Tüketiciler, antibiyotik niteliği taşıyan ilaçların tüketim amacıyla yetiştirilen ve bir süre sonra "ürün" niteliği kazanan canlılar üzerinde kullanılmaması konusunda neredeyse hemfikir. Ürünlerdeki antibiyotik birikintileri ve antibiyotiklerin gereksiz kullanımı sonucunda gelişen bakteriyel dirence karşı belirgin bir korku halen söz konusu.
Bu durum yalnızca su ürünleri üretiminde üretici seviyesini ilgilendiren bir konu değil. Ülkeler, bölgeler ve çeşitli su türlerinde su ürünleri üretimi yapan tüm kademeleri yakından ilgilendiriyor. Tüketicilerin başbaşa kaldığı kaygılar, bugünlerde çeşitli sertifika programları ile giderilmeye çalışılıyor fakat sertifika programları, antibiyotik kullanan ülkelerde üretilen su ürünlerinin güvenilirliklerini kolay kolay iyi bir seviyeye çekmiyor. İnsanlar üzerinde uzun vadede etkili olan kavramın antibiyotiğin kullanımının olması, onların su ürünlerine olan bakışlarını da etkiliyor.

"Hastalıklar normal olarak düşünülmemeli".
Dünya üzerinde su ürünleri üretimi yapan pek çok işletme, üretim proseslerinde aktif olarak antibiyotik kullanmayı istemiyor fakat bu durumun oluşabilecek kötü koşulları önlemek için gerekli olduğunu düşünüyor. Antibiyotik kullanımının üreticinin kendi üretim sürecinde yaşadığı sorunları gidermesi için geçici bir araç olması ve üretim esnasında, çeşitli koşullara bağlı olarak çeşitli hastalıkların görülebileceği ve bunun kesinle "normal" bir şeymiş gibi algılanmaması gerektiği uzmanlar tarafından vurgulanıyor. Anormal olarak kabul edilebilecek bir hastalığın görülmesinin ise kişinin üretim süreçlerinde ve bu süreçlerde kullandığı altyapılarda da bir problemin olabileceğinin düşünülmesine neden oluyor.
Özellikle yetiştiriciliği yapılan su ürününün üzerindeki üretim etkinlikleri konusundaki deneyim, hastalık riski teşkil eden durumların oluşmasını ve antibiyotik kullanımının minimize edilmesi konusunda önem teşkil ediyor. Su ürünleri üretimi yapan ve sektördeki en iyi firmalar, üretim alanlarında görmeleri muhtemel olan hastalıkları derinmelesine inceliyor ve şartlarını bu hastalıkların görülmemesi için iyileştirmeye çalışıyor.

Üretimde daha az antibiyotik kullanmayı yada hiç antibiyotik kullanmamayı hedefleyen şirketlerin genel profillerine bakacak olursak;
Kaynak:Terra Vann / Eliminating the Need for Antibiotics on the Farm http://goo.gl/jKJGuK
Kaynakta belirtilen metin ve infografik, Türkçe'ye Kaan Uğrasız tarafından adapte edilmiştir.
Bu durum yalnızca su ürünleri üretiminde üretici seviyesini ilgilendiren bir konu değil. Ülkeler, bölgeler ve çeşitli su türlerinde su ürünleri üretimi yapan tüm kademeleri yakından ilgilendiriyor. Tüketicilerin başbaşa kaldığı kaygılar, bugünlerde çeşitli sertifika programları ile giderilmeye çalışılıyor fakat sertifika programları, antibiyotik kullanan ülkelerde üretilen su ürünlerinin güvenilirliklerini kolay kolay iyi bir seviyeye çekmiyor. İnsanlar üzerinde uzun vadede etkili olan kavramın antibiyotiğin kullanımının olması, onların su ürünlerine olan bakışlarını da etkiliyor.

"Hastalıklar normal olarak düşünülmemeli".
Dünya üzerinde su ürünleri üretimi yapan pek çok işletme, üretim proseslerinde aktif olarak antibiyotik kullanmayı istemiyor fakat bu durumun oluşabilecek kötü koşulları önlemek için gerekli olduğunu düşünüyor. Antibiyotik kullanımının üreticinin kendi üretim sürecinde yaşadığı sorunları gidermesi için geçici bir araç olması ve üretim esnasında, çeşitli koşullara bağlı olarak çeşitli hastalıkların görülebileceği ve bunun kesinle "normal" bir şeymiş gibi algılanmaması gerektiği uzmanlar tarafından vurgulanıyor. Anormal olarak kabul edilebilecek bir hastalığın görülmesinin ise kişinin üretim süreçlerinde ve bu süreçlerde kullandığı altyapılarda da bir problemin olabileceğinin düşünülmesine neden oluyor.
Özellikle yetiştiriciliği yapılan su ürününün üzerindeki üretim etkinlikleri konusundaki deneyim, hastalık riski teşkil eden durumların oluşmasını ve antibiyotik kullanımının minimize edilmesi konusunda önem teşkil ediyor. Su ürünleri üretimi yapan ve sektördeki en iyi firmalar, üretim alanlarında görmeleri muhtemel olan hastalıkları derinmelesine inceliyor ve şartlarını bu hastalıkların görülmemesi için iyileştirmeye çalışıyor.

Üretimde daha az antibiyotik kullanmayı yada hiç antibiyotik kullanmamayı hedefleyen şirketlerin genel profillerine bakacak olursak;
- Şirketlerin, şirketi yöneten kişilerin ve şirket hedeflerinin vadesi uzundur.
- Su ürünleri sağlığı ile ilgilenen birimler, su ürünleri üretimi mekanizmalarının içindedir.
- Su ürünleri sağlığı ile ilgilenen birimlerin odak noktası, hastalığın oluşmasını engellemeye yöneliktir.
- Üretim maliyetinin içinde üretim mekanizmasında meydana gelebilecek stres faktörlerinin azaltılmasına ve ortaya çıkmasını önlemeye yönelik giderler tanımlıdır.
- Üretim alanı ve şartları, su ürünleri olarak tanımlanan hayvanların rahatı düşünülerek ve uygun şartlar gözetilerek düzenlenmiştir.
- Veri yönetim ve teknolojisi sistemleri, sorunları daha tesisin içinde ortaya çıkmadan ortadan kaldıracak şekilde verimli, efektif ve sonuç odaklı kullanılır.
- Üretim mekanizmasının tamamı en iyi şekilde kaydedilir ve bu veri, daha da iyi bir üretim metodu geliştirilmek üzere sürekli olarak incelenir.
- Üretim mekanizması içindeki tüm olaylar ve sonuçları, üretimin bütünüyle ilişkilendirilmeden değerlendirilir.
- Operasyonı yöneten ekipler arasındaki iletişim en iyi derece sağlanmıştır.
- Personeli eğitmek ve prosedürleri göstermek için doğru ve net şekilde üretilmiş materyaller vardır.
- Üretim altyapısı temizdir.
- Üretim hattı, tek noktadan kaynaklanabilecek olan hatalara karşı güvenli hale getirilmiştir.
- Yedekleme, gerektiğinde tahliye ve tesisin temizliğini sağlayacak ekipmanlarla oluşturulmuş sistemler, tesise kurulurken entegre edilmiştir.
Etkin su ürünleri sağlığının sağlanması için tek bir kişiye görev yüklemek ve ondan tüm tesisin "sağlıklı" kalmasını istemek genellikle yeterli bir yaklaşım değildir. Nasıl ki üretim bandının sürdürülebilir kalması için ekipler oluşturulmuştur, tesisin ve üretimi yapılan su ürünlerinin sağlıklarının korunması için de ekiplere ihtiyaç vardır.
Bu çözümler için büyük ölçekli şirketler, kendi içlerinde bu ekipleri ve ekipmanları kullanırken daha küçük olan ve büyüme eğilimindeki şirketler dışarıdan destek alabilirler. Her ne kadar, Türkiye ve dünyada hayvan sağlığı denince akla gelen ilk meslek dalı veterinerlik olsa da, su ürünleri üretimi alanının her aşaması konusunda bilgi sahibi olan su ürünleri mühendisleri, tesislerde ortaya çıkabilecek hastalıkarın ortaya çıkmasının önlenmesi konusunda tercih edilmesi gereken ilk meslek dalı olmalıdır.
Su ürünleri yetiştiriciliği, su ürünleri avcılığı göz önüne alındığında nispeten daha yeni bir bir alan ve pazara sunduğu protein miktarı ile günden güne daha da önem kazanıp büyüyen bir sektör. Sürdürülebilir yetiştiricilik modellerine yapılan yatırımlar, sektörün kendisini daha da geliştirmesine katkı sağlayacak olan önemli birimler. Yatırımlarla birlikte gelen teknolojik gelişmeler ve yeni metodlar, üretim mekanizmaları içindeki antibiyotik kullanımını giderek azaltıyor ve kim bilir, belki bir süre sonra tamamen ortadan kaldıracak.
Denemeye devam.
Kaynak:Terra Vann / Eliminating the Need for Antibiotics on the Farm http://goo.gl/jKJGuK
Kaynakta belirtilen metin ve infografik, Türkçe'ye Kaan Uğrasız tarafından adapte edilmiştir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder