedir.
FDA’nın yaptığı bazı araştırmalar, çiftliklerde yetiştirilen somonların doğal ortamdan avlananlara göre daha az protein ve daha fazla yağ içeriğini ortaya koymakla birlikte 2006 yılında yayınlanan Tüketici Raporları çalışması, Amerika pazarındaki somonların neredeyse yarısının yanlış etikete sahip olduğunu gösteriyor. Son olarak, kar amacı gütmeyen okyanus koruma organizasyonu Oceana tarafından yapılan bir araştırma ise 2010 ile 2012 yılları arasında alınan somonların da yanlış etiketlendiğini tespit etti.
Su ürünleri tedariği sektöründe iyi gelişmeler olmuyor değil; pek çok tedarikçi sürdürülebilirlik ve şeffaflık konusunda adım attı. Sürdürülebilir kaynaklardan elde edilmiş su ürünlerini tükettiğinizden emin olmak için Marine Stewardship Council - MSC etiketini aramakla işe başlayabilirsiniz.
Doğru zamanda doğru su ürünlerini tüketmek için, su ürünlerini aldığınız tezgahlarda yada tüketeceğiniz restorandaki kişilere soru sormakla başlayabilirsiniz. Tüketmek istediğiniz balığın mevsimi mi, ne zaman çiftleşirler hangi boyda avlanmalarına izin vardır? Bu gibi konularda artık Tarım Bakanlığı’nın kontrol edilebilir kaynakları var. Sizin, tükettiğiniz su ürünleriyle ilgili soru sormanız dahi, satıcıların bilinç ve ilgi düzeylerini yükseltir.[/dbc_spoiler]
[dbc_spoiler style="fancy" title="Geleneksel"]Organik tarımın tam tersi olarak tanımlanabilecek olan geleneksel yetiştiricilikte gıdalar çeşitli gübrelerin ve böcek / parazit öldürücülerin kullanımı ile yetiştirilir. Konvensiyonel yetiştiricilik ile elde edilmiş ürünler daha uzun sürede yetişir ve organik tarımla elde edilmiş olan ürünlere göre göreceli olarak, birim zamanda daha fazla ürün alınabildiği için daha ucuzdur. Eğer organik metodlarla yetiştirilmiş bir ürünün tadını bilmezseniz, geleneksel tarımla elde edilmiş bir ürünün tadını sorun etmezsiniz.[/dbc_spoiler]
[dbc_spoiler style="fancy" title="Otçul besleme - Grass Feed"]Genellikle büyükbaş ve küçükbaş hayvanların etlerinin etikletlerinde karşılaşılan bu etiketin anlamı, hayvanın büyütülürken her aşamada bitkisel kaynaklardan elde edilen yemlerle beslendiğidir. Bu tür beslemede kullanılan bitkisel kaynaklar soya ve mısır başta olmak üzere çeşitli tahıllardır. Bitkisel kaynaklarla beslenmiş hayvanların etleri daha az yağlıdır ve bu durum hayvansal kaynaklı yemlerle beslenmiş hayvanların yağlı etlerinden daha sağlıklı kabul edilmektedir. Otçul kaynaklarla beslenen hayvanların büyümesi ve pazara sunulması geleneksel yetiştiricilik metodlarına göre daha zordur ve haliyle pazar fiyatları daha da pahalıdır. Hayatlarının herhangi bir evresinde sadece otçul kaynaklarla beslenmiş olan hayvanlar da bu etiketle etiketlenebilir fakat emin olmak için eğer Amerika’daysanız American Grass Feed etiketini aranabilir.
Su ürünlerinin beslenmesine baktığımızda, özellikle balık yemlerinde şu an için tamamen bitkisel besin kaynaklarına yer veremiyoruz. Her şeyden önce, balıkların kendi doğalarında etçil beslenme alışkanlığı var. Ticari olarak piyasaya verilme kaygısı taşınmazsa eğer, su ürünleri elbette ki yalnızca tahıllarla ve tahıllardan elde edilmiş maddelerle beslenebilir ama bu sefer, talep edilen besin dengesi sağlanamaz ve büyütme işlemi çok uzar. Su ortamının kendi dinamikleri ve balıkların ihtiyaç duyduğu maddelerin tümü şu an için tamamen bitkisel besinlerden sağlanamıyor fakat bu, gelecekte su ürünlerinde de Grass Feed etiketi olmayacağı anlamına gelmiyor.[/dbc_spoiler]
[dbc_spoiler style="fancy" title="Doğal"]Doğal, her ne kadar “doğada var olan” yada “doğadan” olarak tanımlansa da, ürünlerin üzerlerinde yer alan “doğal” etiketi, içi boşaltılan kavramların başında geliyor. Dünya üzerindeki hemen hemen her gıda ürünü, insanlar tarafından az yada çok değiştirildi ve bu durum, onların “doğal” olup olmadığını sorgulamaya itiyor.[/dbc_spoiler]
[dbc_spoiler style="fancy" title="Yerel"]Pazara sunulmuş olan ürünler eğer sunulan yerlere yakın yerlerdeki yetiştiricilerden tedarik ediliyorsa bu etiketi taşımaktadır. Bu yakınlık tanımı, ülkelere ve bölgelere göre değişiklik gösteren bir yarıçapta olabilir, örneğin 20km yada 150km gibi.
Yerel gıdanın destekçileri, küresel ölçüde gıda tedariğinin çevreye olan etkilerini azalttığını iddia ediyor ve yerel gıdanın daha lezzetli olduğunu savunuyor. Ayrıca yerel çiftçileri desteklemek adına da önemli görülüyor. Çoğunlukla daha uzak mesafelere aynı tazelikte sehayat etmesi gereken gıdaları seyahat süresince korumak ve saklamak için daha fazla enerji harcanır ve dolayısıyla daha fazla sera gazı açığa çıkar.
Her ne kadar enerji verimliliği yönünden iyi bir seçenek gibi görülse de, bazen yerel üretim maliyeti ithal etmekten daha pahalıya malolabilir. Soğuk iklimlerde ılık ve sıcak iklimde yetişen gıdaları tedarik etmek için yada sıcak iklimlerde soğuk iklimde yetişen balıkları elde etmek için (örneğin Ekvator kuşağında somon) harcanan enerji, ithalat sırasında harcanandan daha fazla olabilir. Ayrıca mevsimlere bağlı olarak, yerel üretimde pazara sunulan çeşit sayısında bir kısıtlama meydana getirebilir.[/dbc_spoiler]
[/dbc_accordion]

Bir kısmı Türkiye pazarında da kendine kolaylıkla yer bulabilecek olan etiketlerin detaylandırdığı üretim metodlarının kendilerine has artıları ve eksileri olmakla birlikte metodların neticesinde ortaya çıkmış olan ürünlerin çeşitli sosyal ve ekonomik şartlar altında kendi alıcıları daima olacak. Burada önemli olan, doğru şartlar altında etik olarak doğru şekilde ürünleri etiketleyebilmek ve tüketicileri bu etiketleri doğru şekilde okumaya teşvik edebilmek.
CSMonitor.com sitesinde yer alan bir makaleden yola çıkılarak hazırlanmıştır.
Türkiye pazarına sunulan su ürünlerinin üzerinde yer alan etiketlerle yeni yeni karşılaşmaya başladık. Ürünlerin elde edildikleri yerler başta olmak üzere, yetiştirilme metodlarından satıldığı tezgaha gelene kadarki aşamaları da takip edebildiğimiz QR kodlu sistemler var fakat bu tek başına yeterli değil. Bir yandan da, etiketlerin üzerinde yazan başlıkların ne olduğunu, neyi tanımladığını, ne olup ne olmadıklarını da iyi bir şekilde algılayabilmek gerekiyor. İşte bu aşamada, farklı tanımlamaları olan farklı başlıklar devreye giriyor.
Bizim pazarımız için bu etiketler çok yeni ve henüz yaygın değil. Avrupa, Amerika ve Uzakdoğu'ya ihracat yapan bazı şirketler, farkındalık ve şeffaflık yaratabilmek için Türkiye pazarına sürdükleri ürünlerin üzerine de ihracat etiketlerinden basıyor. Bu etiketleme metodu, gelecekte öyle yada böyle su ürünleri ve diğer gıda ürünleri üzerinde illaki yer alacak önemli bir detay haline geliyor. Şimdiden etiketleri tanımaya ve onların anlamını öğrenmeye vakit ayırmak iyi bir fikir olabilir.
[dbc_accordion]
[dbc_spoiler style="fancy" title="GDO"]GDO’nun açılımı “genetiği değiştirilmiş organizma”dır. Genetik mühendisliğinin kullanımı ile genetiği değiştirilmiş organizmaları kapsamaktadır. Gıda dünyası söz konusu olduğunda bu durum genellikle bitkiler için geçerlidir ve bitkilere bazı özelliklerin eklenmesi yada bitkilerden istenmeyen özelliklerin çıkarılması için yapılmaktadır. Örneğin bitkilerin daha hızlı büyümesi yada haşerelere yada hastalıklara karşı dirençlerinin arttırılması gibi. Laboratuvar ortamında yapılan bu işlem, tüketilmek üzere pazara sunulacak bir ürünün doğal ıslahla gerçekleştirmesini beklemekten daha kısa sürede sonuç vermektedir. Amerika’da geçtiğimiz yıl FDA onayını alan ilk genetiği değiştirilmiş somon, genetiği ile oynanmamış olan somona göre daha hızlı büyüyüp çevreye karşı daha dirençli hale gelmiştir. Somonun aksine, genetiği modifiye edilmiş olan sebzelerin çoğu doğrudan tüketilmez, tüketilenler o sebzelerden dönüşen soya ve mısır gibi ürünlerdir.[/dbc_spoiler]
[dbc_spoiler style="fancy" title="Organik"]Gıdanın herhangi bir sentetik pestisit yada kimyasal nitelikli gübre kullanılmadan yetiştirildiğini göstermektedir. Yani, eski usul yetiştiricilik denebilir. Organik yetiştiricilik yapan çiftçilerin hükümetler tarafından verilmiş sertifikalara sahip olması ve bazı kurallara uyması gerekir. Amerika’da organik yetiştiricilik yapmak isteyen çiftçiler için Tarım Bakanlığı tarafından yürütülen bir Ulusal Organik Programı vardır. Türkiye’de ise 5262 No’lu Organik Tarım Kanunu, ülke içindeki organik tarım kriterlerini belirlemektedir.
Organik yetiştiricilik metodu ile elde edilen gıdaların fiyatı, diğer yöntemlerle elde edilmiş olanlara oranla daha pahalıdır. Çünkü daha uzun süre içinde geleneksel tarıma göre daha az miktarda ürün elde edilmektedir. Organik tarım ürünlerini tercih eden ve organik tarımı destekleyen tüketiciler, organik ürünlerin kimyasallardan ve potansiyelleri barındırmadığını bilerek daha iyi bir tat ve huzur için para harcadıklarını belirtiyor. Organik su ürünleri yetiştiriciliği, FAO ve AB tarafından bir yetiştiricilik metodu olarak kabul edilmiş, Almanya ve Hollanda'da somon, Avusturalya'da karides ve midye, Ekvador'da ise karides organik olarak yetiştirilmeye başlanmıştır.[/dbc_spoiler]
[dbc_spoiler style="fancy" title="Adil ticaret"]Daha çok gelişmekte olan ülkelerden elde edilmiş olan tarım ürünlerinin üzerinde bulunan bu etiket, işçi haklarına odaklanır. Genel olarak yapılmış bir tanımı olmasa da, tarımı yapılan ürünü üreten üreticinin göreceli olarak daha az sömürüldüğü ve tarım aktivitesi sırasında çevreye verilen zararın azaltılmaya çalışıldığı şeklinde tanımlanabilir. Adil ticaret sertifikasını taşıyan üreticilerin çocuk işçi çalıştırması yasaklanır ve bu işletmelerde çalışanların tümünün ücretli bir yaşam sürdürdüğü garanti altına alınır. Adil ticaret sertifikasına sahip ürünleri aldığınızda, ürünleri üreten kişilerin ticari sömürü altında olmadığını varsayabilirsiniz fakat yine de araştırmak size kalmış.[/dbc_spoiler]
[dbc_spoiler style="fancy" title="Yakalama-yetiştirme"]Bu etiket tamamen su ürünlerinde kullanılır ve tanımları oldukça açıktır. Yabani yakalama etiketini taşıyan su ürünleri denizlerden, göllerden yada nehirlerden yakalanmıştır. Yetiştirme etiketini taşıyanlar ise havuzlar, kafesler ve kanallarda yetiştirilmiş olan su ürünleridir. Bununla birlikte, doğal ortama bırakılmak amacıyla yetiştirilmiş ve daha sonra salınmış su ürünlerinin durumu hakkında bazı belirsizlikler vardır.
Yabani yakalama metodu ile elde edilmiş su ürünlerinin daha sağlıklı oldukları yaygın bir düşüncedir çünkü çiftlik balıklarından daha uzun yaşarlar ve farklı besin yelpazesi ile beslenirler. Fakat vahşi avlama metodları, bazen çevreye daha çok zarar verebilmektedir. Doğal üreme, beslenme ve göç alanlarına zarar veren ağlar ve ekipmanlar telafisi zor çevre hasarları yaratmakta ve vahşi ortamda yaşayan canlıların geleceğini tehdit etmektedir.
FDA’nın yaptığı bazı araştırmalar, çiftliklerde yetiştirilen somonların doğal ortamdan avlananlara göre daha az protein ve daha fazla yağ içeriğini ortaya koymakla birlikte 2006 yılında yayınlanan Tüketici Raporları çalışması, Amerika pazarındaki somonların neredeyse yarısının yanlış etikete sahip olduğunu gösteriyor. Son olarak, kar amacı gütmeyen okyanus koruma organizasyonu Oceana tarafından yapılan bir araştırma ise 2010 ile 2012 yılları arasında alınan somonların da yanlış etiketlendiğini tespit etti.
Su ürünleri tedariği sektöründe iyi gelişmeler olmuyor değil; pek çok tedarikçi sürdürülebilirlik ve şeffaflık konusunda adım attı. Sürdürülebilir kaynaklardan elde edilmiş su ürünlerini tükettiğinizden emin olmak için Marine Stewardship Council - MSC etiketini aramakla işe başlayabilirsiniz.
Doğru zamanda doğru su ürünlerini tüketmek için, su ürünlerini aldığınız tezgahlarda yada tüketeceğiniz restorandaki kişilere soru sormakla başlayabilirsiniz. Tüketmek istediğiniz balığın mevsimi mi, ne zaman çiftleşirler hangi boyda avlanmalarına izin vardır? Bu gibi konularda artık Tarım Bakanlığı’nın kontrol edilebilir kaynakları var. Sizin, tükettiğiniz su ürünleriyle ilgili soru sormanız dahi, satıcıların bilinç ve ilgi düzeylerini yükseltir.[/dbc_spoiler]
[dbc_spoiler style="fancy" title="Geleneksel"]Organik tarımın tam tersi olarak tanımlanabilecek olan geleneksel yetiştiricilikte gıdalar çeşitli gübrelerin ve böcek / parazit öldürücülerin kullanımı ile yetiştirilir. Konvensiyonel yetiştiricilik ile elde edilmiş ürünler daha uzun sürede yetişir ve organik tarımla elde edilmiş olan ürünlere göre göreceli olarak, birim zamanda daha fazla ürün alınabildiği için daha ucuzdur. Eğer organik metodlarla yetiştirilmiş bir ürünün tadını bilmezseniz, geleneksel tarımla elde edilmiş bir ürünün tadını sorun etmezsiniz.[/dbc_spoiler]
[dbc_spoiler style="fancy" title="Otçul besleme - Grass Feed"]Genellikle büyükbaş ve küçükbaş hayvanların etlerinin etikletlerinde karşılaşılan bu etiketin anlamı, hayvanın büyütülürken her aşamada bitkisel kaynaklardan elde edilen yemlerle beslendiğidir. Bu tür beslemede kullanılan bitkisel kaynaklar soya ve mısır başta olmak üzere çeşitli tahıllardır. Bitkisel kaynaklarla beslenmiş hayvanların etleri daha az yağlıdır ve bu durum hayvansal kaynaklı yemlerle beslenmiş hayvanların yağlı etlerinden daha sağlıklı kabul edilmektedir. Otçul kaynaklarla beslenen hayvanların büyümesi ve pazara sunulması geleneksel yetiştiricilik metodlarına göre daha zordur ve haliyle pazar fiyatları daha da pahalıdır. Hayatlarının herhangi bir evresinde sadece otçul kaynaklarla beslenmiş olan hayvanlar da bu etiketle etiketlenebilir fakat emin olmak için eğer Amerika’daysanız American Grass Feed etiketini aranabilir.
Su ürünlerinin beslenmesine baktığımızda, özellikle balık yemlerinde şu an için tamamen bitkisel besin kaynaklarına yer veremiyoruz. Her şeyden önce, balıkların kendi doğalarında etçil beslenme alışkanlığı var. Ticari olarak piyasaya verilme kaygısı taşınmazsa eğer, su ürünleri elbette ki yalnızca tahıllarla ve tahıllardan elde edilmiş maddelerle beslenebilir ama bu sefer, talep edilen besin dengesi sağlanamaz ve büyütme işlemi çok uzar. Su ortamının kendi dinamikleri ve balıkların ihtiyaç duyduğu maddelerin tümü şu an için tamamen bitkisel besinlerden sağlanamıyor fakat bu, gelecekte su ürünlerinde de Grass Feed etiketi olmayacağı anlamına gelmiyor.[/dbc_spoiler]
[dbc_spoiler style="fancy" title="Doğal"]Doğal, her ne kadar “doğada var olan” yada “doğadan” olarak tanımlansa da, ürünlerin üzerlerinde yer alan “doğal” etiketi, içi boşaltılan kavramların başında geliyor. Dünya üzerindeki hemen hemen her gıda ürünü, insanlar tarafından az yada çok değiştirildi ve bu durum, onların “doğal” olup olmadığını sorgulamaya itiyor.[/dbc_spoiler]
[dbc_spoiler style="fancy" title="Yerel"]Pazara sunulmuş olan ürünler eğer sunulan yerlere yakın yerlerdeki yetiştiricilerden tedarik ediliyorsa bu etiketi taşımaktadır. Bu yakınlık tanımı, ülkelere ve bölgelere göre değişiklik gösteren bir yarıçapta olabilir, örneğin 20km yada 150km gibi.
Yerel gıdanın destekçileri, küresel ölçüde gıda tedariğinin çevreye olan etkilerini azalttığını iddia ediyor ve yerel gıdanın daha lezzetli olduğunu savunuyor. Ayrıca yerel çiftçileri desteklemek adına da önemli görülüyor. Çoğunlukla daha uzak mesafelere aynı tazelikte sehayat etmesi gereken gıdaları seyahat süresince korumak ve saklamak için daha fazla enerji harcanır ve dolayısıyla daha fazla sera gazı açığa çıkar.
Her ne kadar enerji verimliliği yönünden iyi bir seçenek gibi görülse de, bazen yerel üretim maliyeti ithal etmekten daha pahalıya malolabilir. Soğuk iklimlerde ılık ve sıcak iklimde yetişen gıdaları tedarik etmek için yada sıcak iklimlerde soğuk iklimde yetişen balıkları elde etmek için (örneğin Ekvator kuşağında somon) harcanan enerji, ithalat sırasında harcanandan daha fazla olabilir. Ayrıca mevsimlere bağlı olarak, yerel üretimde pazara sunulan çeşit sayısında bir kısıtlama meydana getirebilir.[/dbc_spoiler]
[/dbc_accordion]

Bir kısmı Türkiye pazarında da kendine kolaylıkla yer bulabilecek olan etiketlerin detaylandırdığı üretim metodlarının kendilerine has artıları ve eksileri olmakla birlikte metodların neticesinde ortaya çıkmış olan ürünlerin çeşitli sosyal ve ekonomik şartlar altında kendi alıcıları daima olacak. Burada önemli olan, doğru şartlar altında etik olarak doğru şekilde ürünleri etiketleyebilmek ve tüketicileri bu etiketleri doğru şekilde okumaya teşvik edebilmek.
CSMonitor.com sitesinde yer alan bir makaleden yola çıkılarak hazırlanmıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder