Dünya üzerindeki pek çok doğal kaynak, insanların aşırı ve kontrolsüz avcılığı sonucu tükendi, tükeniyor yada tükenme tehlikesi altında. Aşırı ve düzensiz avcılık, yönetişimsel hatalar ve çevre koşullarında meydana gelen, yıkıcı etki gösteren değişimler bu durumun başlıca kaynakları arasında gösterilebilir. Slow Food ise, dünyadaki herkesin bu değişimler ve getirdiği etkiler konusunda bilinçlenebileceğini, daha fazla duyarlı hale gelebileceğini ve bu gidişata yönelik alınan kararlarda etkili rol oynayabileceğini düşünüyor.
30 yıl içinde, dünya üzerindeki su ürünleri tüketimi ortalama iki kat arttı ve vahşi ortamdaki su ürünleri popülasyonlarının miktarı aynı ölçüde zengin ve bol kalamadı.
Endüstriyelleşen avcılık yöntemleri, av kapasiteleri ve avlanma teknolojileri sayesinde doğal popülasyonlardan çekilen su ürünleri miktarı, ekosistemlerin ciddi şekilde alarm vermesine alarm vermesine neden oluyor. The Food and Agriculture Organisation (FAO), dünya denizlerindeki balıkların 80%'sinin tükendiğini tahmin ediyor. Nisan ayının başında Kaliforniya'daki sardalye balığının avcılığındaki düşüşü araştırmaya başladı ve eyalet şu anda sardalye balığı avcılığını durdurmayı düşünüyor.
İklim değişikliği gibi büyük bir çevresel sorunla birleşen aşırı avcılık, ısınan sular ve git gide daha da asidik özellik göstermeye başlayan sular resif sistemlerini bir yandan yıkıma uğratırken öteki taraftan da biyoçeşitliliği etkiliyor.
Balık popülasyonlarını korumak ve sınırlandırmak için çoğu Amerikalı için yabancı birer kavram olsa da, hükümet nezdindeki düzenlemelerle daha yaygın hale gelmeye başladı. Mart ayında Başkan Obama yönetiminde ortaya konan bir plan, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki yasadışı avcılığın önüne geçmeye çalışıyor. Ülke içindeki kara borsa su ürünleri ticaretinin boyutunun ise $20 Milyar civarında olduğu tahmin ediliyor.

Denizlerin durumu, bugün için pek umut verici görünmüyor ve hemen hemen herkesin yapabileceği bir şeyler var. Slow Food, lokal bölgelerde yaşayan ve iş yapan aracı müteahhitlerin dondurulmamış ve dünyanın başka bir tarafından gönderilmemiş taze balıkları bulmalarını öneriyor ve ülke çapındaki su ürünleri tüketimlerinin somon yada ton balığı gibi belirli türler üzerinden yapılması yerine farklı türlerin de bu pazarda yer almasının gerekliliğini vurguluyor.
Ançüez (bildiğimiz Hamsi balığına benzeyen bir balık türü) gibi yem olarak kullanılabilecek bazı balık türleri, daha yüksek miktardaki protein kaynağı olarak düşünülebilecek balıkların beslenmesi için kolaylıkla kullanılabilecek hammaddeler arasında sayılabilir. Ayrıca lezzetlidirler.
Tüketicilere sunulabilecek ürünlerin sıralanması için bazı kılavuzlar vardır. Bu kılavuzları inceleyenler, türleri inceleyerek ve türlerin sürdürülebilirliği ve o türleri seçtiklerinde türlerin muhatap kalabileceği yaşam riski hakkında bilgi sahibi olabilirler. Bu kılavuzların birer örneği, Monterey Körfezi Akvaryumu'nun Seafood Watch'ı ve National Geographic tarafından yayınlanmıştır.

Akuakültürün tanımı, sucul bir çevre içinde balıklar, kabuklular, yumuşakçalar yada sucul bitkilerin yetiştirilmesi olarak yapılabilir. Akuakültürde kullanılan su, denizden yada tatlı sudan gelebilir ve bu sular, düzenli olarak değişebildiği gibi belirli bir alanda da tutulabilir. Akuakültür, aşırı avlanma ve su ürünlerine artan talebi karşılamak için günden güne daha fazla gelişen ve önem kazanan bir bilim dalı haline gelmiştir. Örneğin bugün, dünya üzerindeki Tilapya üretiminin 73%'sinin akuakültürden geliyor.
Yönetilebilen bir duyarlılıkla akuakültür, dünyadaki su ürünleri talebine çözüm üretmek için büyük bir potansiyele sahip. Hükümetler ve sivil toplum örgütlerinin endüstri ile yapacağı işbirliği, ekosistemin korunması için standartları belirleyecek.
Aynı zamanda vahşi ortamdan yapılan avcılığa alternatif olarak sunulan su ürünleri yetiştiriciliği, lokal bölgelerdeki ekosistemlerin toparlanması ve kaynakların iyi şekilde kullanılması için de en iyi fikirlerin başında geliyor fakat bir taraftan da akuakültür, antibiyotik ve kimyasal kullanımıyla genetik yönden değiştirilmiş canlıların topluma sunulabilme ihtimali nedeniyle de eleştiriliyor. Slow food, bütün bunlara karşı çıkıyor.
Balıkçılık, Amerika Birleşik Devletleri sınırları içinde yaklaşık $30 Milyarlık bir sektörel hacme sahip. Kuzeyden güneye, doğudan batıya kadar Amerikalı balıkçılar, şaşırtıcı derece fazla ürün üretiyor ve bu kaynakların duyarlı bir yönetime ihtiyacı var.
Kaynak: http://www.slowfoodusa.org/blog-post/slow-fish-101
30 yıl içinde, dünya üzerindeki su ürünleri tüketimi ortalama iki kat arttı ve vahşi ortamdaki su ürünleri popülasyonlarının miktarı aynı ölçüde zengin ve bol kalamadı.
Endüstriyelleşen avcılık yöntemleri, av kapasiteleri ve avlanma teknolojileri sayesinde doğal popülasyonlardan çekilen su ürünleri miktarı, ekosistemlerin ciddi şekilde alarm vermesine alarm vermesine neden oluyor. The Food and Agriculture Organisation (FAO), dünya denizlerindeki balıkların 80%'sinin tükendiğini tahmin ediyor. Nisan ayının başında Kaliforniya'daki sardalye balığının avcılığındaki düşüşü araştırmaya başladı ve eyalet şu anda sardalye balığı avcılığını durdurmayı düşünüyor.
İklim değişikliği gibi büyük bir çevresel sorunla birleşen aşırı avcılık, ısınan sular ve git gide daha da asidik özellik göstermeye başlayan sular resif sistemlerini bir yandan yıkıma uğratırken öteki taraftan da biyoçeşitliliği etkiliyor.
Balık popülasyonlarını korumak ve sınırlandırmak için çoğu Amerikalı için yabancı birer kavram olsa da, hükümet nezdindeki düzenlemelerle daha yaygın hale gelmeye başladı. Mart ayında Başkan Obama yönetiminde ortaya konan bir plan, Amerika Birleşik Devletleri'ndeki yasadışı avcılığın önüne geçmeye çalışıyor. Ülke içindeki kara borsa su ürünleri ticaretinin boyutunun ise $20 Milyar civarında olduğu tahmin ediliyor.
Denizlerin durumu, bugün için pek umut verici görünmüyor ve hemen hemen herkesin yapabileceği bir şeyler var. Slow Food, lokal bölgelerde yaşayan ve iş yapan aracı müteahhitlerin dondurulmamış ve dünyanın başka bir tarafından gönderilmemiş taze balıkları bulmalarını öneriyor ve ülke çapındaki su ürünleri tüketimlerinin somon yada ton balığı gibi belirli türler üzerinden yapılması yerine farklı türlerin de bu pazarda yer almasının gerekliliğini vurguluyor.
Ançüez (bildiğimiz Hamsi balığına benzeyen bir balık türü) gibi yem olarak kullanılabilecek bazı balık türleri, daha yüksek miktardaki protein kaynağı olarak düşünülebilecek balıkların beslenmesi için kolaylıkla kullanılabilecek hammaddeler arasında sayılabilir. Ayrıca lezzetlidirler.
Tüketicilere sunulabilecek ürünlerin sıralanması için bazı kılavuzlar vardır. Bu kılavuzları inceleyenler, türleri inceleyerek ve türlerin sürdürülebilirliği ve o türleri seçtiklerinde türlerin muhatap kalabileceği yaşam riski hakkında bilgi sahibi olabilirler. Bu kılavuzların birer örneği, Monterey Körfezi Akvaryumu'nun Seafood Watch'ı ve National Geographic tarafından yayınlanmıştır.
Akuakültürün tanımı, sucul bir çevre içinde balıklar, kabuklular, yumuşakçalar yada sucul bitkilerin yetiştirilmesi olarak yapılabilir. Akuakültürde kullanılan su, denizden yada tatlı sudan gelebilir ve bu sular, düzenli olarak değişebildiği gibi belirli bir alanda da tutulabilir. Akuakültür, aşırı avlanma ve su ürünlerine artan talebi karşılamak için günden güne daha fazla gelişen ve önem kazanan bir bilim dalı haline gelmiştir. Örneğin bugün, dünya üzerindeki Tilapya üretiminin 73%'sinin akuakültürden geliyor.
Yönetilebilen bir duyarlılıkla akuakültür, dünyadaki su ürünleri talebine çözüm üretmek için büyük bir potansiyele sahip. Hükümetler ve sivil toplum örgütlerinin endüstri ile yapacağı işbirliği, ekosistemin korunması için standartları belirleyecek.
Aynı zamanda vahşi ortamdan yapılan avcılığa alternatif olarak sunulan su ürünleri yetiştiriciliği, lokal bölgelerdeki ekosistemlerin toparlanması ve kaynakların iyi şekilde kullanılması için de en iyi fikirlerin başında geliyor fakat bir taraftan da akuakültür, antibiyotik ve kimyasal kullanımıyla genetik yönden değiştirilmiş canlıların topluma sunulabilme ihtimali nedeniyle de eleştiriliyor. Slow food, bütün bunlara karşı çıkıyor.
Balıkçılık, Amerika Birleşik Devletleri sınırları içinde yaklaşık $30 Milyarlık bir sektörel hacme sahip. Kuzeyden güneye, doğudan batıya kadar Amerikalı balıkçılar, şaşırtıcı derece fazla ürün üretiyor ve bu kaynakların duyarlı bir yönetime ihtiyacı var.
Kaynak: http://www.slowfoodusa.org/blog-post/slow-fish-101
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder