Hangi su ürünleri en iyi Omega 3 kaynağı?

Vücudunuzun ihtiyaç duyduğu mükemmel Omega 3’ü su ürünlerini tüketerek almanız önemlidir fakat dikkat çekici bir tehlike haline dönüşen ağır metaller ve ağır metal atıkları bugün pek çok tüketilebilir balık türünün bünyesine girmiş vaziyette. Bu kontaminasyonun (bulaşmanın) neticesinde, dünya çapında pek çok Omega 3 üreticisi, bilinç seviyesi günden güne artan müşterilerinin talepleri doğrultusunda alternatif kaynakların peşine düşüyor ve alternatif su ürünlerini Omega 3 kaynağı olarak kullanmaya başlıyor.

Omega 3 kaynağı olarak sunulabilen alternatif su ürünlerinin başında kril geliyor. Dikkat çekici Omega 3 kalite profiline ve değerine sahip olan kril, önümüzdeki dönemlerde Omega 3 eldesi için önemli bir pozisyona gelebilir mi?

Günümüzde, yaygın olarak Omega 3 eldesi yağlı, derin sularda yaşayan, yetiştiricilik yada avcılık yoluyla elde edilmiş somonlardan yada diğer balıklardan elde ediliyor. Omega 3’ün elde edildiği bu türlere en iyi örnekler ise trança, ringa, uskumru ailesi balıkları, somongiller, sardalyagiller, morina ve ton balıkları. Çok ekstem koşullarda ise bazı köpekbalıkları ve balinalardan da balık yağı elde edilebiliyor.

Kril ise Antartika’nın soğuk ve el değmemiş sularında yaşayan, karidese benzeyen bir kabuklu su ürünü. Suyun içinde yüzer halde bulunan planktonla besleniyor.


Değerli Omega 3 profili


Balıklardan elde edilmiş olan yağların yaklaşık %30’unun Omega 3 olması gerçekten kayda değer bir rakam, fakat elde edilen bu yağın krilden elde edilmiş olan Omega 3’e göre daha az antioksidan olduğu, daha kolay okside olduğu ve kokuşabildiği gözlenmiştir. Krilden elde edilmiş yağın ise ortalama %14’ünün Omega 3 olmasının yanında, yağın içeriğinin kalitesinin daha farklı ve yüksek olduğu görülmüştür. Kril kaynaklı yağ asitlerinin fosfolipid yapısı, emilim için daha uygundur. Yani, hücre tarafından daha kolay emilimi sağlanır. Bu oran ortalama 48 kat daha fazladır.

Yapılan araştırmalar, kril kaynaklı Omega 3 yağının balık kaynaklı olanlara göre 300 kez daha fazla antioksidan A ve E vitamini gücüne, 47 kat daha fazla lutein olduğunu ve 34 kat daha fazla koenzim Q10 gücüne sahip olduğunu göstermektedir.

Sürdürülebilir Omega 3 tedariği


1950 yılların ortalarında başlayan geniş ölçekli su ürünleri avcılığı, dünya denizlerinde yer alan balık popülasyonlarının %90 gibi bir oranı avlama yoluyla denizlerden çekti. Bugün dahi, ortalama su ürünleri avcılık kotaları, bilim insanlarının türlerin soylarının kurtarılması için belirlenen orandan %15 ile %30 arasında daha fazla. Soyu tehdit altında olmayan türlerin kota dışı avcılık katsayıları ise ortalama %100 daha fazla. Bu da, her an yeni türlerin soylarının tehlikeye girebileceğine işaret ediyor. Sucuk kökenli Omega 3 eldesinde, alternatif ve sürdürülebilir kaynakların bulunmasının gereği günden güne artıyor.

Halihazırda, hem insanlara hem de doğal olarak krille beslenen canlılara yetecek kadar fazla miktarda kril, dünya sularında bulunuyor. Sadece Antartika’daki kril biyoması 170 ile 740 milyon ton arasında değişiyor. Biyomasın yenilenme oranı ise bir kaç yüz milyon ton gibi etkileyici bir büyüklüğe sahip. 1990 ile 2009 yılı arasında yapılan kril avcılığı yalnızca bir milyon tonun onda biri büyüklüğünde.

Antartik krilinin sürdülülebilirliği, Antartik Deniz Yaşamı Koruma Komisyonu (CCAMLR) tarafından korunmaya alınmış durumda. CCAMLR tarafından 2008 yılında konulan kril avlama limiti 6.6 milyon ton ve bu üst limite rağmen, yıllar içinde yapılan avcılık hiç %2’yi geçmemiş. Avlanan krilin kullanım dağılımına göz attığımızda %45 gibi bir oranın sportif olta balıkçılığında yem, %43’ünün yetiştiriciliği yapılan su ürünlerinin beslenmesinde ve geriye kalan %12’lik dilimin ise insanlar için kullanıldığını gösteriyor.


Çevreye duyarlı Omega 3 eldesi


Aşırı avcılık, sucul ekosistemi ve su yaşamını tehlikeye atıyor, ayrıca besin zincirine zarar vererek avcıların da popülasyonlarının azalmasına neden oluyor.

Her yıl 300.000 kadar balina ve yunus gibi deniz memelisi, balıkçılık yapılan takımlara takılarak ölüyor.

Su ürünleri yetiştiriciliği, insanların ihtiyaç duyduğu Omega 3’ü sağlayabilir fakat bu metodun kendi içinde bazı sıkıntıları var. Yüksek miktarda balık yeminin kullanılmasını gerektiriyor, bu da yetiştiricilik alanından ekosisteme daha fazla yem atığının bırakılmasına, balıkların daha fazle metabolik artık oluşturmasına neden oluyor. Kötü yönetişim kabiliyetleri ile birleşince bu durum, balık yetiştiriciliği sisteminin çökmesine alt yapı sağlıyor.

Kril avcılığı, bazı çevreler tarafından deniz memelilerinin besinlerini çalmak olarak görülüp bu yönde ifadelerle tanımlansa da bu bilgi doğru değil. Krilin balinalar tarafından tüketilen miktarı ortalama 85 milyon ton civarında, bu da toplam avcılığın %0,14 gibi bir oranına tekabul ediyor. Yani %1’in ⅕’ine. Bu rakam da, dünya denizlerinde, herkese yetecek kadar krilin var olduğunu ortaya koyuyor.

Kontaminasyon ve birikim


Dünya denizlerinde uygulanan farklı politikalar ve farklı aktivitelere bağlı olarak, balıklarda ve dolayısıyla balık yağlarında bazı ağır atık metallerin birikmesi görülebiliyor. Civa, Poliklorlubifeniller (PCB), stronyum gibi radyoaktif maddeler, cadminyum, krom ve arsenik gibi toksik metaller başlıca örnek olarak verilebilir. Bunlar, canlı vücudu için tehlike arz eden ağır metallerdir. Kötü yönetilmiş yada çevresel etkiler nedeniyle kirlenmiş bir bölgeye kurulmuş olan bir balık çiftliğinde yaşayan balıkların bünyesinde yer alan toksik kalıntılar, denizdeki miktarın 9 milyon katına kadar artabilir.

Kril ise henüz el değmemiş, maden aranmamış yada endüstriyel olarak taşıtların pek girmediği yerlerde ve derin sularda yaşadığı ve oralarda avlandığı için krilden elde edilmiş yağların içindeki toksik birikintilerin miktarı tehlikeli düzeyde değildir. Bunun nedenleri arasında krilin göreceli olarak daha temiz bir su kütlesinde yaşamasının yanında krilin besin zincirinin alt basamaklarında yer alması da vardır. Besin zinciri içindeki yeri, krilin bünyesinde fazla miktarda ağır metal yada toksik madde tutmasını engeller. Çünkü pek çok farklı tür tarafından besin olarak tüketilir.

Besin piramidinin üst basamaklarında yer alan canlıların bünyesindeki toksik maddelerin ve ağır metallerin fazla olmasının sebebi ise, tükettikleri alt basamak canlıların bünyelerindeki metalleri kendi bünyelerinde tutmalarıdır.

Omega 3 yağ asitlerinin faydaları ve neden tüketilmesi gerektiğine dair bilgileri almak için buraya tıklayın.

Yorum yap