Sucul kültür mikro ekosistemlerinin en önemli gereksinimi olan su, yetiştiriciliği yapılan balıkların yada diğer su canlılarının gereksinim duyduğu talepleri karşıladıktan sonra tamamen atıl duruma gelmiyor, aksine, mikro ekosistemden kazandıkları ile başka canlılara hayat vermeye devam ediyor; bu sistemlerden birisi de elbette ki hidroponik sebze yetiştiriciliği.
Yerleşime açılan tarım alanları, günden güne daralıyor ve aynı zamanda, tarım alanlarının verimlilikleri de günden güne düşüyor. İnsanların ihtiyaçları için öncelikli konuma gelen suyun, çeşitli yollarla yer altından çekilip tüketilmesi, belki de en çok tarım alanlarını etkiliyor. Bitkilerin ihtiyaç duyduğu suyun yokluğu, her ne kadar fiziki sulama sistemleri ile giderilmeye çalışılsa da, günden güne artan su talebi, bitkilerin ihtiyaçları olan sudan yoksun kalmalarına neden oluyor.
Hidroponik sebze yetiştiriciliği de işte tam bu noktada devreye giriyor.
Türkçe olarak suda sebze yetiştiriciliği olarak ifade edilebilecek olan bu sistem, özellikle tatlı sularda yetiştirilen balıkların havuz çıktı sularında yer alan çözünmüş inorganik maddelerin bitkiler tarafından kullanılması esasına dayanıyor. Bu inorganik maddelerin kaynağı ne mi; tabii ki balıkların metabolik atıkları! Su mikroekosistemi içinde balıklar için zehirleyici bir unsur olarak görev yapan amonyum türevleri, bitkiler için eşsiz bir besin haline geliyor.
Hidroponik sebze üretiminde, bitkilerin ihtiyaç duyduğu besinler, balıkların yaşadığı ve metabolik olarak etkileşime girdikleri suyun içinde var olan metabolik atıklardan sağlanıyor. Bu yöntem, atıkların doğada çeşitli fonksiyonlar yoluyla parçalanarak toprağa karışmasını ve tekrar bir şekilde bitkinin kullanabileceği formata dönüşmesi sürecini kısaltan önemli bir çevirim aslında. Farklı şekilde, kullanılan suyun "kirli" olarak değerlendirilmesinin önüne geçen bir "polikültür" süreci, aynı anda hem balık hem de sebze yetiştirmenin ortaya konmuş aktif bir örneği.
Suda sebze üretimi, eğer kapalı ortamlarda yapılırsa, bitkilerin atmosfere yapraklarından buharlaşma yolu ile saldıkları su buharının toplanarak yeniden havuzlara yönlendirilmesi mümkün olabilir. Teknik olarak değerlendirildiğinde kesinlikle saf ve temiz olarak kabul edilebilecek bu su, tekrar tekrar kullanılarak tesisin su tüketiminde de önemli tasarruflara neden olabilir. Fakat bu suyun elde ediliş biçimi ve süresi, tesisin ihtiyaç duyduğundan daha yavaş olacağı için sürdürülebilir mi, orası henüz net değil.
Atık yönetimi yönünden düşünüldüğünde, tesisten herhangi bir metabolik atık da çıkmadığı için tesisin insanlar üzerindeki balık çiftliğinin algısı yönünden de son derece faydalı bir araç hidroponik sebze yetiştiriciliği. Ayrıca farklı katmanlarda yer alan ve besin maddesi niteliği taşıyan elementlerin tekrar kullanımı açısından da son derece verimli bir model.
Özellikle Hollanda gibi tarım ve hayvancılık yönünden değerlendirildiğinde, yüzey alanını son derece verimli kullanan ülkeler, bu yöntemlerden fazlaca faydalanıyor. Dünya su ürünleri üretiminde hatırısayılır miktarda paya sahip olan Hollanda, aynı zamanda su ürünleri yetiştiriciliği alanları ile kombine ettiği tarım seraları ile sebze yetiştiriciliği konusunda da son derece iddialı.
Türkiye gibi yüzey alanı yönünden geniş ve dağlık olan bölgelerde, akarsuların ve göllerin verimli kullanımı için hidrponik sebze yetiştiriciliği aslında çok uygun bir yöntem. Bol güneş alan kıyı yamaçlarındaki toprak verimini de doğal olarak arttırma eğilimi gösterecek olan bu yöntem, aynı zamanda bölgedeki insanlara yeni iş sahaları da açabilir.
Yerleşime açılan tarım alanları, günden güne daralıyor ve aynı zamanda, tarım alanlarının verimlilikleri de günden güne düşüyor. İnsanların ihtiyaçları için öncelikli konuma gelen suyun, çeşitli yollarla yer altından çekilip tüketilmesi, belki de en çok tarım alanlarını etkiliyor. Bitkilerin ihtiyaç duyduğu suyun yokluğu, her ne kadar fiziki sulama sistemleri ile giderilmeye çalışılsa da, günden güne artan su talebi, bitkilerin ihtiyaçları olan sudan yoksun kalmalarına neden oluyor.
Hidroponik sebze yetiştiriciliği de işte tam bu noktada devreye giriyor.
Türkçe olarak suda sebze yetiştiriciliği olarak ifade edilebilecek olan bu sistem, özellikle tatlı sularda yetiştirilen balıkların havuz çıktı sularında yer alan çözünmüş inorganik maddelerin bitkiler tarafından kullanılması esasına dayanıyor. Bu inorganik maddelerin kaynağı ne mi; tabii ki balıkların metabolik atıkları! Su mikroekosistemi içinde balıklar için zehirleyici bir unsur olarak görev yapan amonyum türevleri, bitkiler için eşsiz bir besin haline geliyor.
Hidroponik sebze üretiminde, bitkilerin ihtiyaç duyduğu besinler, balıkların yaşadığı ve metabolik olarak etkileşime girdikleri suyun içinde var olan metabolik atıklardan sağlanıyor. Bu yöntem, atıkların doğada çeşitli fonksiyonlar yoluyla parçalanarak toprağa karışmasını ve tekrar bir şekilde bitkinin kullanabileceği formata dönüşmesi sürecini kısaltan önemli bir çevirim aslında. Farklı şekilde, kullanılan suyun "kirli" olarak değerlendirilmesinin önüne geçen bir "polikültür" süreci, aynı anda hem balık hem de sebze yetiştirmenin ortaya konmuş aktif bir örneği.
Suda sebze üretimi, eğer kapalı ortamlarda yapılırsa, bitkilerin atmosfere yapraklarından buharlaşma yolu ile saldıkları su buharının toplanarak yeniden havuzlara yönlendirilmesi mümkün olabilir. Teknik olarak değerlendirildiğinde kesinlikle saf ve temiz olarak kabul edilebilecek bu su, tekrar tekrar kullanılarak tesisin su tüketiminde de önemli tasarruflara neden olabilir. Fakat bu suyun elde ediliş biçimi ve süresi, tesisin ihtiyaç duyduğundan daha yavaş olacağı için sürdürülebilir mi, orası henüz net değil.
Atık yönetimi yönünden düşünüldüğünde, tesisten herhangi bir metabolik atık da çıkmadığı için tesisin insanlar üzerindeki balık çiftliğinin algısı yönünden de son derece faydalı bir araç hidroponik sebze yetiştiriciliği. Ayrıca farklı katmanlarda yer alan ve besin maddesi niteliği taşıyan elementlerin tekrar kullanımı açısından da son derece verimli bir model.
Özellikle Hollanda gibi tarım ve hayvancılık yönünden değerlendirildiğinde, yüzey alanını son derece verimli kullanan ülkeler, bu yöntemlerden fazlaca faydalanıyor. Dünya su ürünleri üretiminde hatırısayılır miktarda paya sahip olan Hollanda, aynı zamanda su ürünleri yetiştiriciliği alanları ile kombine ettiği tarım seraları ile sebze yetiştiriciliği konusunda da son derece iddialı.
Türkiye gibi yüzey alanı yönünden geniş ve dağlık olan bölgelerde, akarsuların ve göllerin verimli kullanımı için hidrponik sebze yetiştiriciliği aslında çok uygun bir yöntem. Bol güneş alan kıyı yamaçlarındaki toprak verimini de doğal olarak arttırma eğilimi gösterecek olan bu yöntem, aynı zamanda bölgedeki insanlara yeni iş sahaları da açabilir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder