En yeni/Podcastler

En yeni/Gelişmeler

Odak:/Araştırmalar

Odak:/Tüketim

Mavi Ekonomi, denizleri kullanımızı dönüştürmeye yardımcı olabilir

Deniz ekonomisi kavramı henüz yeni ortaya çıkmasına rağmen, ilk olarak 1999 yılında Kanada'nın St. Lawrence kentinde düzenlenen bir forumda gündeme geldi. Bir on yıl sonra Belçikalı ekonomist Gunter Pauli, 2010 yılında yayımlanan Mavi Ekonomi: 10 Yıl - 100 Yenilik - 100 Milyon İş adlı kitabında mavi ekonomi kavramını sistematik bir şekilde açıkladı.

2012 yılında Sürdürülebilir Kalkınma Üzerine Birleşmiş Milletler Konferansı'nda (UNCSD veya Rio+20) mavi ekonomi teşvik edildiğinde, mavi büyümenin geliştirilmesi, nihayet birçok ülke için bir hedef haline gelmeye başladı. Bu ülkeler, mavi ekonomisinin hem toplumsal ve ekonomik kalkınmanın hem gerekli hem de kaçınılmaz bir sonucu hem de bir itici gücü olduğunu fark ettiler.

Kalkınma süreci açısından mavi ekonomi, deniz ekonomisi ve kültürünün belli bir aşamaya ulaşmasıyla ortaya çıkan, deniz ekonomisinin gelişmiş bir aşamasıdır. Bu nedenle, mavi ekonomide yer alan çok yönlü fayda insan toplumlarının gelecekteki sürdürülebilir kalkınması için büyük önem taşıyor.

Mavi ekonomi, yüksek kaliteli ekonomik büyümeyi sağlayan bir motor görevi görür. Sadece deniz ticareti, nakliye, liman altyapısı ve balıkçılık gibi geleneksel denizcilik endüstrilerini değil, aynı zamanda ekosistem turizmi, derin deniz akuakültürü, biyoteknoloji, deniz enerjisi ve deniz tabanı madenciliği gibi denizlerdeki biyolojik ve cansız kaynakların sürdürülebilir kullanımını da içerir.

Deniz kaynaklarının geliştirilmesi ve denizcilik mühendisliği ekipmanları üretimi gibi teknolojilerdeki gelişmeler, petrol ve doğalgaz arama gibi geleneksel denizcilik endüstrilerinin ve balıkçılığın dönüşümünü teşvik ederek deniz ekonomisinin kapsayıcı büyümesine yol açacaktır. Aynı zamanda, akıllı deniz tarımı ve biyotıp gibi deniz sağlığı gibi yeni ortaya çıkan endüstrilerin entegre bir şekilde geliştirilmesi, deniz ekonomilerinin yüksek kalitede büyümesini sağlayacaktır.

Kavram ayrıca hem kara hem de deniz kaynaklarının optimal tahsisini vurgulamaktadır. Kara ve deniz bağlantısının kesişme noktası olarak stratejik değere sahip limanlar, mavi ekonominin gelişmesinde iç ve dış bağlantı için lider rol oynayacaktır. Ayrıca, mavi ekonomi, denizcilik sanayi zincirini sürdürülebilir hatlarda destekleme ve genişletmeye önem vermektedir.

Mavi ekonominin koruyucu ve dönüştürücü gücü

Mavi ekonomisinin toplumsal faydaları da vardır, çünkü sosyal istikrarı korumaya yardımcı olur. Sürdürülebilir kalkınma kavramıyla yönlendirilen mavi ekonomi, uluslararası ticaretin, küresel faktör akışlarının ve yüksek kaliteli ekonomik kalkınmanın teşvikinde önemli ekonomik öneme sahiptir.

Benzer şekilde, yeni ortaya çıkan endüstrilerin gelişmesiyle birlikte daha fazla iş yaratılacak, bu da işsizliğin azaltılmasına, yoksulluğun ortadan kaldırılmasına, sosyal kapsayıcılığın artırılmasına ve geçim kaynaklarının iyileştirilmesine yardımcı olacaktır. Daha da önemlisi, mavi ekonomi, düşük yatırım, yüksek getiri ve iyi istihdam olanakları ile yenilikçi projelerin geliştirilmesine elverişli olan döngüsel kalkınmayı vurgular.

Deniz ekosistemleri de bundan fayda sağlayacak. Mavi ekonominin gelişimi insan merkezli olmaktan ziyade biyoloji merkezlidir, kaynakların korunmasına önem verir ve deniz kaynaklarının sürdürülebilir kullanımını savunur. Deniz kaynaklarını sorumlu bir şekilde kullanma sürecinde, ortaya çıkan mavi ekonomi endüstrileri, deniz kaynaklarının verimli ve akılcı kullanımı yoluyla deniz ortamına verilen zararı azaltmada kilit rol oynayacaktır.

Deniz ekosistemlerinin bozulmasının önlenmesi ve iyileştirilmesi, okyanusun ve içinde yaşayan canlıların doğal afetlere karşı savunma yeteneklerinin artırılması amaçlanmaktadır. Bu hedefle uyumlu olarak, mavi ekonomi, dünya çapında taahhüt edilen sera gazı emisyonlarının azaltılması için önemli bir başlangıç noktası haline gelecektir. Ayrıca, deniz teknolojisi yenilikleri ve siyasi işbirliği, deniz ekosistemlerini koruma çabasına yardımcı olacaktır.

Denizler insan medeniyetinin uzun süredir taşıyıcısıdır ve mavi ekonominin işbirliği ve geliştirilmesi, küresel deniz yönetişimini ve işbirliğini teşvik etmek için önemli bir başlangıç noktası. İkili ve çok taraflı mekanizmalar altında küresel ve bölgesel mavi ekonomi işbirliğinin teşvik edilmesi, ülkelerin çevre kaynaklarını optimize ederken denizcilik, ekonomik, diplomatik ve siyasi açıdan çeşitlendirilmiş işbirliğini güçlendirmelerine yardımcı olmakla kalmayacak, aynı zamanda uluslararası toplumun işbirliği kuralları oluşturmasına, bir işbirliği sistemi kurmasına, bir işbirliği çerçevesi oluşturmasına, siyasi karşılıklı güveni artırmasına ve küresel okyanus yönetişim sistemlerinin iyileştirilmesini teşvik etmesine de yardımcı olacak.

Mavi ekonomi işbirliği, hem küresel hem de bölgesel düzeyde ortak bir deniz medeniyeti anlayışının gelişmesine ve deniz kültür mirasının korunmasına öncülük edecek. Bu kavram, kazan-kazan işbirliğini ve tüm uluslar için karşılıklı yararlanmayı vurguluyor. Daha da önemlisi, mavi ekonomi, Ortak geleceğe sahip deniz toplumu mottosu temelinde deniz ekolojik medeniyetinin inşasını teşvik eden ortak bir deniz kültürünün şekillenmesine yardımcı olacak...

Kaynak: sustainability-times.com

Yüksek omega-3 içeriği ile, deniz ürünlerinden sağladığınız faydayı arttıracak 6 yemek

Deniz ürünleri, sadece lezzetli birer seçenek olmanın ötesinde, sağlıklı bir beslenme planının da önemli birer parçası. Doğadan gelen bu besinler, protein, vitamin ve mineraller açısından oldukça da zenginler ve özellikle omega-3 yağ asitleri bakımından muhteviyatları, deniz ürünlerini sağlıklı bir yaşamın vazgeçilmezleri arasına sokmaktadır.

Deniz mahsüllerini pek çok formda tüketiyoruz; bunlar arasında buharda pişirme, ızgara yapma ve haşlama gibi metodlar var ve bunlar, bu metodlarla pişirmeye uygun deniz mahsülleriyle en iyi sonucu veriyor. Şimdi kısaca deniz mahsüllerinden daha fazla fayda sağlamak için harika 6 yemeğe göz atalım.

Miso somon

Somon tatlı tatlarla arası iyi olan bir balık. Burada Japon tarzında glazelenmiş balla karamelize edilmiş bir parça somonu pirinç ve biraz fasülye ile görüyoruz. Biz genellikle fasülyeyi tencerey yemeği olarak yemeye sıcak baksak da, dünyanın farklı mutfaklarında haşlanmış formu da sofralara geliyor.

Domatesli hamsili makarna

Makarna kendine has tüketici kitlesi olan özel bir yiyecek. Bu tarifte makarnanın içinde biraz hamsi var. Hamsiyi isterseniz kızarttırktan sonra isterseniz de füme formunda ekleyebilirsiniz. Hamsi omega-3 yağ asitleri yönünden oldukça zengin bir balık. Bu nedenle makarnanız daha da besleyici olacak.

Fırında uskumru

Uskumru veya muadilleri Türkiye'deki balık pazarlarında da bulunan önemli balıklardan. Palamut ve ton balığı ile uzaktan akraba olan uskumru balığı, Akdeniz tipi beslenmede kendine oldukça sık yer bulan sağlıklı bir seçenek.


Acı soslu ve limonlu alabalık

Alabalık, Türkiye'deki iç sularda yetiştiriciliği en yaygın şekilde yapılan balık ve ülke olarak iyi olduğumuz başlıca alanlardan biri. Alabalık, beyaz etli ve besleyici bir balık. Filetosunun üstüne biraz acı sos ve yanına da ekşi ile tadını seveceksiniz.


Sardalya sandiviçi

Bazen hamsi ile karıştırılan Sardalya, yağlı bir balık olması nedeniyle oldukça lezzetli ve besleyici bir balık. İşlemeye de yatkın olan sardalya, konserve yada tütsülenmiş haliyle de marketlerde yaygın şekilde bulunabilen bir balık. Siz de hafif bir atıştırmalık yada sağlıklı bir akşam yemeği alterantifi olarak biraz işlenmiş sardalya üzerine kırmızı soğan ve yanına yeşillik düşünebilirsiniz.

Kıtır nori içinde somon

Suşi ile arası iyi olanlar suşinin etrafına sarılan deniz yosunundan haberdardır. Biraz su yosununun içine kıyma haline getirilmiş yada tütsülenerek yaprak halinde kesilmiş somon koyarak bu farklı sushinin tadını çıkarabilirsiniz. Somon etini çiğ yemek zorunda değilsiniz, fırınlayarak hem yosunu çıtır çıtır yapabilir hem de somonu pişirebilirsiniz.

Kaynak: cleanplates.com

Bağlı su altı teknolojisi denizlerin korunmasını daha iyi bir yere taşıyacak

Elektronik etiketler taşıyan, gerçek zamanlı verileri bilim insanların laboratuvarlarına gönderenfokları hayal edin; ya da belirli bir nedenle giriş çıkışın kontrol altına tutulması gereken bir batığa bir dalgıcın izinsiz şekilde girdiğinde arkeologları otomatik olarak uyaran sistemler.

Bu tür veri akışlarının yada bilgilendirme sistemleri, dünya denizlerini izlemeye ve korumaya yardımcı olmak konusunda iyi bir potansiyel taşıyan, bağlantılı deniz altı teknolojilerinin bir sonucu olarak mümkün hale geliyor. Bunun yanında deniz altına dair yeni gizemleri de aydınlatabilir.

Aşmak gereken yeni sınırlar ve bu sınırların ötesindeki bilinmeyenler

Avrupa Birliği tarafından finanse edilen TEUTA projesinin inovasyon ortağı Vladimir Djapic, Uzay araştıran şirket ve kurumlara çok fazla fon sağlandı, ancak çevremizde keşfetmediğimiz okyanuslar var diyor.

Denizaltı Nesnelerinin İnterneti veya kısaltılmış ismiyle IoUT, akıllı telefonlardan ev iklimlendirmesini kontrol etmeye imkan tanıyan cihazları kapsayan Nesnelerin İnterneti - IoT'nin aksine denizde iletişimi kolaylaştırmak için akıllı, birbiriyle bağlantılı sensörler ve cihazlardan oluşan bir ağ.


TEUTA, Ekim 2020'den Mart 2022'ye kadar çalıştı. Hırvatistan merkezli H20 Robotics şirketinin, hafif, düşük maliyetli akustik cihazlar ve deniz altı kablosuz ağlar için robot platformlar geliştirmesine ve satmasına yardımcı oldu.

Önceden sınırlı sayıda deniz altı ağı kurulumu yaptık, sadece sınırlı kıyı alanları keşfedebiliyorduk dedi, Zagreb merkezli H20 Robotics'in CEO'su olan Djapic.

Denizaltı teknolojilerindeki ilerlemelerin, deniz biyolojisi, çevresel izleme, inşaat ve jeoloji gibi birçok sektörü dönüştürmesi bekleniyor.

Su altından anlık veri toplayabilmek ve daha verimli iletişim yöntemlerini inşa etmek

TEUTA, balinaların ve yunusların iletişim şeklini taklit eden akustik teknolojisini geliştirdi. Bu akustik dalgalar, radyo veya optik iletişim dalgalarından farklı olarak, karanlık veya açık olmasına bakılmaksızın su altında uzun mesafeler kat ediyor.

Sualtı alanına kurulan uzak sensörler, ölçüm araçları, tespit sistemleri veya kameralar verileri toplayıp yüzeydeki bir şamandıraya gönderir. Şamandıra ise iletişim kablolarına ihtiyaç duymadan bilgiyi bulut aracılığıyla kablosuz olarak üsse gönderiyor.

Djapic'e göre odaklanılan alanlardan biri dalgıçlar ve karada yaşayan meslektaşlar arasındaki iletişimi geliştirmek.

Djapic, Örneğin, su altı inşaatında çalışan bir dalgıç, amirine mesaj göndererek ek yardım, alet veya benzeri taleplerde bulunabilir dedi.

Bilim insanları ayrıca, örneğin deniz tabanına kurulu bir su kalitesi ölçüm cihazını laboratuvarlarından uzaktan açabilme olanağından da faydalanacaklar. Arkeologlar da bu teknolojiyi, uzak konumlarda kurulu davetsiz misafirleri tespit etme teknolojisiyle savunmasız su altı alanlarının korunmasına yardımcı olmak için kullanabilirler.

Bunun yanında TEUTA teknolojisi, üç pilot bölgede su altı kültürel mirasının belgelenmesini ve korunmasını iyileştirmeyi amaçlayan AB destekli bir başka proje olan TECTONIC'i destekleyecek. Bu alanlar arasında güney İtalya'daki Capo Rizzuto Deniz Koruma Alanı, Yunanistan'ın Saronik Körfezi'ndeki batık antik Aegina limanı ve Arjantin'deki Deseado halicindeki bir gemi enkazı alanı yer alıyor.

Djapic'e göre su altı tarımı veya madencilik gibi başka olasılıklar da ortaya çıkabilir.

Su kalitesini izleyen kamu kurumları veya sivil toplum kuruluşları için teknoloji, araştırmacıların fiziksel olarak numune toplama ve bunları laboratuvara teslim etme ihtiyacının yerini alabilir.

TEUTA, yeni gelişen su altı iletişim teknolojilerine destek verirken, bunların pazarlanması ve daha yaygın şekilde kullanılmasını sağlamak için daha fazla çalışma yapılması gerekiyor.

Her şeyin analiz edilmesi gerekiyor diyor Djapic. Teknolojimiz çevresel parametrelerin ölçülmesine olanak sağlıyor.

Daha fazla sensör ve örnekleyici ile zorlukların üstesinden gelmek ve izleme maliyetlerini düşürmek mümkün olabilir.

Bu arada İtalya'da bir araştırmacı ekibi, mevcut gözlemevleri ve platformlara entegre edilebilecek sensörler ve örnekleyiciler kullanarak okyanus verilerinin toplanmasına yönelik yeni bir yaklaşım izliyor.

Bu, örneğin Şubat 2022'de açıklanan, önerilen European Digital Twin of the Ocean için yararlı olan çok miktarda bilginin toplanmasını sağlayacak. İkiz, okyanusun hem tarihsel hem de canlı verileri entegre eden gerçek zamanlı bir dijital kopyası olacak.

AB tarafından finanse edilen NAUTILOS projesi, yeni nesil deniz teknolojileri geliştirerek daha önce erişilemeyen bilgileri toplayacak ve okyanuslardaki fiziksel, kimyasal ve biyolojik değişikliklerin anlaşılmasını geliştirecek.

Eylül 2024'e kadar dört yıl sürecek olan proje, Roma merkezli Ulusal Araştırma Konseyi'nden Gabriele Pieri tarafından koordine ediliyor.

Pieri, Teklifimiz okyanusların gözlemlenmesindeki bir boşluğu doldurmayı amaçlıyordu dedi. Bunlar dünyadaki en büyük habitatlardır, ancak yerinde gözlem zorlukları ve izleme maliyetleri nedeniyle en az gözlemlenenlerdir.

NAUTILOS teknolojisi halihazırda Ege ve Adriyatik dahil Baltık ve Akdeniz'de test ediliyor.

Sensörler örneğin sudaki klorofil-A ve çözünmüş oksijen seviyelerini ölçebilir. Bunlar su kalitesinin ve buna bağlı olarak balık varlığının önemli göstergeleridir ve stokların korunmasına yardımcı olur.

Sudaki mikroplastiklerin konsantrasyonu hakkında bilgi toplayan sensörler ve örnekleyiciler aynı zamanda insan kaynaklı kirliliğin okyanuslar üzerindeki etkisinin anlaşılmasını da genişletiyor.

Bilimsel araştırmalarda sıra dışı ortaklar

NAUTILOS ortaklarından biri olan Fransa Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi (CNRS), bazı beklenmedik takım arkadaşlarını işe aldı bile: foklar.

Arjantin'deki Valdes Yarımadası açıklarında yüzen bu deniz canlıları, hayvanların kendileri ve yaşam alanları hakkında değerli verileri kaydeden sensörlerle etiketlendi.

Araştırma kurumları ve şirketlerden oluşan NAUTILOS ekibi bir düzineden fazla sensör ve örnekleyici türü geliştiriyor. Bunlar uzaktan algılama teknolojilerini ve mikroplastik dedektörleri içerir.

Proje, yeni araçların mevcut ve gelecekteki platformlarla çalışabileceğini ve bunlar arasında kolayca geçiş yapılabileceğini göstermeyi amaçlıyor. Aletler nispeten ucuz, hızla kurulabilir ve diğer ekipmanlarla birlikte çalışarak avantaj sağlar. Örneğin, bir sensör otonom bir su altı aracına monte edilip daha sonra sabit bir şamandıraya taşınabilir.

Vatandaş bilimi, örneğin okyanus plastikleri etrafında kampanyalar düzenleyen gönüllülerin yanı sıra üyelerinin yeni teknolojileri test edebildiği ve geri bildirimde bulunabildiği tüplü dalış dernekleriyle çalışan NAUTILOS'un önemli bir parçası.

Ekip ayrıca dalgıçların araştırmacılar tarafından değerlendirilebilecek su altı florası veya faunasının fotoğraflarını yüklemeleri için bir akıllı telefon uygulaması da geliştirdi.Pieri, Vatandaş bilimine olan ilgi beni gerçekten şaşırttı dedi. Birçok insan denizdeki yaşamın iyileştirilmesine yardımcı olmaya istekli.

Kaynak: The EU Research & Innovation Magazine -  Horizon

 

En popüler tatlı su akvaryumu balıkları hangileri?

Tuzlu su akvaryumlarıyla kıyasladığımızda, tatlı su akvaryumlarının kullanım alanı daha fazla. Bunun temel nedenleri arasında tatlı su akvaryumunun tuzlu suya göre bakımının daha kolay olması, içinde beslenen türlerin daha yaygın şekilde bulunabilmesi ve türlerin tuzlu su türlerine göre ekstrem koşullarına göre daha dayanıklı olması sayılabilir.

İşte tatlı su akvaryumlarında en yaygın şekilde beslenen balıklar.

Oskar (Astronotus ocellatus), tatlı su akvaryum balıkları ekosistemi içinde en yetiştiriciliği en fazla yapılan türlerin başında geliyor. Bu balık Güney Amerika’nın büyük çiklidlerinden. Oldukça zeki, kişilikli ve iştahlı bir balık. Minimum 340 - 350 litrelik tanklarda yaşamaya uygun. Bu da nereden baksanız 1.5 metre uzunluğunda, 60 cm genişliğinde ve 40 cm yüksekliğinde bir tanka tekabul ediyor.

Kırmızı kuyruklu köpekbalığı (Epalzeorhyncus bicolor) akvaryumdaki bir diğer popüler balık. Bölgesel sahiplenme davranışı nedeniyle halka yönelik akvaryumlarda tercih edilme sebebi. Tuzlu su balıkları içinde Kraliyet gramması’nı saymıştım, bu da ona benzer şekilde iki renkli. Fakat gövdesi siyah renkli ve kuyruğu kırmızı. 200 lt civarındaki akvaryumlarda rahatlıkla beslenebiliyor. Bu arada, ismi sizi yanıtlmasın, bu balığın yalnızca ismi köpekbalığı olarak geçiyor, balık taksonomik olarak sazangillerden.

Gümüş arowana (Osteoglossum bicirrhosum) balığının takma adı ejderha balık. Gerçekten çok büyüyebiliyor ve bu balık için 800 lt civarında olması tavsiye ediliyor. Balığın parıldayan pulları bazı bölgelerde kültürel popülaritesini arttırıyor.

Amazon yelkenli yayın balığı, bizim yaygın şekilde bildiğimiz ismiyle Vatoz, yada kaplan vatozu. Bir başka ismi de zırhlı yayın balığı. Adından anlaşılabileceği gibi Amazon’dan geliyor. Pterygoplichthys pardalis ve Ancistrus temuispinis gibi popüler türleri akvaryumlardaki popüler yosun tüketicileri. Bu altına saklanabilecek dal parçacıkları yada kaya oyuntuları ister. Zor şartlara dayanıklı bir balıktır.

Discus balığı (Symphysodon discus)

Diske benzeyen yassı gövdesiyle ve geniş spektumda göz alıcı renkleriyle akvaryumların gözdesidir. Latin Amerika'nın sığ sularından gelen bu narin canlılar, sakin ve zarif tavırlarıyla akvaryumlara huzur katar. 15 - 20 cm boyutlarındaki bu balığın renkleri arasında kırmızı, mavi, turuncu ve yeşil gibi pek çok renk ve bu renklerin ara tonları bulunur. Ortalama yaşam süresi 10-15 yıl olan bu balıkların tercih ettiği su sıcaklığı 25-30 °C arasındadır ve yumuşak sularda yaşarlar. Discus balıkları yüksek kaliteli suları sever ve canlı yemlerle yada kaliteli granüllerle beslenir. Geniş ve bitkili akvaryumlarda iyi yaşarlar.

Son olarak, küçük, orta yada büyük ölçekteki herhangi bir akvaryumda karşınıza çıkabilecek olan Japon balığı (Carassius auratus) var. Bunu biz japon diye biliyoruz ama aslında altınbalık olarak biliniyor ve evcilleştirilen ilk balık olduğu ricaey ediliyor. Çok farklı renkleri ve türleri var, hatta havuzlarda yaşayan Koi balıkları da bu balıklarla akraba.


En popüler tuzlu su akvaryumu balıkları hangileri?

Tuzlu su akvaryumlarında tutulmak için yetiştiriciliği yapılan en yaygın balıkların başında bizim “Kayıp Balık Nemo” filminden de bildiğimiz ikonik turuncu balık olan Palyaço balığı (Amphiprion ocellaris) var. Bu balık yakalaması ve yetiştirilmesi oldukça kolay olan balıklardan.

Alev Meleği (Centropyge loriculus) ise bir diğer önemli ve yaygın tuzlu akvaryum balığı türü. Çok dikkat çekici turuncu renkli ve üstünde mavi desenleri var, oldukça zarif ve barışçıl bir balık. Bu balığın yetiştiriciliği için büyük tanklar ve yaşayan kayalara ihtiyaç var.

Limon yelkeni (Zebrasoma flavescens), bir diğer popüler tuzlu su akvaryum balığı. Bu balık oldukça parlak sarı renkli ve dikkat çekici. Genellikle yosunca zengin sularda bulunur ve içine dahil edildiği akvaryumlara değer katar. Bu bölgesel olabilir ve geniş tanklarda yaşamayı sever.

Benekli cerrah balığı (Ctenochaetus strigosus) bir diğer önemli tuzlu su akvaryumu türü. Bu balık otçul olduğundan tankın içindeki alglerin büyümesini kontrol altında tutmak için ideal seçimlerden biridir. Limon yelkeninden daha küçük ve daha az agresif bir balıktır. Eğer Limon yelkenini tutabilecek kadar büyük bir tank hacminiz yoksa benekli cerrah balığını tercih edebilirsiniz.

Tebeşir levreği (Serranus tortugarum), içinde orfozların da yer aldığı Serranidae ailesinden geliyor. Bu uysal ve oldukça barışçıl bir balık. Her ne kadar diğer balıklar kadar renkli olmasa da ilginç kişiliği ve sevimli dış görünüşüyle genellikle halk akvaryumları için ilk tercih edilenler arasında.

Kraliyet gramması olarak da bilinen Peri Baslet (Gramma loreto), pembe ve sarı renkleriyle oldukça dikkat çekici bir balık, bu balık akvaryuma dahil edildiğinde akvaryuma canlılık ve hareket katıyorlar. Nano tanklar için  çok uygunlar.

Ateş gobi (Nemateleotris magnifica) küçük ve kırmızılı bir balık ve pico tanklarda tutmak için ideal türlerden biri. Barışçıl ve sakin bir balık ve canlı renkleriyle, akvaryumların içinde gerçekten dikkat çekiciler.

Banggai kardinal balığı (Pterapogon kauderni) gerek vücut şekliyle gerekse ilginç üreme metoduyla kendine has bir hedef kitlesi olan bir balık. Uzun yüzgeçleri ve kuyruğu ile geleneksel balık algısının dışında kalıyor ve beyaz üzerine siyah bantlarıyla dikkat çekiyor. Bu balığı ilginç kılan şey ise erkek bireylerin yumurtaları ağzında taşıyor olması.

Yeşil kromis (Chromis viridis), tıpkı Tebeşir levreği gibi halka yönelik akvaryumlarda tutulan, gümüşi yeşil renkli ve sürü halinde olduklarında içinde tutulduğu akvaryumun içinde ilgi çeken bir balık. Tipik şekilde diğer balıklar gibi barışçıl. Zor koşullara karşı dayanıklı olması da akvaryumlar için tercih edilmesinin nedenleri arasında.

Mandarin gobi (Synchiropus splendidus) oldukça renkli ve dikkat çekici bir başka balık. Diğer balık türleriyle kıyaslandığında bakımı biraz daha zor gibi görünse de iyi ve sağlıklı görüntü elde etmeye değer bir çaba. Mandarin gobinin tutulduğu tankın iyi koşullarda olması, canlı kayalarla desteklenmesi ve balığın da canlı yemle beslenmesi gerekir.

Süs balıkçılığını gözden kaçırıyor muyuz?

Süs balıkçılığı, gıda olarak tüketilmek üzere yetiştirilmiş balıkların dışında, kendi büyüklüğü ile önemli bir iş kolu olup, özellikle deniz süs balıkları yetiştiriciliği yaklaşık $5B bir hacme sahiptir. Su bitkilerini işin içine kattığınızda ise bu hacim düşündüğünüzden daha fazlasına tekabul ediyor.

Genellikle beslenme ve protein ihtiyacının karşılanmasına odaklandığımız su ürünleri sektöründe, süs balıkçılığı için yetiştiricilik göreceli olarak çok fazla ilgi görmeyen fakat bunun aksine çok önemli bir iş kolu. Burası akvaryum balıkları, su bitkileri, mercanlar ve akvaryumda yetiştirmeye uygun olan yumuşakçaların yetiştirilmesini kapsayan ve çevre koşullarından çok az etkilenerek yaklaşık 70 yıldır sessizce ilerleyen bir iş kolu.

Süs balıkçılığı, en az deniz balıklarının yetiştiriciliği kadar önemli. Çünkü yaklaşık 1000 tatlı su balığı akvaryumlarda beslenebiliyor bunlar ticari mal olarak değerlendiriliyor. Bu balıkların %90'ının yetiştiricilikten geldiğini söylemek yanlış olmaz.

Bu balıkların üretim kaynaklarına baktığımızda, tıpkı tüketilebilir bir su ürünü olan karides gibi Avrupa'nın jeolojik konumuna göre Uzakdoğu ülkeleri olan Çin, Singapur, Endonezya ve Hindistan'ın başı çektiğini görüyoruz, ancak coğrafi konumu nedeniyle akvaryum balıkları, Afrika ve Güney Amerika'dan (özellikle Piranha gibi türler) avcılık ve su ürünleri yetiştiriciliği yoluyla tüm dünyaya tedarik edilmekte.

Çiftliklerde yapılan yetiştiricilik pazarı da göreceli olarak yeni bir metod sayılabilecek olan doku kültürü ürünleriyle büyüyor. Sektör, bazı tatlı su türlerinin yanı sıra birçok farklı özelliğe sahip balıkları da üretiyor.

Deniz süs balıkları yetiştiriciliği, tatlı su türlerine göre nispeten az sayıda çiftlikte ve yaklaşık 100 kadar farklı türü kapsamakta.. Endonezya gibi Güney Asya ülkelerinden ve Filipinler, Fiji, Vanuatu gibi bazı Pasifik ada ülkelerinden yakalanan 1.800'ün üzerinde de yabani tür bulunuyor. Bu sayıyı, okyanuslardan uzaklarda yetiştirilen yaklaşık 150 mercan türü takip ederken, yabani türlerin sayısı da artıyor. Akvaryumlarda bakımı giderek daha popüler hale gelen yakalanan yumuşakçaların sayısı ise 700 kadar, ancak çok azı kontrollü koşullar altında kültüre alınmakta ve üretimleri gerçekleştirilmekte.

Akvaryumda balık yetiştirmek söz konusu olduğunda önümüze pek çok seçenek çıkar ve bu balıkların seçimi biraz da bütçeye, imkanlara, su bulunabilirliğine ve talebe göre değilir. Tuzlu su ve tatlı sularda yaşayan onlarca farklı balık türü olmakla birlikte, bunların içinden bazıları diğerlerinin arasından sıyrılarak öne çıkar ve akvaryumlar tutulmak üzere yaygın şekilde yetiştirilir.

Süs balığı yetiştiriciliği kuluçkahanede başlar ve orada biter.

Tüketilebilir su ürünleri yetiştiriciliği hakkında konuştuğumuzda, politika ve süreç yönetimleri tesisten tesise yada hedeflenen amaca yönelik değişiklik gösterebilmekle birlikte; tesisler genellikle kuluçkahane, yetiştirme, yetiştirme, kafesler/göletler ve işleme bölümlerinden oluşur. Süs balığı yetiştiriciliğinde ise tüm süreç, balıkların yumurtalarının döllendirildiği kuluçkahanede başlar ve biter. Bu nitelik, süs su ürünleri yetiştiriciliğinin daha az sermaye ve işletme gideri ile karakterize edildiği ve büyük ölçekli mali kayıp riskinin daha az olduğu anlamına gelir.

Süs balığı yetiştiriciliğinde kullanılan yemin maliyeti de tüketim balığı yetiştiriciliğine göre daha azdır. Tüketimlik balık yetiştiriciliğinde de yem çok büyük bir maliyet kalemi olarak hep hesap edilir. Bugün herhangi bir akvaryumda gördüğünüz birçok balık, ortalama 6 ay içerisinde 2 – 5 cm büyüklüğe ulaşarak rahatlıkla satılabilmektedir.

Tatlı su süs balığı türlerine göre 10 kata kadar daha fazla kazanç.

Süs balığı yetiştiriciliğinin, genel su ürünleri yetiştiriciliği içinde kazanç bakımından oldukça önemli ve dikkate değer bir yerde olduğundan bahsetmiştim. Bu kategori içinde de bazı sıralamalar yapmamız mümkün.

Tatlı suda yaşayan süs balıklarının yetiştiriciliği göreceli olarak daha kolay ve basit bir başlangıç kitiyle sağlanabiliyor., Tuzlu su türlerinin yetiştiriciliğine başlamak içinse kitleriniz daha farklı ve tatlı suya göre karmaşık kaçıyor, dolayısıyla sermayesi de tatlı suya göre daha yüksek. Ayrıa teknik uzmanlık bilgisi ile deneyim ve beceri konusunda da biraz daha birikim gerektiriyor. Bunlara bağlı olarak tuzlu su akvaryumlarının kurulum, bakım ve işletmelerinden elde edilen kazanç da daha fazla oluyor, kaldı ki bunların içindeki balıkların fiyatları da tatlı su türlerine göre daha yüksekte kalıyor.