Balıkçılık, su ürünleri avcılığının yada yetiştiriciliğinin genel tanımı olsa da, genel olarak iç sularda yada denizlerde yapılan tüm aktiviteler bu kelime ile tanımlanır. Endüstriyel ölçekteki adı biraz daha farklı olsa da su ürünleri mühendisleri olarak yaptığımız işlerden yalnızca birinin özünde herhangi bir aşamadan başka bir aşamaya kadar su ürünleri olarak tanımlanan canlıları büyütmek ve pazara sunmak vardır.
Su ürünleri yetiştiriciliği, farklı ölçeklerde ve sahip olunan farklı imkanlarda birden fazla yolla yapılır.
Endüstriyel yada endüstriyele yakın ölçeklerde yapılan su ürünleri üretimi, genel olarak ekstansif ve entansif olarak ikiye ayrılır.
Ekstansif (ing. Extansive) / kontrol altında tutulmayan yetiştiricilik, geniş yüzey alanına su kütlelerinde, suyun içindeki canlıların büyümesine, gelişmesine, üremesine yada canlıların doğal yaşam döngülerine aktif olarak pek müdahale etmeden yapılan yetiştiricilik modelidir. Tatlı sularda göller, denizlerde ise lagün yada ağzı kolaylıkla kapatılabilen koylar ekstansif yetiştiricilik için uygun yerlerdir. Su ürünleri, kendi doğal ortamları içinde yaşarlar ve büyürler. Dışarıdan müdahale azdır fakat doğal avcılık, ölüm, kirlilik gibi etmenlere bağlı olarak yaşanabilecek olumsuz durumlara karşı stoğun kontrolü ve korunması imkanı da daha düşüktür. Yetiştiriciliği yapılan su ürününün stok yoğunluğu düşüktür. Birim metreküp alan içindeki ürün sayısı azdır. Dolayısıyla üretim verimi düşüktür.
Entansif (ing. Entansive) /kontrollü - kontrol altına tutulan yetiştiricilik, ekstansif yetiştiriciliğe oranla daha kontrollü ve verimli bir yetiştiricilik yöntemidir. Birim hacimdeki tür sayısı fazla olduğu için ticari değeri yüksek olan su ürünlerinin yetiştiriciliğinde Türkiye'de ve dünyada sıklıkla uygulanan yetiştiricilik yöntemlerinin başında gelir. Canlıların bulunduğu ortam, su ürünleri mühendisleri tarafından sürekli olarak kontrol altında tutulduğu için değişken şartlara bağlı olarak anlık müdahale imkanı daha fazladır. Belirli yetiştiricilik alanı içindeki tür sayısı fazla olduğu için dışarıdan yemleme yapılması ve oluşan atıkların yetiştiricilik alanlarından doğru ve kontrollü bir şekilde uzaklaştırılması gerekir. Bunun için akarsularda debinin fazla olmasına denizlerde ve göllerde su sirkülasyonunun yeteri kadar fazla olmasına dikkat edilir. Yoğun bir stoklama operasyonu olduğundan, yetiştiriciliği yapılan su ürünlerinde strese bağlı olumsuzlukların görülme ihtimali yükselirken, doğru zamanda müdahale edilmediği taktirde stoğa bağlı olarak zarar daha fazla olabilmektedir.
Bunların yanında, su ürünleri yetiştiriciliği için farklı özellikteki yetiştiricilik tesislerinde üretim yaparız. Bunlardan bazıları:

Kara tabanlı işletmelerde deniz kökenli canlıları yetiştirmek: Denizlerin hemen kıyısında, denizden kolaylıkla su çekip o suyu tesiste kullandıktan sonra suyun kendi cazibesiyle yada pompalar yardımıyla tekrar denize bırakıldığı sistemlerde, deniz canlıların üretimi yapılmaktadır. Akdeniz havzasında yetiştiriciliği en çok yapılan türlerden olan çipura ve levrek için Türkiye, İsrail, Mısır ve diğer Kuzey Afrika ülkelerinde ölçeği çok büyük olan kara tabanlı işletmeler vardır. Denizde yetiştiricilik için yeterli sahası olmayan ya da deniz kıyılarını turizm gibi faaliyetlere aktif olarak ayırmak isteyen ülkeler genellikle bu yöntemi tercih etmektedir. Tesiste kullanılan suyun tesise girişi için gerekli maliyet biraz fazla olabilir fakat karadaki üretim kontrolü daha kolaydır ve olumsuzluklara anında müdahale edilebilir.
Kontrollü ve kontrolsüz yetiştiricilik arasında bir de yarı kontrollü olarak tanımlanan bir başka yetiştiricilik modeli vardır. Özellikle İtalya ve İspanya gibi Akdeniz ülkelerinde gözlemlenen bu yetiştiricilik modeline Türkiye'de Akdeniz'in bazı kesimlerinde rastlanmaktadır. Modelin çalışma prensibinde, kolay kontrol edilebilen bir alana giren balıkların orada doğal yada kontrollü olarak büyütülmesi ve pazara sunulması operasyonu yarı kontrollü su ürünleri yetiştiriciliğini kısaca tanımlar. Ülkelerin kıyılarının denizle olan coğrafi yapısı, bu yetiştiricilik modeli için son derece önemlidir. Lagünler başta olmak üzer çeşitli koy ve körfezlerde yarı kontrollü yetiştiricilik metodları uygulanmaktadır. Bu yöntemde yılan balığı, kefal, levrek, çeşitli kabuklular, yumuşakçalar ve hatta Mersin balıkları yarı kontrollü kültüre alınmaktadır.
Kara tabanlı işletmelerde tatlı su türlerini yetiştirmek: Akarsuların akış hızlarına bağlı olarak uygun olan yerlere konumlanan balık çiftlikleri, akarsulardan aldıkları suyu kendi bünyelerinde kullanarak aktif olarak su ürünleri yetiştiriciliği yaparlar. Tamamen kontrollü olarak yapılan bu yetiştiricilik metodunda çoğunlukla betondan havuzlar yada beton / plastik tanklar kullanılır. Akarsudan sürekli olarak su alma davranışı gözlenebildiği gibi suyun arıtılarak çevrime alınması ve ardından tekrar kullanılması yöntemi de tercih edilebilir fakat özellikle Türkiye için konuşmak gerekirse, arıtım ve tekrar kullanım, suyu bir kez alıp kullandıktan sonra tekrar akarsuya vermekten daha az maliyetli bir yöntemdir. Fakat arıtımlı su kullanmak, suyun sıcaklığını ve kalitesini kontrol etmek yönünden daha iyidir. Bu işletmelerin genel profili Türkiye'de alabalık üzerine yoğunlaşmış olsa da dünyada Mersin balığı, yılan balığı, kedi balığı gibi türler de kontrollü tatlı su sistemlerinde yetiştirilen türler arasındadır.
Kara tabanlı işletmelerin şu anda araştırlmaya açık olan başlıkları arasında atık yönetimi, atıkları uzaklaştırmak ve aslında başta fosfor ve potasyum yönünden son derece zengin olan bu suların başka nerelerde, hangi amaçlarla kullanılabileceğini araştırmak var. Su ürünleri mühendisleri, kariyerlerini oluştururken aquaponik gibi başlıkları da listelerinde bulundurabilir.
Denizde kafes yetiştiriciliği: Plastik gibi sağlam materyallere gerilen ağlarla, su ürünleri mevzuatlarına uygun olarak kıyıdan belirli uzaklıklara kurulan kafesler, denizde kontrollü su ürünleri yetiştiriciliği yapmak için uzun yıllardır kullanılan başlıca yöntemlerden biridir. Kafes sistemleri üzerinde çalışan mühendislerin aşmak için üzerinde sıklıkla çalıştığı konular arasında, kıyıdan uzakta konumlanmış olan kafeslerin doğru zamanda doğru şekilde yemlenmesi, kafeslerin ağlarına tutunan ve fauling olarak tanımlanan kabuklu su canlılarının kafeslerin su geçirgenliğini engellemesinin önüne geçilmesi ve ağ göz açıklıklarına yada yırtıklara bağlı olarak meydana gelen kaçışların minimize edilmesi gelmektedir. Açık denizde yapılan su ürünleri yetiştiriciliği ve bu yetiştiricilik metodu üzerine yapılan araştırmalarla geliştirilen teknolojiler, dünyada su ürünleri yetiştiriciliğinin gelecek vaadeden bölümleri arasında yer almaktadır. Açık denizdeki kafes yetiştiriciliğinde yaygın olarak yer alan türler Norveç arasında gibi kuzey Avrupa ülkelerinde genellikle somon gibi soğuk deniz balıkları olmakla birlikte Akdeniz'de çipura, levrek ve ton balığı sayılabilir. Bunun yanında farklı türlerin kafesteki yetiştiriciliği üzerinde çalışmalar yapan şirketler vardır.

Açık denizde yetiştiriciliği yapılan bir diğer özel tür, Avrupa'da ve Uzak Doğu'da kendine fazlasıya pazar bulabilen midyelerdir. Sallama yada denizdeki gel-gitlere bağlı olarak sırıklara sarılma metodları ile yetiştiriciliği yapılır. Midye yetiştiriciliği ile ilgili detaylı bilgi almak için daha önce yayınladığımız Midye Yetiştiriciliği kategorisindeki yazılara göz atabilirsiniz.
Bütün bunların yanında, su ürünleri yetiştiriciliği yapılan alanlarda, yalnızca ürüne odaklanmış bir canlı popülasyonundan bahsetmek yanlış olur. Yaşadıkları alanda doğal bir ortam oluşturan su ürünleri, suyun farklı katmanlarındaki farklı canlı türlerinin ortaya çıkmasını ve ortamın ekolojik açıdan daha zengin hale gelmesine katkı sağlıyor. Çeşitli büyüklüklerdeki fito- ve zooplanton, su bitkileri, yumuşakçalar, suda yaşayan daha pek çok canlı, yetiştiricilik yapılan su kütlesinde kendine yaşam alanı bulabiliyor. Bu da, bölgenin ekolojik yönden daha güçlü ve zengin olmasına katkı sağlıyor.

Su ürünleri mühendislerinin kariyer planlamalarını yapabilmeleri için öncelikli olarak, özellikle burada tanımı yapılan tesislerde, bu yetiştiricilik modelleriyle çalışan tesislerde aktif olarak staj yapması son derece önemli ve iyi bir fikir. Sektörün ihtiyaç duyduğu eksikliklerini giderebilmek ve sektöre dair yenilikçi fikirleri ortaya koyabilmek için tesisleri ve işleyiş modellerini yakından tanımak gerekiyor. Bunun için, fakültelerin birinci sınıflarından itibaren tesislerde aktif staj yapılmalı.
Dünyanın günden güne artan protein ihtiyacı göz önüne alındığında ve git gide daralan tarım alanları düşünüldüğünde, su ürünleri yetiştiriciliği, geleceğin meslek gruplarından birisi olacak. Birim alandan elde edilen protein miktarı günden güne artıyor ve protein kaynaklarının güçlü ve olabildiğince doğal kalabilmesi için yapılan araştırmaların dünyadaki oranı artıyor. Su ürünleri mühendisleri olarak bugün yeni bir şeyleri başarmanın tam zamanı!
Su ürünleri yetiştiriciliği, farklı ölçeklerde ve sahip olunan farklı imkanlarda birden fazla yolla yapılır.
Endüstriyel yada endüstriyele yakın ölçeklerde yapılan su ürünleri üretimi, genel olarak ekstansif ve entansif olarak ikiye ayrılır.
Ekstansif (ing. Extansive) / kontrol altında tutulmayan yetiştiricilik, geniş yüzey alanına su kütlelerinde, suyun içindeki canlıların büyümesine, gelişmesine, üremesine yada canlıların doğal yaşam döngülerine aktif olarak pek müdahale etmeden yapılan yetiştiricilik modelidir. Tatlı sularda göller, denizlerde ise lagün yada ağzı kolaylıkla kapatılabilen koylar ekstansif yetiştiricilik için uygun yerlerdir. Su ürünleri, kendi doğal ortamları içinde yaşarlar ve büyürler. Dışarıdan müdahale azdır fakat doğal avcılık, ölüm, kirlilik gibi etmenlere bağlı olarak yaşanabilecek olumsuz durumlara karşı stoğun kontrolü ve korunması imkanı da daha düşüktür. Yetiştiriciliği yapılan su ürününün stok yoğunluğu düşüktür. Birim metreküp alan içindeki ürün sayısı azdır. Dolayısıyla üretim verimi düşüktür.
Entansif (ing. Entansive) /kontrollü - kontrol altına tutulan yetiştiricilik, ekstansif yetiştiriciliğe oranla daha kontrollü ve verimli bir yetiştiricilik yöntemidir. Birim hacimdeki tür sayısı fazla olduğu için ticari değeri yüksek olan su ürünlerinin yetiştiriciliğinde Türkiye'de ve dünyada sıklıkla uygulanan yetiştiricilik yöntemlerinin başında gelir. Canlıların bulunduğu ortam, su ürünleri mühendisleri tarafından sürekli olarak kontrol altında tutulduğu için değişken şartlara bağlı olarak anlık müdahale imkanı daha fazladır. Belirli yetiştiricilik alanı içindeki tür sayısı fazla olduğu için dışarıdan yemleme yapılması ve oluşan atıkların yetiştiricilik alanlarından doğru ve kontrollü bir şekilde uzaklaştırılması gerekir. Bunun için akarsularda debinin fazla olmasına denizlerde ve göllerde su sirkülasyonunun yeteri kadar fazla olmasına dikkat edilir. Yoğun bir stoklama operasyonu olduğundan, yetiştiriciliği yapılan su ürünlerinde strese bağlı olumsuzlukların görülme ihtimali yükselirken, doğru zamanda müdahale edilmediği taktirde stoğa bağlı olarak zarar daha fazla olabilmektedir.
Bunların yanında, su ürünleri yetiştiriciliği için farklı özellikteki yetiştiricilik tesislerinde üretim yaparız. Bunlardan bazıları:
Kara tabanlı işletmelerde deniz kökenli canlıları yetiştirmek: Denizlerin hemen kıyısında, denizden kolaylıkla su çekip o suyu tesiste kullandıktan sonra suyun kendi cazibesiyle yada pompalar yardımıyla tekrar denize bırakıldığı sistemlerde, deniz canlıların üretimi yapılmaktadır. Akdeniz havzasında yetiştiriciliği en çok yapılan türlerden olan çipura ve levrek için Türkiye, İsrail, Mısır ve diğer Kuzey Afrika ülkelerinde ölçeği çok büyük olan kara tabanlı işletmeler vardır. Denizde yetiştiricilik için yeterli sahası olmayan ya da deniz kıyılarını turizm gibi faaliyetlere aktif olarak ayırmak isteyen ülkeler genellikle bu yöntemi tercih etmektedir. Tesiste kullanılan suyun tesise girişi için gerekli maliyet biraz fazla olabilir fakat karadaki üretim kontrolü daha kolaydır ve olumsuzluklara anında müdahale edilebilir.
Kontrollü ve kontrolsüz yetiştiricilik arasında bir de yarı kontrollü olarak tanımlanan bir başka yetiştiricilik modeli vardır. Özellikle İtalya ve İspanya gibi Akdeniz ülkelerinde gözlemlenen bu yetiştiricilik modeline Türkiye'de Akdeniz'in bazı kesimlerinde rastlanmaktadır. Modelin çalışma prensibinde, kolay kontrol edilebilen bir alana giren balıkların orada doğal yada kontrollü olarak büyütülmesi ve pazara sunulması operasyonu yarı kontrollü su ürünleri yetiştiriciliğini kısaca tanımlar. Ülkelerin kıyılarının denizle olan coğrafi yapısı, bu yetiştiricilik modeli için son derece önemlidir. Lagünler başta olmak üzer çeşitli koy ve körfezlerde yarı kontrollü yetiştiricilik metodları uygulanmaktadır. Bu yöntemde yılan balığı, kefal, levrek, çeşitli kabuklular, yumuşakçalar ve hatta Mersin balıkları yarı kontrollü kültüre alınmaktadır.
Kara tabanlı işletmelerde tatlı su türlerini yetiştirmek: Akarsuların akış hızlarına bağlı olarak uygun olan yerlere konumlanan balık çiftlikleri, akarsulardan aldıkları suyu kendi bünyelerinde kullanarak aktif olarak su ürünleri yetiştiriciliği yaparlar. Tamamen kontrollü olarak yapılan bu yetiştiricilik metodunda çoğunlukla betondan havuzlar yada beton / plastik tanklar kullanılır. Akarsudan sürekli olarak su alma davranışı gözlenebildiği gibi suyun arıtılarak çevrime alınması ve ardından tekrar kullanılması yöntemi de tercih edilebilir fakat özellikle Türkiye için konuşmak gerekirse, arıtım ve tekrar kullanım, suyu bir kez alıp kullandıktan sonra tekrar akarsuya vermekten daha az maliyetli bir yöntemdir. Fakat arıtımlı su kullanmak, suyun sıcaklığını ve kalitesini kontrol etmek yönünden daha iyidir. Bu işletmelerin genel profili Türkiye'de alabalık üzerine yoğunlaşmış olsa da dünyada Mersin balığı, yılan balığı, kedi balığı gibi türler de kontrollü tatlı su sistemlerinde yetiştirilen türler arasındadır.
Kara tabanlı işletmelerin şu anda araştırlmaya açık olan başlıkları arasında atık yönetimi, atıkları uzaklaştırmak ve aslında başta fosfor ve potasyum yönünden son derece zengin olan bu suların başka nerelerde, hangi amaçlarla kullanılabileceğini araştırmak var. Su ürünleri mühendisleri, kariyerlerini oluştururken aquaponik gibi başlıkları da listelerinde bulundurabilir.
Denizde kafes yetiştiriciliği: Plastik gibi sağlam materyallere gerilen ağlarla, su ürünleri mevzuatlarına uygun olarak kıyıdan belirli uzaklıklara kurulan kafesler, denizde kontrollü su ürünleri yetiştiriciliği yapmak için uzun yıllardır kullanılan başlıca yöntemlerden biridir. Kafes sistemleri üzerinde çalışan mühendislerin aşmak için üzerinde sıklıkla çalıştığı konular arasında, kıyıdan uzakta konumlanmış olan kafeslerin doğru zamanda doğru şekilde yemlenmesi, kafeslerin ağlarına tutunan ve fauling olarak tanımlanan kabuklu su canlılarının kafeslerin su geçirgenliğini engellemesinin önüne geçilmesi ve ağ göz açıklıklarına yada yırtıklara bağlı olarak meydana gelen kaçışların minimize edilmesi gelmektedir. Açık denizde yapılan su ürünleri yetiştiriciliği ve bu yetiştiricilik metodu üzerine yapılan araştırmalarla geliştirilen teknolojiler, dünyada su ürünleri yetiştiriciliğinin gelecek vaadeden bölümleri arasında yer almaktadır. Açık denizdeki kafes yetiştiriciliğinde yaygın olarak yer alan türler Norveç arasında gibi kuzey Avrupa ülkelerinde genellikle somon gibi soğuk deniz balıkları olmakla birlikte Akdeniz'de çipura, levrek ve ton balığı sayılabilir. Bunun yanında farklı türlerin kafesteki yetiştiriciliği üzerinde çalışmalar yapan şirketler vardır.
Açık denizde yetiştiriciliği yapılan bir diğer özel tür, Avrupa'da ve Uzak Doğu'da kendine fazlasıya pazar bulabilen midyelerdir. Sallama yada denizdeki gel-gitlere bağlı olarak sırıklara sarılma metodları ile yetiştiriciliği yapılır. Midye yetiştiriciliği ile ilgili detaylı bilgi almak için daha önce yayınladığımız Midye Yetiştiriciliği kategorisindeki yazılara göz atabilirsiniz.
Bütün bunların yanında, su ürünleri yetiştiriciliği yapılan alanlarda, yalnızca ürüne odaklanmış bir canlı popülasyonundan bahsetmek yanlış olur. Yaşadıkları alanda doğal bir ortam oluşturan su ürünleri, suyun farklı katmanlarındaki farklı canlı türlerinin ortaya çıkmasını ve ortamın ekolojik açıdan daha zengin hale gelmesine katkı sağlıyor. Çeşitli büyüklüklerdeki fito- ve zooplanton, su bitkileri, yumuşakçalar, suda yaşayan daha pek çok canlı, yetiştiricilik yapılan su kütlesinde kendine yaşam alanı bulabiliyor. Bu da, bölgenin ekolojik yönden daha güçlü ve zengin olmasına katkı sağlıyor.
Su ürünleri mühendislerinin kariyer planlamalarını yapabilmeleri için öncelikli olarak, özellikle burada tanımı yapılan tesislerde, bu yetiştiricilik modelleriyle çalışan tesislerde aktif olarak staj yapması son derece önemli ve iyi bir fikir. Sektörün ihtiyaç duyduğu eksikliklerini giderebilmek ve sektöre dair yenilikçi fikirleri ortaya koyabilmek için tesisleri ve işleyiş modellerini yakından tanımak gerekiyor. Bunun için, fakültelerin birinci sınıflarından itibaren tesislerde aktif staj yapılmalı.
Dünyanın günden güne artan protein ihtiyacı göz önüne alındığında ve git gide daralan tarım alanları düşünüldüğünde, su ürünleri yetiştiriciliği, geleceğin meslek gruplarından birisi olacak. Birim alandan elde edilen protein miktarı günden güne artıyor ve protein kaynaklarının güçlü ve olabildiğince doğal kalabilmesi için yapılan araştırmaların dünyadaki oranı artıyor. Su ürünleri mühendisleri olarak bugün yeni bir şeyleri başarmanın tam zamanı!
I've spent the last 20 years to develop professionally in this industry and I am convinced it was a good choice.
YanıtlaSilCongratulations for this interesting article .
Regards
Roberto
Thank you for your responding!
YanıtlaSilKind regards! :)
IS THERE AN ENGLISH TRANSLATION?
YanıtlaSilTHANK YOU
Hello, not yet but we're planning to do it!
YanıtlaSilThank you!